2 Nisan 2025 Çarşamba / 4 Sevval 1446

ABD, İsrail'e verdiği koşulsuz destekle soykırıma iştirak suçunu işliyor

Hukukçular, İsrail'e koşulsuz destek vermeye devam eden ve silah yardımını sürdüren ABD'nin eylemlerini soykırım sözleşmesindeki 'soykırım işlenmesi için işbirliği yapmak' ve 'soykırıma iştirak etmek' suçlarının ihlali olarak değerlendirdi.

13 Ağustos 2024 Salı 14:47 - Güncelleme:
ABD, İsrail'e verdiği koşulsuz destekle soykırıma iştirak suçunu işliyor

ABD'nin İsrail'e koşulsuz destek vermeye devam etmesi ve silah yardımını sürdürmesi, ABD devleti ve Amerikalı yetkililer açısından 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nin 3. Maddesi'nde yer alan ve soykırım suçundan ayrı bir suç olarak düzenlenen "soykırım işlenmesi için işbirliği yapmak" ve "soykırıma iştirak etmek" suçlarının ihlalini teşkil ediyor.

l. Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Hakkındaki sözleşme, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 09.12.1948 tarihli ve 260 A (lll) sayılı kararıyla kabul edilmiş ve imzaya ve onaya veya katılmaya sunulmuştur.

Bu kapsamda bir devlet bu sözleşmeyle üç değişik şekilde ilişki kurabilecektir. İmzalamak suretiyle Onama suretiyle veya katılma suretiyle.

İsrail, bu sözleşmeyi 17. Ağustos 1949 tarihinde ilk imzalayan ülkeler arasında olup 9 Mart 1950 de onama suretiyle katılım sağlamıştır. ABD ise 11.12. 1948 tarihinde imzalamış ve 25 Kasım 1988 de onama suretiyle sözleşmeye taraf olmuştur.

Türkiye bu sözleşmeye 31 Temmuz 1950 de imzasız olarak taraf olmuştur. (kaynak: wikipedia.org.tr)

"Birleşmiş Milletler' in 11 Aralık 1946 tarih ve 96(I) sayılı kararı ile soykırım suçunun ilk kez uluslararası hukuki bir belgede yer almasının ardından,

6 Aralık 1948 günü, Paris' te toplanan Genel Kurul' un, 260 A(III) sayılı kararıyla, hazır bulunan elli altı üye devlet tarafından oy birliğiyle kabul edilmiş, 12 Ocak 1951 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. " (Süheyla Işıkcan; acikerisim.kku.edu.tr)

Aşağıda yer alan sözleşme maddesinde görüleceği üzere, soykırım suçu, ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla madde sayılan fiillerin işlenmesi olarak tanımlanmıştır.

ll. Sözleşmenin 2. Maddesinde soykırım oluşturan eylemler sayılmıştır. Buna göre ;

a. Soykırım oluşturan eylemler

Bu Sözleşme bakımından, ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen aşağıdaki fiillerden her hangi biri, soykırım suçunu oluşturur.

a) Gruba mensup olanların öldürülmesi;

b) Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi;

c) Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak, yaşam şartlarını kastten değiştirmek;

d) Grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak;

e) Gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletmek;

maddede sayılan a, b ve c bendindeki eylemlerin İsrail tarafından icra edildiği hususunda hiçbir tereddüt bulunmadığı aşikardır.

Madde metninde devamla cezalandırılacak eylemlerin sayıldığını görüyoruz. Buna göre ;

Cezalandırılacak eylemler

Aşağıdaki eylemler cezalandırılır:

a) Soykırımda bulunmak;

b) Soykırımda bulunulması için işbirliği yapmak;

c) Soykırımda bulunulmasını doğrudan ve aleni surette kışkırtmak;

d) Soykırımda bulunmaya teşebbüs etmek;

e) Soykırıma iştirak etmek;

Bu maddede sayılan b, c, d ve e bendlerindeki eylemlerin ABD tarafından işlenmiş eylemler olmanın ötesinde, israile desteğin bir devlet politikası şeklinde uygulandığı ve israilin işlemiş olduğu soykırım suçunu, gerek işbirliği yaparak, gerek doğrudan ve aleni surette kışkırtmak suretiyle, yine açıkça israilin işlemiş olduğu katliama, siyasi, politik ve askeri olarak açıktan destek vermek suretiyle, aynen asli fail gibi iştirak etmiş olduğu hukuken ispata ihtiyaç duymayacak şekilde aleni ve aşikar biçimde ortadadır.

