Gazeteci - Yazar Bedii Faik Akın, darbe teşebbüsünün ardından 1963 yılında idam edilen Talat Aydemir'in sivil kesimlerle temasını ünlü iktisat profesörü İdris Küçükömer'in sağladığını söyledi. Aydemir'in mahkemede Küçükömer'in adını vermediğini anlatan Akın, "Ankara'yı bilemem ama İstanbul'da İdris Küçükömer en fazla görüştüğü kişiydi. Onunla beraber planlıyordu işi. Talat Aydemir'i İdris Küçükömer her yere sokmaya çalıştı." dedi.
1987 yılında aramızdan ayrılan İdris Küçükömer, 27 Mayıs darbesinin ardından Yön dergisinde kaleme aldığı yazılarla tanınmış, Türkiye'nin toplumsal tarihine ilişkin araştırmalarında Asya Tipi Üretim Tarzı (ATÜT) kavramını gündeme getirmişti. "Türkiye'de sağ soldur, sol da sağdır" şeklindeki tezi aydın çevrelerde uzun süre tartışılan ve Marksist görüşleriyle tanınan Küçükömer, Türkiye İşçi Partisi'nin (TİP) yönetim kurulunda görev almış, ölümünden kısa bir süre önce de Sosyal Demokrasi Partisi'ne üye olmuştu.
1950'li ve 60'lı yılların etkili gazetecilerinden Bedii Faik, darbe yıllarına ilişkin Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) çarpıcı açıklamalarda bulundu. 'İhtilalciler Arasında Bir Gazeteci' isimli bir kitabı da bulunan 92 yaşındaki Bedii Faik, 27 Mayıs darbesinin ardından Babıali'de darbenin artık kanıksanır hale geldiğini söyledi. Herkesin kendi irtibatı ve istihbaratı bulunduğunu belirten Akın, "O bakımdan o istihbaratı Talat Aydemir doğrultusunda almış olanlar başka türlü havaya girmişlerdir. O istihbaratı Hava Kuvvetleri Kumandanı İrfan Tansel'den almış olanlar başka istikamete girmişlerdir. Babıali'de normal gazetecilik istihbaratı ile hareket edildiğini ben söyleyemem doğrusu. Herkesin kendine has havası olmuştu. Gazeteciler cunta ile temas halindeydi. 'Ben hiç cuntalarla temas etmedim. Hiç benim cuntadan adamım arkadaşım yoktu' diyen gazeteci yalan söyler. O devirde yaşamışsa." diye konuştu.
'AYDEMİR'İ UYARAN NOTU BEN İLETTİM'
Talat Aydemir'in ilk darbe teşebbüsüne de değinen Akın şöyle devam etti: "22 Şubat bir ihtilal değildir; bir reaksiyondur. 22 Şubat'ta Aydemir'i içerde tutmasalardı, dışarıdaki Dündar Seyhan, Selçuk Atakan vs. arkadaşları herhangi bir hareket yapamazlardı. Onlar Aydemir'in içeride tutulmasını protesto için kendi kıtalarını alarma geçirdiler. 22 Şubat'ı gerçek namuslu subaylarına sorarsanız, gerçek ihtilal demez. Bunu ihtilal haline getirmek, bazı politikacıların işine geldi. 'İhtilali ben bastırırım, çıkmadan bastırırım, benim farkım budur' havasını yaymak için onu fırsat bildiler. İrfan Tansel de bu işin bastırılmasına yardım etti."
