Bakan Tekin, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Bakanlığının 2026 yılı bütçesi üzerindeki görüşmelerde milletvekillerinin soru ve eleştirilerini yanıtladı.
Yıllardır eğitim camiasında bulunduğunu belirten Tekin, Türkiye'de bilimsel, laik ve çağdaş eğitim sistemi kurgulamaya çalıştıklarını, defalarca bu konuda açıklama yaptıklarını anımsattı.
Uzun süre üniversitelerde anayasa hukuku dersi verdiğini aktaran Tekin, şunları kaydetti:
"Hukuk devletinde yaşıyoruz. Benim için bir sivil toplum örgütünün, İçişleri Bakanlığı Dernekler Masası veya Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğüne akredite olmuş olması ya da Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesinde bir vakıf olması yeterlidir. Hukuken bir protokol imzalayabilmem için karşımda gerçek ya da tüzel kişi olmak durumunda. 'Cemaat ya da tarikat' diye bir tüzel kişilik var mı? Protokol yaptığımız yapıları 'cemaat ya da tarikat' olarak tanımlamak, sizin kendi ideolojik kodlamanız. O sizin takdirinizdir. Ben hukuk devleti sınırları içerisinde, ilgili kamu kurumlarının sivil toplum olarak tanımladığı, aksine hiçbir belgenin olmadığı bir durumun içerisinde olmam.
Eğer Vakıflar Genel Müdürlüğü bir vakfı kapatırsa protokolümüz varsa iptal ederiz. 'Cemaat ve tarikatlara kaynak aktardınız' diyorlar. Bir tane vakıf, dernek gösterin, eğer protokolümüzü iptal etmezsek, ben de bir şey bilmiyorum. Biz hiçbir sivil toplum örgütüne, Milli Eğitim Bakanlığının ya da kamunun bütçesinden zerre miktar kaynak ayıracak bir protokol yapmayız. Sivil toplum örgütleri arasında da bize yakın, bize uzak ayrımı yapmayız. Hukuk devletinin formasyonu içerisinde davranıyorum. Soru sormak istiyorum. 1990 yılında Gülbahar Hatun okullarını kim açtı? Hangi cemaatin mensupları idi?"
Tekin, "diplomada sahtecilikle" ilgili eleştirilere de değinerek, "Bu konudaki her olayın arkasındayız, soruşturmamızı açtık, gereğini yapıyoruz. Ben de bir soru soracağım. 15 milyon İstanbullunun kişisel verilerini siyasi çıkar uğruna satan bir kişi için neden bir şey demiyorsunuz?" ifadesini kullandı.
Bakan Tekin, köy okullarının kapatıldığına yönelik eleştirilere değinerek, köylerden gelen talepler doğrultusunda bu yıl itibarıyla tek bir öğrenci için dahi olsa köy okulu açtıklarını, ilgili mevzuatın revize edilmesiyle 404 köy okulunun hizmet vermeye başladığını belirtti.
Mesleki Eğitim Merkezlerine (MESEM) yönelik eleştirilere de açıklama getiren Tekin, şöyle konuştu:
"Biz de bir babayız, ben de bir öğretim üyesiyim, bir eğitimciyim ve bu olayların hepsinden biz de en az sizler kadar rahatsız oluyoruz ve bununla ilgili de gerekli tedbirleri, gerekli soruşturma süreçlerini yürütüyoruz. MESEM'e kaydolmak için 14 yaşını doldurmuş olmak şartı var. Uluslararası Çalışma Örgütünün 138 No'lu Asgari Yaş Sözleşmesi'nin 6. madde hükümlerine uygun olması sebebiyle, Anayasamız başta olmak üzere uluslararası sözleşmeler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca koordine edilen, takibi yapılan, iş sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili yasal düzenlemeler doğrultusunda bütün bu işletmeler MESEM kapsamındadır. Okullarımızdaki iş yeri ve beceri eğitimlerinin tamamı bu mevzuata uygun olarak tasarlanmak zorundadır. Bir iş yerinde bütün bu taramaları rutin olarak yapıyoruz. Bu yıl 253 bin 940 işletme incelenmiş ve bunların içerisinden 23 bin 252'si koşulları yerine getirmediği için kapatılmıştır."
Tekin, bu yılki Liselere Geçiş Sistemi'ne (LGS) ilişkin Bakanlığa ulaşan "usulsüzlük veya aykırılık şikayetleri" ile ilgili gerekli işlemleri başlattıklarını da vurguladı.