Halihazırda israilin gerçekleştirdiği katliama hergün yapmış olduğu açıklamalarla destek olduğunu dile getiren başta ABD başkanı biden, dışişleri bakanı blinken olmak üzere, üst düzey yetkililerin açıklamaları, ABD kongresinden israile silah teminine ilişkin çıkarmış oldukları karar ve uyguladıkları mali destek eylemleri karşısında israilin işlemiş olduğu soykırım suçuna devlet düzeyinde iştirak etmiş oldukları hususu izahtan varestedir.

Sözleşmenin 4. Maddesi bu eylemlerden dolayı kişilerin ve üst düzey devlet yöneticilerinin de cezalandırılacağını düzenlemiş bulunmaktadır.

4. Madde

Kişilerin cezalandırılması

Soykırım suçunu veya üçüncü maddede gösterilen fiillerden birini işleyenler, anayasaya göre yetkili yöneticiler veya kamu görevlileri veya özel kişiler de olsa cezalandırılır.

lll .Soykırım Suçuna İştirak :

Ceza kanunlarında suça iştirak edenlerin eylemlerinin de cezasız kalmaması yer almış olup, iştirak edenin cezasız kalmaması genel bir ceza hukuku ilkesi olarak benimsenmiştir. Bu durum suça azmettirme dahil, failin suçu işlemesine fikren ve madden yardım etmek, destek sağlamak, araç temin etmek, vasıtaları sağlamak vb. değişik şekillerde işlenebilir.

Soykırım suçu bakımından sözleşme çerçevesinde konuya bakıldığında ;

" Soykırım Sözleşmesi'nin III. maddesinin (e) bendi, soykırıma iştirakin de cezalandırılabilir bir eylem olduğunu belirtmek suretiyle, soykırım suçunun işlenmesine yardım eden kişilerin cezasız kalmasını engellemiştir.

Sözleşme'nin hazırlık çalışmalarında, soykırım suçuna iştirakin ve iştirak fiillerinin tanımı konusunda değişik öneriler sunulmuştur. Amerika Birleşik Devletleri delegesi; soykırım suçunun veya soykırım fiillerine isteyerek katılmanın hukuka aykırı ve cezalandırılması gereken bir eylem olduğunu teklif etmiş; Fransız delegesi soykırım suçunun doğrudan failleri ve şeriklerinin sorumlu olduklarını, soykırıma teşebbüsün, suça teşvikin de suç olduğunu belirtmiş; Sovyet Delegesi, Sözleşmenin soykırım ile eşit şartlarda olmak üzere iştirakin ceza özelliğini belirtmesi gerektiği yönünde fikir beyan etmiştir.

Soykırım Sözleşmesi'nin, soykırım suçuna iştiraki ülkelerin ceza hukuku genel hükümlerine bırakmayarak, ayrı bir suç olarak düzenlemesi, Sözleşmenin iç hukuka aktarımı sırasında bazı ülkeler tarafından kabul görmemiştir. Örneğin Birleşik Krallık, soykırım suçuna iştirakin de cezalandırılacağını belirten hükmü iç hukukuna dâhil etmemiş, iştiraki oluşturan fiillerin zaten mevcut hukuk sistemlerin de cezalandırıldığını belirtmiş ve ayrı bir hükme gerek görmemiştir." ( Olgun DEĞİRMENCİ ; TBB Dergisi, Hakemli Makale; Yıl 2007 sayı 70, s. 103-104 – Dipnotlar : Alex Obote-Odora, "Complicity in Genocide as Understood Through the ICTR Experience", International Criminal Law Review 2, 2002, s. 378. - Obote-Odora, s. 379. - Obote-Odora, s. 380 )

"Soykırım suçuna iştirak noktasında ABD, Avusturya, Fransa, İtalya gibi ülkelerde, iştirak edenler farklı kategorilere ayrılmamakta, cezalandırılmalarında da farklılığa gidilmemektedir. (eşitlik sistemi) ( Işıkcan ; age. S. 52 )