Aydemir'in 21 Mayıs 1963'te kalkıştığı darbe girişimi öncesinde İstanbul'un talebi üzerine kendisini uyardığını ifade eden Akın şunları aktardı: "Ben Ankara'ya gidiyordum. Dönemin Örfi İdare (Sıkıyönetim) Kurmay Başkanı Albay Emin Aytekin'le öğle yemeği yemiştim. Dedi ki, 'Ankara'ya gidiyorsanız, aman Talat'a ya söyleyin ya söyletin; Herhangi bir hareket yapmasın.Biz İstanbul olarak yokuz. İştirak etmeyiz.' dedi. Ankara'da Selçuk Atakan'a 'Böyle böyle bir hareket yapacakmışsınız, İstanbul size iştirak etmeyecekmiş, ben gidiyorum' dedim. 'Yok kal, Dündar'ı çağıracağım' dedi. Dündar Seyhan'ı çağırdı, sonra 'Bak Bedii ne diyor?' dedi. Ona da söyledim. Dündar Seyhan dedi ki, 'Üstat bir ricamız var, bunu Harp Okulu'na gidip Talat'a sen söyler misin? Oraya gidemeyeceğimi söyledim. 'Biz seni götürürüz' dediler. 'Siz söyleseniz, size inanmıyor mu?' dedim. Beni bir askeri arabaya verdiler. Talat Aydemir beni aldı ve odasına götürdü. Kendisine anlattım. 'Herhangi bir hareket yaparsan İstanbul yok' dedim. 'Kim söyledi bunu size?'dedi. Emin Aytekin beyin söylediğini söyledim. 'Ben Emin beyle görüşürüm' dedi. Ama o dinlemedi. İstanbul iştirak etsin veya etmesin umurunda olmadı, kendi kendine yapacağını zannetti. Gayet kendini beğenmişlik içinde o hareketi yaptı."
'KÜÇÜKÖMER AYDEMİR'İ HER YERE SOKMAYA ÇALIŞTI'
Talat Aydemir ve grubunu üniversite profesörleriyle görüştüren, sivil çevrelerle irtibatını kuran kişinin dönemin Yön dergisi yazarlarından İdris Küçükömer olduğunu anlatan Bedii Faik Akın, Aydemir darbe girişimi öncesinde en çok görüştüğü kişinin Küçükömer olduğunu açıkladı. Aydemir'in İstanbul'da en fazla görüştüğü kişinin İdris Küçükömer olduğunu dile getiren Akın, "Onunla beraber planlıyordu işi. Aydemir mahkemede İdris Küçükömer'in adını vermemiştir. Mahkemede benim, Falih Rıfkı beyin, CHP milletvekili Avni Doğan ve Prof. Dr. Cihat Abaoğlu'nun adını verdi. Kazım Dayıoğlu'nun adını verdi. Öyle yaparak, 'benim sivil kadrom var' diye işi büyütmeye çalıştı ama askeri mahkeme hiç itibar etmemiştir. Bizi şahit bile çağırmadı." diye konuştu.
'EROL SİMAVİ DE BU İŞİ İÇİNDE' İDDİASINA KATILMIYORUM'
Eski Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Necati Zincirkıran'ın, Dünya gazetesinde çalışan Hayri Alpar'ın, darbe teşebbüsünün olduğu 22 Şubat 1962 akşamı saat 21.30'da Hürriyet'e gelerek, "Manşeti değiştir. Erol Bey (Simavi) de bu işin içinde." diyerek kendisini uyardığı ileri sürülmüştü. Akın bu konuyla ilgili düşüncelerini şöyle ifade etti: "Hayri'nin bu lafı söylediğine inanmıyorum. Erol'un böyle bir şeye girmesi mümkün değildir. Erol (Simavi) zaten iddialı da bir patron değildi. İyi bir çocuktur, sonradan iyi bir patron oldu galiba Erol'un ne yüreği, ne beyni, ne arzusu, ne karakteri, ne yaradılışı böyle bir şeyi yapmaya müsait değildir. Erol'un Talat Aydemir ile beraber olması, belki tanıyordur Talat Aydemir'i; çünkü Talat Aydemir'i İdris Küçükömer her yere sokmaya çalıştı. Belki tanışmıştır; ama tanışmış olmak apayrı bir mesele, taraftar olmak, beraber olmak, işin içinde olmak apayrı bir şey."
