Dün bir haber platformunda bir yazı okudum. Pergelin sabit ayağından uzaklaşmış bir kalemin kendi çizdiği dairenin içinden çıkamıyor olmanın telaşını metne döktüğü bir yazıydı. Gülünçtü. Fakat acıdım da.
Ey azîzan, yalanın sahibini ezdiği bir döneme tanıklık ediyoruz.
Düne kadar dini gericiliğin tortusu sayan, Müslümanları çağın dışına itilmiş bir kalıntı gören bu çevre bugün pür telaş içinde Atatürk'ün Hz. Peygamber'e hayran olduğunu ispatlamaya girişiyor.
Bir asır boyunca masa başında üretilen uydurma kitaplarla süslenen sahte paradigma zemin kaybediyor. Kurgular tandırdaki hamur gibi sönüyor.
Bu yüzden bir kez daha Atatürk'e tutunma telaşı var. Zira gördükleri manzara ağır.
Toplumu dönüştüremediler. Hafızayı silemediler. Müslüman kimliğini tasfiye edemediler.
Şimdi Atatürk'ü Müslümanlaştıran bir makine icat etmiş havasındalar.
Atatürk'ün kendi alanındaki başarısını yazacak derinlikleri yok. Devlet kurmuş, diplomasi yürütmüş, ordu komutanı olmuş... Bu alanlarda konuşacak söz çıkaramadıkları için "uydurma biyografiler", "manevi derinlik" ve "sırlı hatırat" gibi uydurma metinlere sarılıyorlar.
Tarih üretemeyen masal üretir azizim, gerçek bulamayan ise hayal uydurur. Biz de tanıklık ediyoruz.
Bir an için fark edebilseler ne kadar acınası hâle geldiklerini belki susmanın asaletine sığınırlar. Fakat hâlâ kurguyu kurtarıcı ve palavrayı pusula olarak görüyorlar.
Asıl trajedi, Atatürk'ün ellerinden kayıp gittiğini anlamaya başlamış olmaları.
Yıllarca "Biz onun arkasındayız siz gericisiniz" diye bağırarak kendilerine alan açtılar. Meğer Atatürk onların arkasından yürümüyormuş. Onları hiçbir zaman benimsememiş.
Atatürk'ü toplumun elinden alamadılar. Toplum Atatürk'ü onların elinden alıyor.
Telaşlarının ardında çökmüş bir ideoloji yatıyor. Tek parti yıllarından bu yana aynı üretim hattı çalıştı. O dönemin gazetelerine bakıldığında inancı küçümseyen dilin tek merkezden kurgulandığı görülür. Sonraki dönemlerde de aynı kalıplar kullanıldı. İrtica alarmı. Sağ sol gerilimi. Darbe atmosferi.
Her hamlede toplumun inancını şekillendirme arzusu vardı.
Ne yapalım, hafıza teslim olmuyor işte!
Arşiv araştırmaları arttıkça eski kalıplar çatlıyor.
Bu çevre ömrü boyunca Müslümanlığı geri kalmışlığın kaynağı diye pazarladı. Dini kamusal hayattan kazımak için yıllarca çaba verdi. Şimdi ise Atatürk'ün Hz. Muhammed Efendimize (s.a.v.) hayranlığını ispatlama peşine düşmüş.
Yalnız o kadar gülünç bir kaynakla sahnede duruyor ki ister kara bakışlı olun ister sarı bakışlı, kendinizi sıksanız da kahkaha atmadan duramazsınız.
Sunduğu kaynağın iktibas pasajlarında bile kâfi derecede, telaşının aksine ispat niteliğinde deliller var.
Bu zümreyle bir asırdır aynı coğrafyada yaşıyoruz! Düşüncesi bile ürpertici.
Ama ben yine de bu zümreye soruyorum,
Sizi dinden uzaklaştıran ideoloji bugün neden size Atatürk'ü dine sokma görevi verdi?
Atatürk Müslüman olsa size ne faydası olacak?
Yüz yıllık seküler mühendisliğinizi bir günde mi çöpe atacaksınız?
Müslümanlığı nihayet değerli bir şey olarak mı keşfettiniz?
Yıllarca hor gördüğünüz inanç bugün size nasıl referans oldu?
Atatürk'ü Müslümanlaştırınca neyi temize çıkaracağınızı sanıyorsunuz?
İnkılapların sosyolojik sonuçlarını mı?
Tek parti döneminin uygulamalarını mı?
Harf inkılabının kültürel kopuşunu mu?
Hani ilericiydiniz?
Hani din irrasyonel bir alan sayılıyordu?
Hani çağdaşlık metafizikle hesaplaşmaktı?
Ne oldu da bugün, neredeyse "Atatürk günde beş vakit namaz kılardı" kıvamında metinler yazılıyor?
Laikliğin çimento tutmadığını yeni mi fark ettiniz?
Bunlar büyük bir korkunun dışavurumu.
Bütün hikâyenin sırrı, Atatürk'ün elinizden kayıp gittiğini fark ettiniz.
Şimdi panik içindesiniz.
Oyun çözülüyor. Ezber dökülüyor. Tarihsel yükünü taşıyamayan bir çevrenin kesik kesik nefes alışını izliyoruz.
Ne kadar çabalarsanız çabalayın toplum şunu daha net görüyor, "Atatürk'le bile tutunacak yeriniz kalmamış."
Bu yüzden diz çökmüş halde,
"Biz onunla sizin aranıza mesafe koyarak büyüdük. Eğer o sizdense, size karşı galebe çalacak malzememiz kalmıyor. Ne olur! Atatürk'ü elimizden almayın." diye yalvarıyorsunuz!
Bu, acı.
Bu, çaresizlik.
Bu, ideolojik enkaz altından yükselen iniltiniz...