Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) Toplantısı'na ilişkin, parti genel merkezinde açıklamalarda bulundu.

Ömer Çelik, MKYK'de, Teşkilat Başkanı Ahmet Büyükgümüş'ün yeni üyelik hedefleri, yeni çalışma hedefleri ve şimdiye kadar yapılan çalışmaların değerlendirilmesiyle ilgili kapsamlı bir sunum yapacağını söyledi.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un da bir sunum yapacağını dile getiren Çelik, "Bütün dünyada evsizlik, konutsuzluk gibi çok büyük problemler artık güvenlik meselesi haline gelmişken, Türkiye bunu insani standartları yükseltecek bir biçimde son derece güçlü bir şekilde ortaya koyuyor." diye konuştu.
Bunun sadece fiziki olarak vatandaşı konutla buluşturmak olarak görülmemesi gerektiğini belirten Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Dünyanın negatif yöne doğru gittiği bir alanda Türkiye'nin pozitif ayrışması sayesinde bu gerçekleşiyor. Cumhurbaşkanı'mızın ilk günden beri ortaya koyduğu irade, hatta partimizin programından başlayarak partimizin kurulduğu günden beri ortaya koyulan irade, bugün gerçekten bütün dünyanın merak ettiği bir durum ortaya çıkarmıştır. Dünyada konuta erişim konusunda yaşanan sıkıntıların, aynı zamanda şehirlerin içinde büyük güvenlik problemleri, büyük eşitsizlikler yarattığı da göz önüne alındığında, Türkiye'nin yaptığı konut kampanyası hem deprem bölgesinin ayağa kaldırılması açısından hem de Türkiye'nin diğer yerlerinde dünyadan pozitif ayrışma bakımından çok önemli işlere imza atıyor."

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü'ne işaret eden Çelik, siyasetlerinin ana mottosunu Neşet Ertaş'ın "Kadınlar insandır, biz de insanoğluyuz." sözünün oluşturduğunu aktardı.
İktidara geldikleri ilk günden itibaren özellikle kız çocuklarının eğitiminden, kadınlara yönelik şiddete karşı mücadeleye kadar birçok alanda çok yönlü bir mücadele verdiklerini belirten Çelik, "Tabii bu mücadelenin çok boyutlu olması gerekiyor. Sadece kanunların yapılması yetmiyor. Siyasetin dilinden medya diline, sivil toplumun oluşturacağı hassasiyetlerden aile içi eğitime, erkek çocuklara biçilen rollere kadar birçok şeyin hep beraber ele alınması gerekiyor. Bütün bunların sağlıklı, değerlerimize uygun bir şekilde yerli yerine oturtulması gerekiyor." açıklamasını yaptı.
Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kesin talimatları olduğunu söyleyen Çelik, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın şiddetle mücadele konusunda 7 gün 24 saat esasına göre faaliyet yürüttüğünü söyledi.
Ömer Çelik, İçişleri Bakanlığının şiddet konusunda kadınları koruyan etkili uygulamaları olduğunu belirterek, bu uygulamalar üzerinden başvurulması durumunda güvenlik güçlerinin mümkün olan en kısa sürede müdahalede bulunduğunu anlattı.

BM'nin şiddetle mücadelede kullandığı rengin turuncu olduğuna dikkati çeken Çelik, "Bugün bu konudaki en güçlü sivil toplum örgütlerinden KADEM bir kampanya başlattı, 'Turuncu Nokta' kampanyası. Bunun özellikle bugünlerde hepimiz tarafından benim taktığım gibi bu rozeti takarak bu mücadeleye destek verilmesi gerekiyor." diye konuştu.
KADEM'den aldığını belirttiği rozetleri erkek basın mensuplarına dağıtan Çelik, "Bu rozeti bir hafta boyunca takmayan erkek arkadaşımız varsa onun sorularını cevaplamayacağım bundan sonra." ifadesini kullandı.
Bu kampanyaya hep beraber destek verilmesi için çağrıda bulunan Çelik, şöyle konuştu:
"Maalesef dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de çok acı verici olaylarla karşılaşıyoruz. Buna da tabii 86 milyonun başında sürekli polis olmayacağına göre, sürekli güvenlik gücü, jandarma olmayacağına göre bu topyekun seferberlik gerektiren, topyekun duyarlılık, topyekun hassasiyet gerektiren esasında hem kendi değerlerimizden güç almamız hem de bugün modern dünyanın geldiği noktada kendi değerlerimizle bu yaklaşımları gayet kolaylıkla buluşturabileceğimiz bir noktadayız."