"Mehmet Eymür 'MİT'e çalışan çok sayıda gazeteci var' dedi. Sizin döneminizde istihbaratla ilişkisi olan ünlü tanıdığınız gazeteci oldu mu?" şeklindeki soru üzerine Akın şu cevabı verdi: "Üniversiteden Bülent Tanör'ün her türlü tahriki yapıp da salıverilmesi üzerine MİT'den olduğu söylenirdi. Benim duyduğum budur. İstihbarat örgütleri pek çok gazeteciden faydalanırlar; ama maaşlı mıdır? Bilemiyorum."
İstanbul Üniversitesi, Hukuk Fakültesi'nden mezun olan Bülent Tanör, 1963 yılında aynı okulun Anayasa Hukuku Kürsüsü'nde asistan olarak göreve başlamış, 12 Mart Muhtırası'nın ardından görevinden alınmıştı. Dört yıl sonra Danıştay kararıyla görevine geri dönen Tanör, 12 Eylül'den sonra 1402 sayılı yasa gereği yeniden görevinden uzaklaştırılmıştı. Prof. Tanör 2002 yılında kanser sebebiyle hayatını kaybetmişti.
'ATTİLA İLHAN SOLCULARIN İSİMLERİNİ PARAYLA SATMAK İSTEDİ'
Bedii Faik Akın, şair Attila İlhan'ın komünist tevkifatlarının olduğu 1955 yılında solcuların isimlerinin yazılı olduğu bir dosyayı kendilerine satmak istediğini söyledi. Akın konuyla ilgili şunları kaydetti: "Ben Dünya gazetesinde bir gün yazı işleri odasına çıkmıştım. İdare müdürümüz vardı Kemal Çilingiroğlu diye bir kişi. Telefon etti, 'Acaba bana gelebilir misin, ben mi sana geleyim?' diye. Bir şey göstereceğini söyledi. Yukarı getirip gösterdi. Basılmamış bir kitap gösterdi. Bu komünistlerin iç yüzü, bütün Türkiye'deki komünistleri yazıyor. 'Attila İlhan 'Yazın' diye bize getirip satıyor' dedi. 1955 yıllarıydı. 5 bin lira istediğini söylediler. Listede Mina Urgan ve Orhan Kemal'in isimleri vardı. Aşağıya, 'O herifi hemen kov buradan, hemen defolup gitsin' dedim. Bana dosyanın içinde çok şeyler olduğunu bir karıştırmamı söylediler. Sonra İstanbul Emniyeti 1.Şube Müdürü Ahmet Topaloğlu'nu aradım. Ahmet bey, 'Böyle böyle bir şey var. Yayınlarsak sizin komünist takibatınıza falan zarar verir miyiz?' dedim. 'Ne münasebet bize de sattı daha evvel' dedi. Emniyete de satmış.
Bunu ben hatıralarımı yazarken, Kemal Çilingiroğlu öldü. Şahitler öldükten sonra ismini yazmadım. Attila İlhan Cumhuriyet gazetesine ertesi gün beyanat verdi. 'Beni kastediyor, benim şöhretimden faydalanarak kendisine şöhret yapmak istiyor' dedi."
22 ŞUBAT ve 21 MAYIS NEDİR?
Kore'de görevde bulunduğu için yurda dönünce Milli Birlik Komitesi'nce Kurmay Albay rütbesindeyken Kara Harp Okulu komutanlığına atandı. 27 Mayıs'ın ardından ordu içinde oluşturulan Silahlı Kuvvetler Birliği cuntasının Ankara ayağının en etkili ismi oldu. 22 Şubat1962'de yapılan atama ve tutuklamalara karşı, askeri öğrencilerin de desteğini alarak hükümete karşı darbe girişimini örgütledi. Bu hareket hükümetle uzlaşma ile sonlandırıldı. Emekli edilen Aydemir,10 Mayıs1962'de çıkarılan özel af yasasıyla serbest bırakıldı.20 Mayıs1963'de Anayasa'da öngörülen reformların gerçekleştirilmediği gerekçesiyle ikinci darbe girişiminde bulundu fakat başarılı olamadı. Yapılan yargılamadan sonra Süvari Binbaşı Fethi Gürcan ile birlikte idama mahkûm edildi. 5 Temmuz 1964'te idam edildi.