24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Saadet Oruç: 15 Temmuz'da Cumhurbaşkanımızın metanetini unutmuyorum

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Saadet Oruç, TRT Kent İstanbul'da 'Söz Büyüğün' programında Emir Ekşioğlu'nun konuğu oldu.

13 Ocak 2017 Cuma 07:00 - Güncelleme:
 Saadet Oruç: 15 Temmuz'da Cumhurbaşkanımızın metanetini unutmuyorum

İşte Oruç'un demeçlerinden bazı satırbaşları;

Hep bir roman yazmak istemişimdir

Çok meraklıyımdır. Gazeteci olmamın sebebi sorgulamaktan, soru sormaktan vazgeçmemem. Biraz fazla duygusalım sanırım. Gezmeyi, okumayı çok seviyorum. Hep bir roman yazmak istedim, aslında en büyük idealim de roman yazmaktır. Şiir, yazı denemelerim vardır. Biraz daha konsantre olduğum zaman kitaplaştırabilirim bunları. En beğendiğim yazılarım siyaset, güncel politika yazılarım değil kendi iç yolculuklarım ya da insanlarla ilgili yazılardır.

Türk yemeklerini Paris'te öğrendim

11 yıl Paris'te yaşadım. Paris'e başka bir insan olarak gittim, dönüşte farklı bir bakış açısıyla döndüm. Bir şeyi biraz mesafe koyup, uzaklaştığınız zaman daha iyi görme, tanıma ve daha yakınlaşma imkanı oluyor. Kafamızdaki Avrupa algısı, memleket algısı o kadar yerli yerine oturdu ki bana politik, kültürel ve sosyolojik anlamda önemli bir bakış açısı kazandırdı. Paris'te memleketim kelimesini o kadar anlamlı yaşadım ki.. Türk yemeklerini, zeytinyağlı sarma yapmayı mesela Paris'te öğrendim. Normalde fark etmediğiniz bir simit kokusu, Türk çayı, kahve ya da İstiklal'deki kestane kokusunu bile özlüyor insan.

Paris pazarlama harikası bir şehir

Annemin Eyfel Kulesi ile çok komik bir anekdotu vardır. Baktı, iki tane teneke koymuşlar falan demişti. Onlar Expo için kurmuşlar zaten o anıtı ama müthiş bir pazarlama harikası bir şehir Paris. Mesela ilk kez New York'a gittiğimde 'ben burada yaşayabilirim' demiştim ama bunun da nedeni Hollywood. O kadar zihnimize kazımışlar ki New York sokaklarını.

Gelecekte Ereğli'de yaşamak istiyorum

Üç yıl daha gazetecilik yapıp emekli olmayı düşünüyordum. Tabii daha sonra Cumhurbaşkanı'mızın başdanışmanı olunca erteledim bu planımı. Ben Karadeniz Ereğli'de doğup, büyüdüm. Babam deniz astsubayı olduğu için lojmanlarda oturuyorduk ve direkt denize bakıyordunuz orada. Herhalde insan yaş ilerledikçe doğduğu, büyüdüğü yerlerin özlemini çekiyor. Ben de emekli olduktan sonra Ereğli'de deniz kıyısına oturup, kitap yazmayı çok istiyorum.

Türk dizilerini takip ediyorum

Her saat başı haber kanallarını izliyorum. Uyurken de televizyon açıktır. Bunun dışında Kara Sevda, Aşk Laftan Anlamaz, Tatlı İntikam gibi olabilecek en basit, kafa dağıtabilecek dizileri izliyorum mesela. Paris'teyken Hatırla Sevgili dizisini internetten baştan sona kadar izlemişimdir mesela. En sevdiğim film de klasik olacak ama Titanik. Mümkün olduğunca duygusal, romantik filmleri tercih ediyorum. Tiyatro ise tabii ki tiyatro, kültür, sanat bunlar güzel şey ama hayatın içinde bu kadar oyuncu insan varken pek tercih etmiyorum tiyatroyu. Ayrıca annem doktor olmamı isterdi ama ben küçükken balerin olmak isterdim.

15 Temmuz'da Cumhurbaşkanımızın metanetini unutmuyorum

Bir arkadaşımla bir salaş bir kafede otururken darbe girişimiyle ilgili mesajlar gelmeye başladı. Önce bir ne olduğunu anlamaya çalıştık. Sonra Cumhurbaşkanımız Hande Fırat'ın yayınında çağrı yapınca havalimanına gittik. Cumhurbaşkanı'nın sakinliği gözümün önünden gitmiyor ama aynı zamanda öfke de vardı. Çocukları, torunları, Metin Külünk, Selim Temurci, Mehmet Metiner, gazeteciler, Bilal Erdoğan, Esra Albayrak, Sümeyye Erdoğan... Bütün aile oradaydı. Helikopter dolaşıyor sniperlı. Hiçbirimizin aklına fotoğraf çekmek gelmedi. Her an bir tarama olabilir ve halk etten duvar örmeye gelmiş oraya. Kuşkusuz korumalar koruyacak ama o tarama anında acaba çocuklardan birine bir şey olur mu diye düşünmemek elde değildi. Oradaki sabah namazı metanetini unutmuyorum Cumhurbaşkanı'nın. Ailecek namaz kılmaya gittiler. Öğlen 12'ye kadar orada kalındı. Bana göre Cumhuriyet tarihinin en karanlık gecesi ve en aydınlık sabahıydı. Buna tanıklık yapmak benim için çok şeydi.

Cumhurbaşkanı sık sık halkın arasına karışıyor

Demokrasi nöbetleri oluyordu külliyenin önünde ve külliyede ciddi bir karanlık vardı. İnsanlar çadırları kurmuşlar, sabahlara kadar bekliyordu orada. Cumhurbaşkanımız da gece 1-2'ye kadar çalışıyordu. Yürüyerek külliyenin içinden ikametine gidiyordu ve külliyenin dışını da muhakkak izliyordu. Bir gün korumalarına haber vermeden halkın arasına karıştı. Etrafında öyle bir kalabalık, izdiham oldu ki.. İnsanlara dokunması, sarılması o kadar içtendi ki.. O kalabalıkta ayakkabımı düşürdüğümü hatırlıyorum.

Cumhurbaşkanımız kadınlara daima öncelik verir

Cumhurbaşkanımız hiçbir zaman halkla bütünleşmekten vazgeçmedi. Benim de ekibinden biri olarak hissettiğim şey, ekibinde çalışan kadınlara daima öncelik verir. Kadınlara daha toleranslıdır. Bir baba gibi yaşadığınız en kişisel sorunları bile yakından takip eder. Tam bir aile babası gibidir çalıştığı zaman. Benim ilk bu ekibe katıldığımda kafamdan geçen şey şuydu; yabancıların Cumhurbaşkanımızı gerçekten tanıması lazım. Onun halka dokunan, sokaktaki insanlarla diyaloğunu görmesi lazım.