"Kadının uğradığı şiddet sadece bir bireyin uğradığı şiddet olmuyor. O bütün bir toplumun uğradığı şiddet oluyor." diyen Ömer Çelik, şunları kaydetti:
"Cumhurbaşkanı'mızın ilk günden itibaren net iradesi, bu konuda partimizin ortaya koyduğu politikalar, bu konudaki metinler, yaklaşımlar çerçevesinde en güçlü bir şekilde bununla mücadele edeceğiz. Tabii bütün bunları yaparken KADEM gibi bu konuda uzmanlaşmış sivil toplum örgütleriyle de güçlü bir şekilde işbirliği yapacağız. Burada adını sayamadığım birçok sivil toplum örgütü de bu konuda hassasiyet üretiyor. Biz hepsine kapımızın açık olduğunu, ilgili birimlerimizin kapısının açık olduğunu, ortak çalışmalar teklifi geldiğinde bunları her zaman memnuniyetle karşıladığımızı ve bu konuda hassasiyet ortaya koyduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Onun için siyasetin dilinden medya diline kadar, ailede kullanılan dile kadar her konudaki hassasiyetlerimizi sürekli güncelleyerek ve toplumla paylaşarak bu kötülükle mücadeleyi sürdüreceğiz."
24 Kasım Öğretmenler Günü'nü de kutlayan Çelik, "Hükümetlerimiz döneminde Milli Eğitimin bütçesini, savunma bütçesinin önüne geçirecek, Milli Eğitim alanında en güçlü atılımları yapacak pek çok siyasete, pek çok politikaya, pek çok yaklaşıma imza attık." diye konuştu.

Yapay zekanın hangi meslekleri yok edeceğine dair tartışmaların olduğunu hatırlatan Çelik, konuya ilişkin kitaplar okuduğunu ve ilgili podcastleri dinlediğini, tartışmaları takip ettiğini söyledi. Çelik, şöyle devam etti:
"Bence okuduğum kitaplarda çok temel bir yanlış yapılıyor. O da şu, yapay zekanın ortaya çıkmasıyla birlikte okulun önümüzdeki 10-30 yıl sonra pek çok ülkede ortadan kalkacağını söylerken, öğretmenlik mesleğinin de ortadan kalkacağını söylüyorlar. Bu öğretmenlik mesleğinin ne olduğunu anlamamak demektir. Öğretmenlik mesleği sadece bilgiyi aktaran, bilgiyi öğreten bir meslek değil. Tabii en başta bilginin ne olduğunu bilgiye nasıl yaklaşılacağını da değerlendirmek lazım. Yoksa bugün sosyal medyadan ya da internet yoluyla birçok bilgi elde edilse de bunlara nasıl bakılacağı, hangi açıdan ve hangi metotla bakılması gerektiği konusunda bir bilinç yoksa, eskiden az bilgi yüzünden yapılan yanlışlar bugün metodolojisi olmayan çok bilgi üzerinden yapılıyor. Esasında rehberlik yani öğretmenlik dediğimiz hadise, bize bilgiye hangi açıdan bakmamız gerektiğini, bütün bu bilgi bombardımanı içerisinde sahih olanın, temiz olanın doğru olanın gerçekten çeşitli süreçlerden süzülerek gelmiş olanın hangi bilginin doğru olarak yerine konumlandırılması gerektiği konusunda bir rehberliktir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde düzenlenen G20 Liderler Zirvesi'ne katıldığını, bu zirvenin bir takım özellikleri olduğunu belirten Çelik, "Bir kere ilk defa Afrika kıtasında gerçekleşiyor. Tabii bunun üzerinde durmak gerekir, dünyanın büyük ekonomilerinin ilk defa Afrika kıtasında G20 formatında bir toplantı yapmasının altını çizmek gerekiyor." diye konuştu.
Afrika'yı sömürenlerin, Afrika'ya kötülük yapanların, halen Afrika'yla kurdukları ilişkilerde barbarlık, katliam, sömürgecilik ve zulümle anılanların refahı paylaşmayla ilgili stratejiler konusunda cimri davranmalarının altının çizilmesi gerektiğini vurgulayan Çelik, "Afrika, küresel adalet açısından ve bu zirvede de ifade edilen, 'Afrika'yla eşit ve adil ortaklık' mottosu açısından çok daha fazlasını hak eden bir kıta. Bugün gelinen noktada, Afrika'yla eşit ve adil ortaklık söyleniyor. Afrika, baskıyla ve zulümle eşitsizliğe mahkum edilmenin, adaletsizliğe mahkum edilmemenin yeryüzündeki en büyük sembolü. Onurlu, haysiyetli, insan onuruna yakışır bir yaşamı dünyanın her tarafındaki insanlar hak ediyor ama bundan en çok mahrum bırakılmışların, birtakım devletler eliyle Afrika olduğunu görüyoruz." değerlendirmesini yaptı.
Bazı ülkelerin Afrika'ya bakarken yer altı ve yer üstü kaynaklarını gördüğünü, Türkiye'nin ise insanları ve gerçek hikayelerini gördüğünü söyleyen Ömer Çelik, "O sebeple de dış politikadaki Afrika yaklaşımımızın çıkar odaklı değil insani, güvenlik açısından, her gittiğimiz yerde eşit ortaklık kurma ve oraların geleneklerine, göreneklerine, beklentilerine içten bir saygı gösterme şeklinde olduğunu bir kere daha ifade etmek gerekir." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın G20 Zirvesi'ndeki konuşmaları ve ortaya koyduğu iradeyle gurur duyduklarını söyleyen Çelik, Türkiye'nin hem küresel dayanışma hem küresel eşitlik hem de dünyanın sürdürülebilirliği açısından en dengeli, en doğru politikaları ortaya koyan ülke olduğunu kaydetti.

