Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Maltepe Etkinlik Alanı'nda düzenlenen mitingteki konuşmasına, İstiklal Marşı'nın 10 kıtasını okuyarak başladı.
İstanbulluları yürekten muhabbetle selamladığını ifade eden Erdoğan, katılımcılara şöyle seslendi:
"Bütün ilçelerini, tüm semtlerini, caddelerini, sokaklarını, tepelerini, minare ve kubbelerini, gönülden selamlıyorum İstanbul. Bir kez daha Hazreti Yuşa'yı, bir kez daha Eyyubel Ensari Hazretleri'ni hürmetle selamlıyorum. İstanbul'daki sayısız evliyayı, gönül dostlarını, alimleri hürmetle selamlıyorum. Cihanı titreten sultanlarını minnetle selamlıyorum. İstanbul'un tüm sakinlerini, tüm İstanbullu kardeşlerimi, hemşehrilerimi selamlıyorum. İstanbul, bugün yine çok muhteşemsin İstanbul. 23 Mart'ta Yenikapı'da 1,5 milyonluk mitingte sen tarih yazmıştın. İşte bugün, Anadolu Yakası'nda, Maltepe'de yine tarih yazıyor, yine tarih inşa ediyorsun ey İstanbul. Şu İstanbul'daki heyecan, coşku, şu İstanbul'daki kükreyiş var ya inanın bu manzara, dostlarımızın yüreğine su serpiyor, kardeşlerimizin gönlünü ferahlatıyor. Şu aşk, şu sevda, şu heyecan, mazlumlara umut ışığı oluyor. Senin şu dik duruşun, şu onurlu duruşun var ya İstanbul, inan zalimlerin yüreğine korku salıyor. İstanbul, sen burada böyle dimdik durduğun müddetçe inanın adaletin sancağı yere düşmez. Sen burada mertçe durduğun sürece inanın zalimlerin gözüne uyku girmez. Sen umutsun İstanbul, sen Fatih'in şehrisin, sen Fatih Sultan Mehmed'in torunlarının şehrisin. Sen, şehitler diyarısın."
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, Mehmet Akif Ersoy'un Çanakkale Şehitlerine şiirinden alıntı yaparak, "Bugün anlamlı bir gün. Allah sizlerden razı olsun. Şu meydandaki coşkuyu, heyecanı, buradan yayılan umudu Rabbim inşallah daha da çoğaltsın. Burada 'Amin' diye haykıran kullarının yüzü suyu hürmetine Rabbim duaları kabul etsin" dedi.
Buradan Gazze'nin çocuklarına selam gönderiyoruz
Bugün sadece 10 Ağustos mitingi yapılmadığını, Maltepe'den Irak'a, Suriye'ye, Myanmar'a, Somali'ye, Mısır'a "Biz buradayız" diye haykırıldığını ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bugün buradan Filistin'e, Kudüs'e, Ramallah'a, Nablus'a, Eriha'ya, 'Kardeşleriniz işte burada' diye sesleniyoruz. Buradan Gazze'nin çocuklarına selam gönderiyoruz. Gazze'nin mazlumlarına, masumlarına selam gönderiyoruz. İstanbul'un annelerinden Türkiye'nin tüm annelerinden Gazze'nin annelerine dayanışma mesajlarını gönderiyoruz. Biz, işte buradayız Gazze, öfkemizle buradayız, yanan yüreklerimizle buradayız. Elimizle, olmuyorsa dilimizle, yapamıyorsak hiç olmazsa gönlümüzden buğz etme görevini yerine getiriyoruz Gazze. Dillerimizle, dualarımızla buradayız. Sanma ki uzaktayız Gazze. Senin yanında, senin yanıbaşındayız. 100 yıl önce Şucaiye'den Mehmetçiğimizi çektik ama yüreğimizi çekmedik. Yüreğimizin yarısı İstanbul'daysa, yarısı Gazze'dedir. Theodor Herzl, ulu hakan Abdülhamid Han'a bir elçi gönderiyor. 