"...uluslararası hukukta özellikle incelemiş olduğumuz soykırım suçu bakımından asıl sorumlular çoğu kez fiilleri bizzat işleyenler değil, arka planda, perde arkasında duran üst düzey yönetici konumundaki kişiler, idareciler ve komutanlardır. Bu nedenle uluslararası ceza hukuku bakımından, bu kimselerin asli sorumluluğunu sağlamaya ilişkin kurallar, teoriler çok daha önem kazanmıştır. Bu kişilerin sorumluluklarının hakkaniyetli şekilde sağlanabilmesi için de uluslararası ceza hukukunda pek çok kurum ihdas edilmiştir. Planlama, komplo (conspiracy), ortak suç girişimi (joint criminal enterprise), üstün sorumluluğu (superior responsibility) gibi. Sanığın cezai sorumluluğu bakımından en uygun sorumluluk kategorisini tespit etme işi, uluslararası mahkeme hakiminin takdirinde olan bir husustur." ( Işıkcan; a.g.e naklen : Tezcan/Erdem/Önok/a.g.e.s 493)

ABD'li yöneticilerin israile olan destekleri göz önünü alındığında belirtilen bu hükümlerin adeta ABD için kaleme alınmış olduğu söylense yeridir. Daha da ilginç olanı ise;

" Soykırım Sözleşmesi' nin 3. maddesinin (e) bendinde, soykırıma iştirakin de sözleşmenin hazırlık çalışmaları esnasında, iştirak fiillerinin tanımı konusunda değişik fikirler ileri sürülmüştür. Amerika Birleşik Devletleri delegesi; soykırım fiilerine isteyerek katılmanın hukuki olarak sorumluluk gerektiren bir hal olmasını teklif etmiş; Fransız delegesi soykırım suçunun doğrudan failleri ve şeriklerinin sorumlu olduklarını, soykırıma teşebbüs ve teşvikin de suç olduğunu ifade etmiş; Sovyet delegesi ise sözleşmede iştirakin ceza özelliğinin belirtilmesi gerektiğini beyan etmiştir." ( Işıkcan ; a.g.e. s. 69 naklen; Değirmenci agm.s.104)

Görüldüğü üzere, ABD delegesi sözleşmenin hazırlık aşamasında soykırım suçuna iştirakin cezasız kalmamasını teklif ederek, bugün işlediği soykırım suçuna iştirak'in cezasız kalmamasına dair yasal zeminini de zamanında bizzat kendi teklifi ile ortaya koymuştur. Dolayısıyla ABD, bugün bizzat soykırım suçuna ilişkin sözleşmenin hazırlık çalışmalarında, teklif etmiş olduğu soykırım suçuna iştirak edenin cezasız kalmaması gerektiğine dair eylemin bizzat faili konumundadır.

Soykırım suçu ile ilgili olarak yapılan çalışmalarda yer alan suça ilişkin tanım ve açıklamaların her biri bugün adeta ABD'nin israile karşı yapmış olduğu destekte iştirakten de öte asli fail konumunda olduğu konusunda da şüpheye düşürmemektedir. Doktrinde konuya ilişkin değerlendirme ve açıklamalara bakıldığında;

"Horowitz'e göre "soykırım ve siyasi cinayetler (politicides), grubun önemli bir kısmının ölümü ile sonuçlanan, bir devlet veya onun görevlileri tarafından desteklenen ve icra edilen eylemlerdir ...

Chalk ve Jonassohn soykırımı; "grubun veya üyeliğin fail tarafından belirlendiği, bir devlet veya diğer otoritenin grubu yok etmek niyetiyle gerçekleştirdiği tek taraflı kitlesel ölümler" olarak tanımlamaktadır. ...

"Charny soykırımı; "sadece belli bir düşmanın askeri kuvvetleri ile çatışmalar esnasında değil, mağdurun savunmasız ve yardıma muhtaç durumunda, kişilerin önemli bir miktarının kitlesel öldürülmesidir" şeklinde tanımlamaktadır." ( Olgun DEĞİRMENCİ; Uluslarrası Ceza Mahkemelerinin Kararları Işığında Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu ; TBB Dergisi, Sayı 70, 2007, s. 57-58 )

Tüm bu tanımların ortak noktasına baktığımızda sözleşme hükümlerinde yer alan; " bir devlet veya onun görevlileri tarafından desteklenen" "bir devlet veya diğer otoritenin grubu yok etmek amacıyla gerçekleştirdiği kitlesel tek taraflı ölümler" ile yine "mağdurun savunmasız ve yardıma muhtaç durumunda, kişilerin önemli bir miktarının kitlesel öldürülmesidir." şeklinde belirlenen eylemlerin iştirak edeni bir tarafa, asli işleyeni kimdir sorusuna verilecek tek bir cevap vardır, o da ; başta ABD olmak üzere, israilin suçuna şeriklik eden kurumsal, özel ve tüzel kişilerin tamamıdır.

