19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Türkiye 'İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılıyor mu? AK Parti'den kritik açıklama

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, '(İstanbul Sözleşmesi) Nasıl usulünü yerine getirerek imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılır' dedi.

2 Temmuz 2020 Perşembe 11:35 - Güncelleme:
Türkiye 'İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılıyor mu? AK Parti'den kritik açıklama

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, bir televizyon kanalında gazetecilerin gündeme dair sorularını yanıtladı.

Kurtulmuş, İstanbul Sözleşmesi hakkında, "Nasıl usulünü yerine getirerek imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılır" mesajını verdi.

İşte Kurtulmuş'un açıklamalarından satır başları;

- "Sayın Bakanım, bununla birlikte özellikle İstanbul Sözleşmesi de çok tartışılıyor, çok konuşuluyor, özellikle AK Parti’nin tabanından da İstanbul Sözleşmesinin iptal edilmesi isteniyor. Bu konudaki düşünceniz, fikriniz ne? Gerçekten İstanbul Sözleşmesiyle birlikte aile yapısı bozuldu mu Türkiye’nin? Bu tür eleştiriler geliyor."

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, "Ben İstanbul Sözleşmesini defaatle okumuş, İngilizcesini okumuş, üzerinde çalışmış birisi olarak söylüyorum. Yani İstanbul Sözleşmesinin imzalanması gerçekten yanlıştı. 2011 yılında İstanbul’da imzalandı ve Türkiye 2012’nin Kasım ayında bunu Parlamentodan geçirerek yasalaştırdı. 2014’te de 10 ülkeye, bu sözleşmeye imza atan ülke sayısı 10 ülkeye çıkınca 2014’te de İstanbul Sözleşmesi uluslararası bir hukuk metni haline getirildi.

Bu metnin içerisinde iki tane önemli husus var dikkat çekmemiz gereken ve bizimle asla uyuşmayan. Bunlardan birisi; toplumsal cinsiyet meselesi. Bir de, cinsel yönelim tercihi. Şimdi bunlar ve başka şeyler de var, ama bu iki meselenin demin konuştuğumuz çerçevede tam da bu LGBT vesaire gibi unsurların, marjinal unsurların ekmeğine yağ sürecek kavramlar olduğu ya da onların arkasına sığınılarak faaliyet yapabilecekleri alanlar olduğu görülüyor. Ayrıca da, 2018 yılında da Kadın Erkek Fırsat Eşitli Komisyonunun bir alt komisyonu olarak burada İstanbul Sözleşmesiyle ilgili uygulamaların kontrol ve takip edilmesi konusunda hükümetlerin devreye girmesiyle ilgili bir alt komisyon oluşturuldu.

Yine sözleşmenin içerisinde yer alan sözde namus, ahlak, gelenek gibi, örf-adet gibi konularla mücadele etmek hükümetlerin vazifesidir gibi bir kavram geçiyor; bunlar asla kabul edilebilir hususlar değildir. Şunu söyleyeyim: Birtakım aile değerlerindeki zedelenmenin ortaya çıkması tek başına İstanbul Sözleşmesinden kaynaklanan bir şey değildir. Burada iki yanlışın içine düşmemek lazım: İstanbul Sözleşmesi, evet yanlış bir şeydir, çok açık söylüyorum."

- "İlk defa herhalde böyle bir şey, AK Parti’den ilk defa böyle bir açıklama geliyor Hocam."

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, "Bunlar çoğu arkadaşımızın, milletimizin ve çoğu arkadaşımızın kanaati de bu noktadadır. İstanbul Sözleşmesinden dolayı bu tür çözülmeler oldu meselesi çok basite indirgemeci olur, onun için onu bir tarafa koyarak ifade ediyorum.