'Filistin'den toprak almak için çok yüklü miktarda para, altın teklif ediyor. Sultan Abdülhamid şu cevabı veriyor: 'Benim Filistin ve Suriye'den gelen iki alayım, Plevne'de son neferine kadar kırılmaya can attılar. Bir teki bile hayatta kalmadı. Hepsi cansız bir şekilde toprağa serildiler. Türk İmparatorluğu, Türk halkınındır, benim değil. Onun tek bir parçasını vermem. Yahudiler, milyonlarını saklasınlar, impatorluğum parçalanınca belki de Filistin'i tek kuruş ödemeden elde edeceklerdir. Fakat ancak kadavramız parçalara ayrılabilir, vücudumuzun canlı canlı kesilip biçilmesine razı olamam' diyor. Tam da Sultan Abdülhamid'in dediği gibi oldu. Önce Osmanlı'yı parçaladılar, kadavra yaptılar. Ardından da Filistin için, Filistinliler için ağır zulüm başladı. Ağır ağır, karış karış sürerek, öldürerek, zulmederek Filistinliler'in o topraklarda yaşam haklarını ellerinden aldılar. Şu anda orada hayata tutunmaya çalışan Filistinlilere de tahümmülü yok, onlar da ölsün, onlar da sürgüne gitsin istiyorlar, onlar da evlerini, vatanlarını, yurtlarını terketsin istiyorlar. Şimdi rahatsız eden bir cümleyi söylüyorum. Hitler, Almanya'da nasıl ari bir ırk oluşturmaya çalıştıysa, İsrail Devleti de şu anda orada aynı hedefin peşinden koşuyor."
Aynı şekilde cevabını alacaklar
Erdoğan, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını eleştirdi.
Türk-Amerikan Dostluk Grubu'nun mektup yazdığını hatırlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Mektubunda da güya beni tehdit ediyor. Aynı şekilde yazılı cevabını alacaklar o ayrı, ama ben şimdi buradan sesleniyorum. Kadınları öldürüyorlar ki Filistinli doğurmasınlar, bebekleri öldürüyorlar ki büyümesinler, erkekleri öldürüyorlar ki vatanlarını savunmasınlar. Kundaktaki bebeklerden bile korkuyorlar, parklarda, sahillerde oynayan çocuklardan dahi korkuyorlar, hastanedeki yaralıdan, tekerlekli sandalyedeki engelliden dahi korkuyorlar. İnanın, öldürdükçe daha da çok korkacaklar. Kan akıttıkça, akıttıkları kanda boğulacaklar. Hiç bir zulüm ebedi değildir. Gün gelecek zulümlerin hesaplarını mutlaka vereceklerdir. Hesap gününün gelmesini sabırsızlıkla bekliyoruz. Hukukun işleyeceğine, adaletin tecelli edeceğine yürekten inanıyoruz. Bu bebek katilleri, bu İsrail yönetiminin er ya da geç, yaptıklarının hesabını hukuk içerisinde vereceklerini biliyoruz. Filistin yalnız değilsin. Gazze yalnız değilsin. Dünyada vicdan sahipleri Filistin'in, Gazze'nin yanında. Samimi müminlerin hepsi Gazze'nin yanında. İşte İstanbul Gazze'nin yanında, Diyarbakır Gazze'nin yanında, Trabzon, Adana, 81 vilayet, 77 milyon Gazze'nin yanında. İnşallah son nefesimize kadar da Hakk'ın, adaletin, barışın ve Gazze'nin, Filistin'in yanında durmaya devam edeceğiz."
Filistin'de 10 gazeteci hayatını kaybetti
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Filistin'de şu ana kadar, bu son saldırıda 10 gazetecinin hayatını kaybettiğini belirterek, şu bilgileri verdi:
"Bizim oradaki Anadolu Ajansı büromuza iki kez saldırı yapıldı, gazeteciler yaralandı. Hiç dünyadan tepki var mı? Ey uluslararası basın, ey basın örgütleri neredesiniz? Türkiye'de, terör suçluları için 'gazeteciler tutuklu' diye ayağa kalkarsınız, Filistin'de ölen gazetecileri neden görmüyorsunuz.