Sınavın yapılmasının ardından bazı illerde soruşturma açtıklarını, "soruların sızdırıldığı" iddiasıyla ilgili açıklama yaptıklarını hatırlatan Tekin, şunları kaydetti:
"Şahsımla ilgili Özgür Özel Bey başta olmak üzere kim hangi eleştiriyi yaptıysa yapsın, hiçbirisine çıkıp da kaba bir ifade kullanmadım. Fakat LGS ile ilgili mevzu şöyle, yaklaşık 1 milyon çocuğumuz hayatlarının tamamında etkisi altında kalacakları bir manipülasyon ortada söz konusuyken 13 defa açıklama yapmışız. 'Burada sınav güvenliğini ihlal eden bir durum söz konusu değil, gerekli tedbirleri aldık' dememize rağmen kamuoyunda ve sosyal medyada birileri bu konuda ısrarlı bir biçimde çocuklarımızın geleceklerini karartacak söylemler içerisine girdiler. Ben onları kastederek dedim ki 'bakın bu yanlıştır, bu çocukların geleceklerini karartmayın.' Bugün Çocuk Hakları Günü'ndeyiz. Bu çocuklar ömürleri boyunca bu yalanın etkisinde kalacaklar."
Tekin, 10 Kasım Atatürk'ü Anma Günü'nün ara tatile denk getirilmesiyle ilgili eleştirilere, "10 Kasım'ı ara tatile denk düşürmek gibi bir niyetimiz yok. Geçen yıl 10 Kasım pazar gününe denk gelmişti. Onu da mı biz yaptık? Önümüzdeki yıllarda bu konuya daha çok dikkat edeceğiz. Kesinlikle bir art niyet yok. 4-8 Kasım haftasında Atatürk'ü anma etkinliklerinin yapılmasıyla ilgili yazı gönderdik. 10 Kasım günü etkinlik yapmak isteyen okullarımız gönüllük esasına göre etkinlik yapabilirdi ancak bir siyasi parti 'biz parti olarak okulda etkinlik yapacağız' dediğinde, bu artık bizim müdahale etmemiz gereken bir şeydi ve engel olmaya çalıştığımız konu buydu." yanıtını verdi.
Okulların temizlik probleminin çok tartışıldığını ifade eden Tekin, 60 bin okulda 130 bin temizlik elemanının çalıştığını aktardı.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar da komisyonda milletvekillerinin üniversitelere yönelik eleştirilerine yanıt verdi.
Özvar, Türkiye'de lisans düzeyinde örgün eğitimde 3 milyon 773 bin, açıköğretimde ise 2 milyon 700 bin öğrencinin eğitim gördüğünü belirtti.
Lisansüstü eğitimde 324 bin yüksek lisans, 93 bin ise doktora öğrencisinin bulunduğunu aktaran Özvar, "Bu bilgileri verdikten sonra üniversite öğrenci sayılarının 'fevkalade çok kalabalık, çok yüksek, çok aşırı' olduğunu söylemek elimizdeki verilerle tam anlamıyla uyuşmamaktadır." dedi.
Sahte diploma konusundaki eleştirilere yönelik Özvar, YÖK'ün özellikle denklik süreçlerinde tespit ettiği başta diploma olmak üzere tüm sahteciliklerle ilgili adli ve idari makamlara suç duyurusunda bulunduklarını belirtti.
Özvar, staj veya intörnlük aşamasında öğrencilik hakkını kaybedenlerle ilgili düzenlemeyi TBMM'ye sunacaklarının altını çizdi.
Öğretim üyelerinin emeklilik yaşına ilişkin Özvar, "Bununla da alakalı bir düzenleme yapıyoruz. Emeklilik yaşının 72'ye kadar çıkarılabileceğini Yükseköğretim Kurulu olarak düşünüyoruz. 72 yaşından da 75 yaşına kadar üniversiteler ile öğretim üyesi arasında hususi bir sözleşmeyle 75'e kadar da uzatılabileceği kanaatini taşıyoruz. Bundan sonrası, Meclisimizin vereceği kararla şekillenecektir." diye konuştu.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Milli Eğitim Bakanlığının yanı sıra Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanlığı, Yükseköğretim Kalite Kurulu ve üniversitelerin 2026 yılı bütçeleri de kabul edildi.