İstanbul Sözleşmesi olmazsa kadına karşı şiddet artar tezi de yanlış bir tezdir. Şu anda Türk hukuk sistemi içerisinde kadın-erkek fırsat eşitliği, bakın bu başka bir konudur. Kadın-erkek fırsat eşitliği bizim hem geleneklerimizin, hem örfümüzün en temel meselelerinden birisidir. Hazreti Ali Efendimiz Malik bin Eşter’i Mısır’a Vali olarak gönderirken diyor ki; Ey Malik, bil ki insanlar ya yaratılışta eşindir ya dinde kardeşindir. Kadın-erkek yaratılışta eştir. AK Parti hükümetleri de bütün uygulamaları içerisinde özellikle kadının çalışma hayatının içerisinde var olabilmesi bakımından olağanüstü ön açıcı faaliyetlerde bulundu. Bugün yanılmıyorsam eğitim sistemimizin içerisinde yüzde 50’nin üzerinde, yüzde 56’lara varan bir kadın istihdamı söz konusudur. Hakimlerimizin, savcılarımızın, hukukçularımızın yaklaşık yüzde 30’una yakını aynı şekilde kadınlarımızdır. Sağlık çalışanlarımızın önemli bir kısmı kadınlarımızdır. Kadınlarımızı her yerde siyasetin içerisinde en çok kadınların önünü açan parti AK Parti’dir, bunda hiçbir tereddüt yok. Kadın-erkek fırsat eşitliğinin önündeki her türlü engellerin kaldırılması başka bir konudur. Ayrıca, kadına karşı şiddet bu toplumun kanayan bir yarasıdır, namussuzluktur, insanlık dışı bir davranıştır. Herhangi bir adam bırakın öldürmeyi, yaralamayı, bir kadına eli kalkıyorsa o eli kırmak lazımdır, bunda hiçbir tereddüt yok. Bu el insani bir el değildir, gayriinsani bir eldir. Bunlarla ilgili de yasal düzenlemelerin aşağı yukarı önemli bir kısmı tamamdır. Yani İstanbul Sözleşmesi olmazsa Türkiye’de kadına karşı şiddet artar tezi de bir şehir efsanesidir, yalan, yanlış bir propagandadır. Dolayısıyla bunları sakin bir şekilde değerlendirmek zorundayız. Ve Türkiye’de toplumsal olarak da yine bunların araştırmalarını yaptırdık, Türkiye’de bütün siyasi partilerin tabanlarında İstanbul Sözleşesinden çıkılması ya da bunun bir düzenlemeyle revize edilmesi konusunda çok ciddi bir beklentiler vardır…"

- Böyle bir şey söz konusu mu efendim?

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, "Bunun aileye zarar verdiği konusunda endişeler var."

-İptal edilmesi söz konusu mu Sayın Bakanım?

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, "Tabii ki, yani siyaset şöyle bir şey değil: Siyaset yukarıda bir alan ve halk ne düşünüyor, bununla ilgilenmeyen bir alan değil. Halkımızda böyle büyük bir beklenti varken AK Parti olarak biz buna bigâne kalmayız. Nasıl usulünü yerine getirerek bu sözleşmeyi imzalanmışsa, aynı şekilde usulü de yerine getirilerek bu sözleşmeden çıkılır."

Ayrıca Kurtulmuş, Kabine değişimi tartışmaları hakkında, "Cumhurbaşkanı, istediği bakanı, istediği bakanlıkları değiştirme gücüne sahip. Dolayısıyla kabine değişikliği Cumhurbaşkanlığı sisteminde söz konusu değil. Cumhurbaşkanı hükümet içinde belirli değişiklikler yapabilir." açıklamasında bulundu.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR?

11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul'da imzaya açılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi (kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi), 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Özel olarak kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti hedef alan ilk Avrupa sözleşmesi olma niteliğini taşıyan Sözleşme, bugüne kadar Türkiye dahil Avrupa Konseyi üyesi 20 ülke tarafından onaylanmıştır. Türkiye, Sözleşme'yi imzaya açıldığı 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalamış, 14 Mart 2012 tarihinde ise onaylamıştır.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN ÖZELLİKLERİ

İstanbul Sözleşmesi'nin en önemli özelliği, biyolojik veya hukuki, ailevi bağ olup olmadığına bakılmaksızın ev içi şiddetin (örneğin eski veya mevcut eşler, evlilik dışı partnerler, birlikte ikamet edilen aile fertleri, akrabalar veya birlikte ikamet edilen başkaları tarafından yöneltilen şiddetin) ve kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin standartlar öngören ve Avrupa ülkelerini hukuki olarak bağlayan ilk belge olmasıdır.

Kadınlar ve erkekler arasında hukuki ve fiili eşitliğin gerçekleştirilmesinin kadına yönelik şiddeti önlemede anahtar bir unsur olduğunu benimseyen Sözleşme, kadınlara yönelik ayrımcılığı da yasaklamaktadır.