Ey Kılıçdaroğlu, senin gidecek yerin var mı? Ey Bahçeli senin gidecek yerin var mı? Şimdi yanınıza bir tane de sipariş, ithal bir monşer aldınız, üçlü bir koalisyon. Ama ne diyorlar '10 tane parti beni destekliyor.' 40 çürük yumurtadan, bir sağlam yumurta etmez. Kılıçdaroğlu, 'İsrail'de basın özgür' diyordun. Kendi ülkeni dünyaya şikayet ediyordun. Filistin'de 10 gazeteci öldürüldü, neden susuyorsun? Konuş, konuş niye susuyorsun? Şu anda dualarınızla birlikte itirazımızla haykırışımızla diplomatik girişimimizle birlikte en zor şartlarda ulaştırdığımız yardımlarla biz Gazze'nin yanındayız."
Ekiplerimiz Gazze'de
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, şu anda ekiplerin insani yardımlarla Gazze'de olduğunu ifade ederek, "Bizim ekiplerimiz Irak'ta, insani yardımlarla orada. Bizim ekiplerimiz Suriye'de, tüm insani yardımlarla orada. Biz durmuyoruz. Bunu Kılıçdaroğlu'da biliyor, bunu ne yazık ki Bahçeli'de biliyor ama haklı söylemiyor. Bunların gözü var görmez, bunların kulağı var duymaz, bunların ağzı var hakkı konuşmaz" diye konuştu.
Erdoğan, 7 Temmuz'dan bugüne kadar TİKA koordinasyonunda Gazze'ye ciddi miktarda yardım ulaştırdıklarını dile getirerek, rakamları vermeyi doğru bulmadığını anlattı. Erdoğan, 17 bin 500 aileye gıda paketi, 15 bin kişiye sıcak yemek, 20 ton ilaç ve tıbbi malzeme ve jenaratörlerle yakıt temin ettiklerini belirterek, "AFAD, TİKA, Diyanet, Kızılay, gönüllü kuruluşlarımız, Anadolu Ajansımız, TRT Gazze'deyiz. Gazzelilerin yanındayız" dedi.
Yaralıların taşındığı, tedavi edildiği Şifa Hastanesi'ni kendilerinin yaptığını ve yapmaya devam edeceklerini aktaran Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Gazzeli kardeşlerimize biz bunu armağan etmiştik. Bize 'Gazze için ne yaptınız' diye soranlar bunu bize değil, Gazzelilere sorsunlar. Cevabını ondan alırlar. 7 Temmuz'da Gazze'de katliam başladığı andan itibaren Türkiye'de de muhalefet, hükümete karşı saldırılarını, yalan ve iftiralarını artırdı. Dışarıda bazıları kadar içeride de bazıları bizi susturmak, oyalamak, Gazze'den dikkatimizi çekmek, yani İsrail'in işini kolaylaştırmak için hücuma geçtiler. Kim bunlar? Siz bunları iyi tanıyorsunuz.
Pensilvanya ve onun medyası bu işte başı çekiyor. Çünkü onların otoritesi o. Bu Pensilvanya ihanet çetesi biliyorsunuz otoriteden izin almadan, talimat almadan iş yapamaz. Mavi Marmara olayında bunlar İsrail'in yanında yer almadı mı? 7 Temmuz'da bir kez daha otoritelerinden talimatı aldılar, bize karşı hücuma geçtiler. Başka kim Pensilvanya'nın oyuncağı olan. CHP, MHP, bir de onların monşer adayı. Ne diyorlar 'Gazze'yi bırak, Türkmenlere bak.' Benim Türkmen kardeşlerim bunlara cevabı önceki gün bir kez daha verdiler. Çünkü onlara verdiğimiz desteği onlar çok iyi biliyorlar. Onlar bu işin farkında.
Adana'da, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) Suriye'deki Türkmen kardeşlerimize insani yardım götüren o tırlarını kim çevirdi? Pensilvanya. Emniyetiyle maalesef silahlı kuvvetlerin içerisindeki grup, paralel yargı, el ele verdiler, MİT mensuplarını yerlerde süründürerek dövdüler. Bunların hepsinin kayıtları bizde. Bunlar olurken bu CHP'nin sesini duydunuz mu? Bu Bahçeli'nin sesini duydunuz mu? Bu yardımlar Türkmenlere gidiyordu. Niye sesiniz çıkmadı, niye konuşmadınız?"