Zirvedeki liderlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dünyada yükselttiği dengeli sesin ve çatışma bölgeleriyle ilgili ortaya koyduğu arabuluculuk liderliğinin ne kadar kıymetli olduğunun altını çizdiklerine şahit olduklarını anlatan Ömer Çelik, şunları kaydetti:
"Bu son derece önemlidir. Herkesin bir bakıma küresel siyasetin bir marjinal tarafında yer alıp karşı tarafla konuşmadığı, karşı tarafla dengesiz ilişki kurduğu bir dönemde bütün taraflar Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu iradenin ne kadar dengeli bir ses olduğunu ifade ediyorlar. Çatışma bölgelerinde ara buluculuk konusundaki liderliğinin tartışılmaz olduğunu ifade ediyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımız hem bu Zirve vesilesiyle hem de MKYK'mızın açılışında yaptığı konuşmada, Gazze konusuna özel bir önem verdi. Hem konuşmalarında hem ikili görüşmelerinde İsrail'in ateşkes başlığı altında bile ateşkesi ağır bir şekilde ihlal eden davranışlarına dikkat çekti ve bu konudaki küresel inisiyatifin daha da sıkılaştırılması gerektiği konusunun altını çizdi.
Gelinen noktada Gazze'de bir ateşkes var ama bu ateşkes her gün İsrail tarafından ihlal ediliyor. Beyrut'a saldırıyor, Gazze'ye saldırıyor. Öldürmeye ve soykırım siyasetine devam ediyor. Yine bu mutabakatın başlangıcında 600-700 yardım tırının girmesi öngörülüyordu. İsrail, bunu henüz 200 düzeyinde veya daha altında tutuyor. Bu konudaki soykırım siyaseti, insanları temel ihtiyaçlarından mahrum etmek şeklinde bir yaklaşımla maalesef devam ediyor. Ateşkes son derece kırılgan bir noktaya gelmiştir. Bu doğrudan Netanyahu'nun açıklamaları ve verdiği emirler yüzünden gerçekleşmektedir. Bütün dünyayı bu konuda, tehlikeye bir kere daha dikkat çekiyoruz."