İstanbul Sözleşmesi, daha önce kabul edilmiş kadınlara yönelik ayrımcılık ve şiddetle ilgili uluslararası standartları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve BM Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi'nin içtihatlarını ve öğretideki görüşler yanında en iyi ülke uygulamalarını da kodifiye etmiştir.

Sözleşme, hem özel alandaki hem kamusal alandaki şiddeti yasaklamaktadır.Madde 3/a uyarınca, "kadına yönelik şiddetten", ister kamusal ister özel yaşamda meydana gelsin, toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet eylemleri anlaşılacaktır. Madde 4/1 uyarınca, Taraf devletler, gerek kamusal gerekse özel alanda tüm bireylerin özellikle de kadınların şiddete maruz kalmaksızın yaşama hakkını sağlamak ve korumak için gerekli olan hukuki ve diğer önlemleri alacaklardır. Dolayısıyla Sözleşme, yalnızca ev içindeki (genellikle eş veya partnerler veya ebeveyn ve çocuklar gibi farklı kuşaklar arasında meydana gelen) kadınlara yönelik şiddeti değil, aynı zamanda kamusal alandaki (örneğin aynı evi paylaşmasa bile eski eşin veya partnerin kamusal alanda yönelttiği) şiddeti, işyerleri, okullar, karakollar, hapishaneler vb. kurumlardaki kadınlara yönelik şiddeti de yasaklamaktadır.

Sözleşme, yalnızca barış dönemlerindeki değil, silahlı çatışma dönemlerindeki ve silahlı çatışma sonrasında devam eden şiddeti de yasaklamaktadır.

Sözleşme,"toplumsal cinsiyete dayalı" ayrımcılık ve şiddeti temel almıştır ve toplumsal cinsiyeti tanımlayan ilk uluslararası belgedir.

Sözleşme'de, ekonomik zarar veya ekonomik ızdırap da kadına yönelik şiddet biçimlerinden biri (ekonomik şiddet) olarak tanımlanmıştır.

Sözleşme, Taraf devletlerden, belli koşullar nedeniyle şiddete açık hale gelmiş olan güç durumdaki kadınların özel ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulmasını talep etmektedir.

Sözleşme, yalnızca Sözleşme'ye taraf devletlerin vatandaşı olan kadınlar için değil, sığınmacı ve hukuki durumu ne olursa olsun göçmen kadınlar için de koruma sağlamaktadır.

Sözleşme, şiddet mağdurlarına eşit koruma sağlanmasını öngörmekte ve mağdurlar arasında her türlü ayrımcılığı yasaklamaktadır.

Sözleşme, erkeklere ve çocuklara yönelik ev içi şiddetten de söz etmekte ve şiddet mağduru kız ve oğlan çocuklara ilişkin özel düzenlemelere yer vermektedir.

Sözleşme, Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddetle mücadelede uluslararası işbirliğini öngörmektedir.Uluslararası işbirliği yalnızca kriminal ve medeni konulardaki işbirliğiyle sınırlı olmayıp, Sözleşme kapsamındaki suçların işlenmesinin önlenmesi için bilgi paylaşımı ve yakın tehlikeden korunmayı da içermektedir.

Taraf devletlerin Sözleşme'nin hükümlerini etkili bir biçimde uygulamalarını sağlamak amacıyla Sözleşme'de spesifik bir izleme mekanizması oluşturulmuştur, ancak bireysel şikayet hakkı tanınmamıştır.Öte yandan Sözleşme, mağdurların başvurulabilir bölgesel ve uluslararası bireysel/toplu şikayet mekanizmalarına ilişkin bilgiye ve bu mekanizmalara erişim imkanına sahip olmalarını sağlama ve şikayette bulunan mağdurlara duyarlı ve bilgiye dayalı desteğin sağlanması yükümlülüğünü getirmektedir.

Anayasa m.90/5 uyarınca, İstanbul Sözleşmesi kanun hükmündedir.Bunun hakkında, Anayasa'ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi'ne başvurulamaz.İstanbul Sözleşmesi ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda, İstanbul Sözleşmesi hükümleri esas alınır.Anayasa'nın 11.maddesi uyarınca, İstanbul Sözleşmesi hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.