Monşer aday bu işlerden anlamaz
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bunların dertli olmadığını, hiçbir zaman bu ülkenin değerleri ile hareket etmediklerini" dile getirerek, şunları kaydetti:
"Türkmenler, Türkiye'de CHP ve MHP'nin elinde istismar malzemesi yapılmak istenmediklerini açıkça ifade ettiler. CHP ve MHP gerçekten Türkmen kardeşlerimizi düşünseler, onları istismar etmez. Bunlar üzerinde istismar siyaseti yapmazlar. Çünkü onlar burada konuştukça Türkmen kardeşlerimizin şartları zorlaşıyor. Bunlar burada konuştukça Uygur kardeşlerimizin şartları zorlaşıyor. Güvenlikleri tehlike altına giriyor. Özellikle de bizim yaptığımız yardımlar riske giriyor. Ama ne bu CHP ne bu MHP'nin böyle hassasiyetleri, böyle dertleri var. Bu monşer aday zaten bu işlerden anlamaz."
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiği 1994 yerel seçimlerinde kullandığı "Tamam inşallah" sloganına atıfta bulunan Erdoğan, "İstanbul, bir kez daha tamam inşallah. İstanbul tamamsa inanıyorum ki 80 vilayet de tamam inşallah. Rabbim sizlerden razı olsun" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, siyasi mücadeleye İstanbul'da başladığını vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Kardeşlerim! Biz bu yola, kutlu bir şehirden çıktık. İstanbul, kutlu başlangıçların, kutlu açılışların yani fetihlerin ve Fatiha'nın şehridir. Biz de bu güzel şehirde, alemlere rahmet olarak gönderilmiş Hazreti Nebi'nin övdüğü bu güzel şehirde, 'Bismillah' dedik. İstanbul her zaman bizim rehberimiz oldu. İstanbul, bizim ışığımız oldu. İstanbul, bize kılavuz oldu. Biz burada sadece İstanbul'u değil, Anadolu'yu tanıdık, Trakya'yı tanıdık. Ortadoğu'yu, Balkanlar'ı, Kafkasya'yı, Kuzey Afrika'yı, Avrupa'yı birlikte tanıdık. Çünkü İstanbul merkezdir merkez. İstanbul, Türkiye'nin de dünyanın da özüdür, özetidir. Siyasete ilk adımı burada, İstanbul'da attık. Beyoğlu Gençlik Kolları Başkanlığı yaptım. Ardından İstanbul Gençlik Kolları Başkanlığı görevini üstlendim. Beyoğlu İlçe Başkanlığı yaptım. İstanbul İl Başkanlığı yaptım. 1989'da, 1991'de İstanbul'da seçimlere girdik. Nihayet 1994'te İstanbulluların teveccühü ile İstanbul'a Büyükşehir Belediye Başkanı seçildik. Kardeşlerim! Hiçbir zaman makamların, mevkilerin, rütbelerin peşinden koşmadık. Bizim meselemiz, her zaman hizmet oldu."
İstanbul'a hizmetkar olmak şereftir
"Millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya" geldiklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Birileri hırslarının peşinden koştular ama biz, millete hizmet sevdasının peşinden koştuk. Birileri makamın, paranın, iktidar ve itibarın peşinden koştular, biz, ülke, millet, bayrak aşkının peşinden koştuk. Bir kez daha altını çiziyorum; siyasi mücadelemiz boyunca 'Ben' diyenlerden olmadık, 'Biz' dedik. Sadece yola bakanlardan olmadık, 'Asıl olan yol arkadaşlığıdır' dedik. Yol arkadaşlarımızı, iyi seçtik, kadrolarımızı iyi kurduk. Biz, milletin aşk ateşinde yanmak için, kavrulmak için yola çıktık. Allah'a sonsuz hamdü senalar olsun, bize İstanbul gibi bir dünya şehrine, Osmanlı cihan devletinin bu kadim başkentine, Eyyüb el-Ensari Hazretleri'nin şehrine, Hazreti Nebi'nin övdüğü bu şehre, hizmetkar olmayı nasip etti. İstanbul'a hizmetkar olmak şereftir. İstanbul'a şehremini olmak bahtiyarlıktır. Biz bu şerefi, bu bahtiyarlığı tattık."