Nitekim geçtiğimiz günlerde Nikaragua Uluslararası Ceza Mahkemesine Almanya'nın İsraile vermiş olduğu destekle ilgili Almanya aleyhine ihtiyati tedbir talebinde bulunmuştur. Nikaragua temsilcisi 07.04.2024 tarihli Uluslararası Ceza Mahkemesi önünde yapmış olduğu savunmada sözleşmeye taraf ülkelerin soykırıma destek olmak bir yana, soykırım suçunu önleme yükümlülükleri bulunduğunu açıklamıştır.

"Uluslararası Ceza Mahkemesi , yetkisine giren suçlarla ilgili olarak suçu bizzat işleyen, işlenmesini emreden, isteyen ya da özendiren, suçun işlenmesine yardımcı ya da ortak olan ya da herhangi bir biçimde suçun işlenmesine ya da teşebbüsüne katılan, soykırım suçu ile ilgili olarak da bu suça doğrudan ve kamu önünde özendiren kişileri yargılama yetkisine sahiptir (md. 25/3)

Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin suçlar bakımından (ratione materiae) yetkisinin kapsamında, yukarıda daha ayrıntılı olarak belirtildiği gibi, soykırım suçu, insanlığa karşı suç, dar anlamda savaş suçu ve saldırı suçu yer almaktadır ." (abdigm.gov.tr )

Ner var ki,

"ABD Uluslararası Ceza Mahkemesi kuran Roma Statüsünü 31.12.2000 tarihinde imzalamış olmasın rağmen, iki yıl sonra 06.05.2002 tarihinde statüden resmen imzasını çekmiştir. Bu tarihte BM Genel Sekreteri Kofi Annan'a gönderilen mektupta ABD artık hiçbir şekilde Statüsü'ne taraf olma niyetinin olmadığını ilan etmiştir" ( Cenap Çakmak; Liberal Düşünce ; Yaz – Sonbahar 2007, s. 93-94 ;kaynak: dergipark.org.tr )

Bununla birlikte;

" Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yargı yetkisinin kapsamını devletlerin Mahkeme Statüsü ile bağlı olup olmama durumlarına göre değerlendirildiğinde, bir devlet Statü'ye taraf olmadan da aşağıdaki durumlarda siyasal ve yönetsel yetkililerinin, askerlerinin ve öteki yurttaşlarının Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanması olanağı vardır:

-Güvenlik Konseyi'nin BM Anlaşması'nın VII. Bölümü çerçevesinde hareket ederek bir durumla ilgili suç faillerini Mahkemeye sevk etmesi;

-Statü'ye taraf olmayan bir devletin yetkililerinin ve yurttaşlarının Statü'ye taraf bir devlet ülkesinde anılan suçları işlemesi ve bu sonuncu devletin bu durumla ilgili suç faillerini mahkemeye sevk etmesi." ( diabgm. adalet.gov.tr) mümkündür.

Dolayısıyla statüye taraf bir devlette, soykırım suçunu işleyen, soykırım suçunu teşvik eden ya da o suçu öven açıklamalarda bulunun kim olursa olsun, statüye taraf devlet bu kişiyi pekala mahkemeye sevk edebilecek, hatta tutuklama yoluna gidebilecektir.

Bütün bunlar bir arada değerlendirildiğinde, 24.07.2024 günü Netanyahu'nun ABD kongresinde yapmış olduğu konuşmanın kongre üyeleri tarafından ayakta alkışlanarak dinlenmesi ABD'nin suç ortaklığını bir kez daha tescillemiştir. Bu nedenle Uluslararası Ceza Mahkemesi nezdinde ABD de İsrail ile birlikte suç ortağıdır.

ABD'nin Uluslararası Ceza Mahkemesini kuran Roma Statüsünden imzasını çekmiş olması ve yine Uluslararası Ceza Mahkemesinin yargılama yetkisini kendi ülke vatandaşları yönünden kabul etmemiş olması, suça destek veren ABD'li yetkililerin de suçun faili olduğu gerçeğini hiçbir zaman değiştirmeyecektir. 25.07.2024