23 Temmuz 1941'de Almanya yaptığı anlaşmayı bozarak Sovyetler Birliği'ne saldırdı. Nazi Almanya'sına karşı Sovyetler Birliği sınırları içinde bulunan Azerbaycan Türklerinden Kazaklara, Kırgızlardan Özbeklere, Türkmenlerden Ahıska Türklerine, Karaçay-Balkarlardan Kazan ve Kırım Tatarlarına, Başkurtlardan Çuvaşlara, Sibirya Türklerinden Gagavuzlara Türkler ön safta savaştılar.
Tercüman'da yer alan makaleye göre, çok sayıda Sovyet vatandaşı Türk de Sovyetlerin çökeceği ve böylece bağımsızlık elde edecekleri düşüncesiyle Alman saflarında mücadele etti. Sovyetler Birliği dışında Kıbrıs, Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya ve Romanya'daki Türkler ve Doğu Avrupa'daki Türk halkları, bulundukları ülkelerin ordularında savaşa dahil oldular.
TÜRKLERİ SSCB'YE GÖTÜRDÜLER2 Eylül 1945'te savaşın resmen sona ermesiyle acı bilanço ortaya çıktı: 80 milyondan fazla insan hayatını kaybetmişti. II. Dünya Savaşı'nda savaşan Türkler Avrupa'ya dağılırken, bu kişiler, ya mülteci kamplarında ya da Avrupa şehirlerinin kenar mahallerinde yardım kuruluşlarının destekleriyle ayakta kalmaya çalıştılar. Milletlerarası anlaşmalarla mülteci ve esir iadesi durdurulmuştu ancak Sovyetler Birliği'nden gelen heyetler savaş suçlusu kabul ettikleri Türkleri SSCB'ye götürmeye başladılar.
Bu noktada Ziyad Ebüzziya, Türklerin Avrupa'da bin bir güçlük içinde yaşadıkları mülteci kamplarındaki hayatlarını kolaylaştırmak, mümkün olursa da onları bu kamplardan kurtarıp Türkiye'ye getirmek için büyük mücadele verdi.
Ebüzziya öncelikle bu insanların nerelerde bulunduklarını tespit etmek için bütün kampları gezdi ve bu insanların sahipsiz olmadıklarını, Türkiye ile irtibatları bulunduğunu ispat etmeye çalıştı. Bir taraftan şahsi ilişkileriyle siyasi çevrelerle temas kuruyor bir taraftan da gazetesinde kamplardaki Türklerin Türkiye'ye getirilmeleri için kamuoyu oluşturup yetkililerin dikkatini çekmeye çabalıyordu.
"TÜRKLERİ TOPLAYIP TÜRKİYE'YE GÖNDERMEYE ÇALIŞIYORDUM"Ziyad Ebüzziya, 1994'teki vefatından önce Avrupa'daki Türkleri kurtarma mücadelesini "II. Dünya Savaşı'nda Türkler: Savaş, Esaret, İltica" kitabının (Timaş Yayınları) yazarı Prof. Dr. Ali Satan'a bütün ayrıntılarıyla anlatmıştı. Bu destansı maceranın ilk cümleleri şöyleydi: "1946 yılında İtalya'da göğsüm su dolu, iki ciğerim verem ve günde 3 saatten fazla gazete okumam yasak olduğu hâlde gittim. Tam istirahat etmem istenirken bir üstü açık jeep ile 15 gün kamp kamp dolaşıp Türkleri toplayıp Türkiye'ye göndermeye çalışıyordum."
Ali Satan'ın Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) Kütüphanesi'ndeki "Ebüzziya Ailesi Evrakı" arasında bulunan ve ilk kez bu kitapta gün ışığına çıkardığı mektuplar Avrupa'da kamplarda kalan Türk mülteciler ile Ziyad Ebüzziya arasındaki ilişkinin boyutlarına gözler önüne serdi.
"BENİM BAHTSIZ OĞLUM YİNE OKULSUZ KALDI"
Oğluyla birlikte Türkiye'ye gelebilmek için "bir Türk anası" olarak Ebüzziya'dan yardım talep eden bir bir kişi mektupta, "Şimdi Türkiye'de okullar açıldı, benim bahtsız oğlum yine okulsuz kaldı. Kime yüz tutacak ve yardım dileyeceğimi bilmiyorum. Yolumu şaşırmış bir durumda kaldığımı, bu zamanda, son ümit kaynağı olarak Hızır Peygamberimiz tanıdığım zatıalinize yazmağı son çıkış yolu buldum. İsteğim şudur: Türkiye'ye ne vakit geleceğimiz belli değildir. Türkiye'ye gelmemize yardımı dokunacak kişiler ise siz ve Türkiye'deki akrabalarımızdır" dedi.
1950'ye kadar gazeteci, 1950 sonrası ise Demokrat Parti milletvekili sıfatıyla bu konuyu ısrarlı bir şekilde takip eden Ziyad Ebüzziya, Avrupa'daki kamplardan 3000 kadar Türkü Türkiye'ye getirmeyi başarmıştı.