Nineler, dedeler bize hayır dualarını azık olarak verdiler
Erdoğan, Siirt'te okuduğu şiirin ardından kendisine verilen hapis cezasını anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sandıkta yenemeyeceklerini anladılar, hukuku çiğneyerek bizi saf dışı bırakmak istediler. Ben milleti bulmuşum, millete aşkı tatmışım, ben milletimle hemhal olmuşum, sizin zindanınız bana ne yapar? Sizin ipiniz, darağacınız, tehditleriniz bana ne yapar? Hani diyor ya üstad; 'Beni Allah tutmuş, kim eder azat.' Biz, Hakk'a ve halka teslim olmuşuz. Sizin manşetleriniz bize işlemez, sizin tehditleriniz bize işlemez. Sizin kurşunlarınız, sizin suikast planlarınız, sizin işaret ettiğiniz darağacı yolları bize işlemez. Allah'a hamdolsun işlemedi. 'Muhtar bile olamaz' diye manşetler attılar, o manşetler bize tesir etmedi. Nice suikast girişiminde bulundular, o tehditler bizi yolumuzdan çevirmedi. Pınarhisar'a girdik ve çıktık. Bir 'es' demiştik, bir 'mola', bir 'durak' demiştik. 'Nerede kalmıştık?' diyerek, ara verdiğimiz noktadan yeniden başladık. 11 gün sonra, 14 Ağustos'ta inşallah, 13. kuruluş yıl dönümünü idrak edeceğiz, 2001'de AK Parti'yi kurduk. İstanbul'dan başladık, Anadolu'yu Trakya'yı karış karış dolaştık. Nereye gittiysek coşkuyla karşılandık. Nereye gittiysek milletin muhabbetiyle kucaklandık. Yollarda yaşlı teyzeler önümüzü çevirdi. Otobüsümüzün önünü keserek, otobüsümüzü zorla durdurup bizi kucaklayanlar oldu. Yaşlı nineler, dedeler bütün o yollarda bize hayır dualarını azık olarak verdiler. Türkiye'nin demokrasiye, özgürlüklere, insanca muamele görmeye nasıl aç, nasıl susuz, nasıl hasret olduğunu gördük. 3 Kasım 2002'de görevi millet bize devretti. Kardeşlerim, neredeyse 12 yıl bitecek. Bütün bir parti olarak, teşkilat olarak, milletvekilleri, bakanlar olarak, 'durmak' kavramını unuttuk."
Mitinge katılanlara "Durmak yok" diye seslenip kalabalıktan "Yola devam" cevabını alan Erdoğan, "mola", "dinlenme", "ara verme" gibi kavramları adeta lugattan çıkardıklarını, "uzak", "ücra" gibi kavramları tanımadıklarını, Türkiye'yi il il, ilçe ilçe dolaştıklarını, dünyanın 100'e yakın ülkesine de bazılarına defalarca olmak üzere resmi ziyaretlerde bulunduklarını dile getirdi.
Erdoğan, Suudi Arabistan'ın, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreterliği'nden çekilmesini istediğini hatırlatarak, "Suudi Arabistan 'Bunu çekin' diye bize söyledi, mevcut Cumhurbaşkanımız Abdullah Bey'e söyledi, dışışleri bakanımıza söyledi. 'Bu adamı alın buradan' dedi. Biz de dedik ki 'Yani seçim yapıldı, seçimle geldi, seçimle geleni alma imkanımız malum yok. Biz sizi bu noktada gücendirmek istemeyiz, ama böyle bir imkan yok" diye konuştu.
İhsanoğlu'nun da kendilerine "Benim arkamda durmuyorsunuz" dediğini aktaran Erdoğan, "Tamam da sen başarısızsın, beceriksizsin. Seni bundan dolayı istemiyorlar. 'Bana nişan taktılar' diyor. Sana 'gidesin' diye nişan taktılar ama artık o kadar oyaladın ki süre doldu, ayrılmak zorunda kaldın. Utanmadan sıkılmadan ifade kullanıyor, bize ahlak dersi vermeye kalkıyor. Sen önce ahlak dersini beraber hareket ettiğin kişilerle konuş. Sen bizi nasıl olur da İŞID'in saldırılarından, yani 10 Haziran'dan bizi kalkıp da sorumlu tutarsın" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan, tüm bölgeye 441 bin kutu ilaç gönderdiklerini belirterek, "Muhtaçlara ulaşma, mazlumların hakkını savunma, Türkmenlerin ihtiyaçlarını giderme noktasında ne CHP, ne de MHP bizim elimize su dökemez su. Bu MHP'nin milliyetçiliği fasondur fason. Bunların milliyetçiliği de halkçılığı da sahtedir sahte. Bunların milliyetçiliğini, çıkardıkların ortak adaylarında, yani monşerde gördük" değerlendirmesinde bulundu.
İthal aday
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 1949'da Demokrat Parti'nin, Menderes ve arkadaşlarının gümbür gümbür iktidara geldiğini, halkın akın akın Demokrat Parti'ye koştuğunu dile getirerek, şunları anlattı:
"Cumhurbaşkanı İsmet İnönü de kara kara düşünüyor. 'Demokrat Parti'nin önünü nasıl keserim' diye hesaplar yapıyor. Kılıçdaroğlu da ondan öğrenmiş herhalde. Sonra da aklına bir fikir geliyor. 'Dindar insanı başbakan yapayım, seçimlere girsin, Demokrat Parti'nin oylarını alayım.' Çok ilginç. Hikaye aynen bugünküne benziyor. Şemsettin Günaltay'ı buluyor. Kimdir bu Şemsettin Günaltay? Bir, merhum Mehmet Akif'in arkadaşı. İki, o da profesör. Üç, ilahiyatçı, tarihçi. Dört, 3 dil biliyor. Aynen bugünkü gibi. Hiç fark yok. Sonuç ne oluyor? CHP ve Şemsettin Günaltay ağır yenilgi alıyor. Demokrat Parti ezici bir zafer kazanıyor. CHP bugün de aynısını yaptı. Gitti dışarıdan aday ithal etti, MHP'yi de yanına aldı. Zaten vagon. Vagonu da arkasına taktı, bir monşeri aday gösterdi. Neymiş, profesörmüş. Neymiş, üç dil biliyormuş. Tercüman mı bu? Biz tercüman mı arıyoruz, yoksa ülkeyi yönetecek adam mı arıyoruz? Tercüman arıyorsak çok. Üç dil bilen de var, 5 dil bilen de var. Ben işte tercümanla yürütüyorum işi. Neymiş babası merhum Akif'in arkadaşıymış. Baban çok muhterem bir insan da sana bir faydası yok. İstiklal Marşı'nı bilmeyen bir monşer. Sadece monşer değil, CHP'nin genel müdürü gibi bu da çarkçı. Çarkçı Kemaliniz vardı şimdi bir de çarkçı Ekmelimiz var."
Erdoğan'ın bu sözlerinin ardından İhsanoğlu'nun Edirnekapı Şehitliği'ni ziyareti sırasında İstiklal Marşı'nın dizelerini okuduktan sonra "Çanakkale Şehitleri şiirinden herhalde" ifadelerinin bulunduğu görüntüleri sinevizyonla alandakilere iki kere gösterildi.
Vatandaşların yuhalama sesleri üzerine Erdoğan, "Yuhalamaya gerek yok, sadece izleyelim" dedi.
Erdoğan, "Ne diyeyim. Profesör, profesör. Bugün yeni bir şey daha söylemiş. 'Ben edebiyatçıyım' diyor, 'Bu işleri iyi bilirim' diyor" şeklinde konuşarak, İhsanoğlu'nun görüntüleri sinevizyonda göstertti.
Yanlarına bir kafadar daha buldular
Yahya Kemal'in "Süleymaniye'de bayram namazı" diye bir şiiri olmadığını, "Süleymaniye'de bayram sabahı" diye bir şiiri olduğunu ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Edebiyatçı ya. Edebiyatçı olduğundan bunlar kaynaklanıyor. İyi hazırlanmamış. Görüyorsunuz hal bu. Dün Hatay'da konuşuyor. Dünyayı ne kadar tanıdığını, uluslararası ilişkilerde ne kadar usta olduğunu övüne övüne anlatıyor. 'Çekoslavakya devlet başkanı arkadaşım' diyor. Ya Ekmel, Çekoslavakya, diye bir devlet mi kaldı ya. Artık Çek Cumhuriyeti var. Sen nasıl tanıyorsun? Çekoslavakya iki ayrı devlet oldu. 21 sene oldu. Yarın da çıkıp Yugoslavya derse şaşırma. Öbür gün çıkıp Sovyetler Birliği derse ona da şaşırmayın. CHP genel müdürü, CHP genel başkanı milleti eğlendiriyordu, şimdi yanlarına bir kafadar daha buldular. Hisseli harikalar kampanyası."
Monşerde sigortalar attı
Ekmeleddin İhsanoğlu'nun "Cumhurbaşkanlığı makamı devletin sigortasıdır" dediğini hatırlatan Erdoğan, "Seçime bir hafta var. Monşerde sigortalar attı" dedi.
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, CHP'ye ve MHP'ye gönül verenler adına üzüldüğünü dile getirerek, şöyle devam etti:
"Bu partilerin üst yönetimleri ne olursa olsun, tabanlarındaki samimi insanlar bunu haketmiyor. Bu yapılan CHP ve MHP seçmenine haksızlıktır. İdeolojik oy kullanmayalım. Bu zat siyasetten anlamaz, siyasetin s'sini bilmez. Siyaset, insan yönetme sanatıdır. 'O makamda siyaset yapılmaz' diyor. Cumhurbaşkanlığı makamına giden siyaseti bilmezse zaten hiçbir şeyi yapamaz. Oraya biz sekreter seçmiyoruz ya. İslam Teşkilatı Örgütü'ne sekreter oldun biliyoruz da ama Türkiye Cumhuriyeti'nin başına genel sekreter seçmiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin başına cumhurbaşkanı seçiyoruz. İnanıyorum ki CHP'ye, MHP'ye gönül verenler 10 Ağustos'ta bunun hesabını sandıkta soracaktır. Bu çarkçı adayı, bu monşer adayı getirdiler. Pensilvanya, İstanbul'daki holding medyası... Getirdiler bu adayı piyasaya sürdüler. Ama mızrak çuvala sığmıyor. 40 günde siyasetçi olunmaz. Türkiye'nin sevincine, hüznüne ortak olmayan bu milletten teveccüh göremez. İnanıyorum ki, İstanbul bir hafta sonra bu çakma adaya cevabını sandıkta verecektir."
Göreve geldiklerinde Türkiye'de 76 üniversite olduğunu aktaran Erdoğan, "Şimdi 175 üniversite var. Ders kitaplarını, ücretsiz dağıttık. Okulları, sınıfları bilgisayarlarla, etkileşimli tahtalarla, tablet bilgisayarlarla tanıştırdık. Şimdi tablet bilgisayar, çocuklarımıza dağılıyor" diye konuştu.
İnsanların insanca sağlık hizmeti alması için sessiz devrim yaptıklarını anlatan Erdoğan, hastaneleri yenilediklerine ve yeni hastaneler inşa ettiklerine vurgu yaparak, şöyle devam etti:
"Grup toplantısında, merhum Savaş Ay'ın 98'deki programını dinlediniz mi? Bu genel müdürün SSK'nın başında olduğu zaman, SSK hastanelerinin ne olduğunu gördünüz değil mi? Aman yarabbi. O tuvaletlerin hali neydi? Gördünüz değil mi? Oraya sağlam giren, hasta çıkar. Hijyen diye birşey var mı? Yok. Niye? Soruyor, Savaş Ay. 'Genel müdür nedir bu hal?' diyor.' '10 yıl önce daha iyiydi.' diyor. 'Şimdi İstanbul'un nüfusu arttı' diyor. İstanbul'un nüfusu arttı da şimdi ne oldu? Şu an İstanbul'un nüfusu, 14 -15 milyon oldu. Hastanelerimizin hali ortada. Buna 3 tane koyun verin, kaybeder gelir. Bundan bir şey olmaz. Bunların çıkaracağı adaylardan da bir şey olmaz."
Erdoğan, şehir hastanelerinin hayalleri olduğunu ve Avrupa ile Anadolu yakasına 2 dev hastane kuracaklarını söyleyerek, "Doktor, hemşire, ebe, teknisyen sayısını çoğalttık. Ambulanslar, artık helikopter ambulanslarımız var, jet ambulanslarımız var, deniz ambulanslarımız var, paletli ambulanslarımız var. Hastaneleri birleştirdik. Eczane ayrımını kaldırdık. Benim vatandaşım, artık istediği eczaneden gidip ilacını alabiliyor" ifadelerini kullandı.
Bir katılımcının Hollanda'dan geldiğini söylemesi üzerine "Hoşgeldiniz? Oy kullandınız mı?" diye soran Erdoğan, "Kullandık" yanıtını alınca "Hayırlı olsun" dedi.
Hukuku seçkinlerin, güçlülerin tekelinden aldık
Hukuku seçkinlerin, güçlülerin tekelinden aldıklarını ifade eden Erdoğan, "Millete teslim ettik. 'Emniyet' dedik. 77 milyonun bir, beraber ve kardeşçe yaşaması için ne gerekiyorsa cesaretle yaptık. 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapmışlar, 79 senede. 12 senede 17 bin kilometre bölünmüş yol yaptık. Kaç tane havalimanı vardı, biliyor musunuz? 26. Şimdi 52 havalimanımız var. Artık otobüse binen uçağa da biniyor. Uçak, artık halkın yolu oldu. Hızlı tren, geçen hafta hızlı treni de açtık mı? Artık İstanbul-Ankara arasında yüksek hızlı trenimiz var mı? Nasıl beğendiniz mi? Binenler oldu mu? Şöyle bir elleri göreyim. Maşallah. Kardeşlerim, bu millete artık bunlar yakışıyor. Bunların olması lazım. Bunların aklından böyle bir şey geçer miydi? Aman yarabbi, biz hangi trenlere biniyorduk? Çuf, çuf, çuf... Bizi yıllarca onlara bindirdiler. Banliyö trenleri. Aman yarabbi. Takır takur gidiyorduk. Ama bütün bunları rehabilite ettik. Hepsini bu rehabilitasyondan sonra artık insanımıza yakışır hale getirdik" diye konuştu.
Fatih'in gemileri karadan yürüttüğünü kendilerinin de insanları denizin altından yürüttüklerini aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şimdi Ekmel Bey ne diyor, biliyor musunuz? (Marmaray'ı Süleyman Bey başlattı, Bülent Bey başlattı) Eline, diline dursun ya. Eline, diline dursun. Dersine çalış da öyle gel. Utanmasa, 'Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü de o başlattı' diyecek. Yavuz Sultan Selim Köprüsü, şu anda, hamdolsun 300 metreye ulaştı. Direkler, kuleler 300 metre. Artık 20 metre kaldı. İnşallah bu 20 metre bittikten sonra tabliyeler, inşallah, serilmeye başlanacak. Ekonomiyi büyütüyoruz. Sofradaki ekmeği büyütüyoruz. En önemlisi de 'çözüm süreci' diyerek, 2 yıla yakın zamandır terör şehitleri gelmiyor."
Devletin içinde paralel devlet olmaz
Mithat Cemal Kuntay'ın "Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır" dizelerini okuyan Erdoğan, alandakilere "Tek bayrak, tek millet, tek vatan, tek devlet" diye seslendi.
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Arabıyla, Romanıyla, Pomağıyla, Boşnağıyla kardeşlerim ayrımcılık yok. Alevisiyle, sünnisiyle ayrımcılık yok. Tek millet. İkincisi tek bayrak. Üç, tek vatan. 780 bin kilometrekare. Bu 780 bin kilometrekarede operasyon yapmak isteyenler, bizim demir yumruğumuzu karşımızda bulurlar. Bunu böyle bilsinler. Tek devlet. Devletin içinde paralel devlet olmaz. Ne dediler. Kardeşim ben size ne dedim? Yenikapı'da ne dedim? 'İnlerine gireceğiz' dedim. Dedim mi? Girdik mi? Daha bitmedi? Bu işin başı. Devam edecek. Daha çok çözülecek inşallah. Çünkü bunlardan davacıyız. Beni dinlediler. Bakanlarımı dinlediler. Uluslararası görüşmelerimizi dinlediler. Hiçbir hakim, hiçbir savcı bir başbakanın, bir bakanın uluslararası görüşmesini dinleme hakkına sahip değildir. Bunlar bunu yaptılar" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Türkiye'ye 12 yılda yaptıklarını anlatmalarının günler süreceğini ve ülkeye özgüvenini kendilerinin iade ettiğini bildirerek "Milletimize, Fatih'in torunları olduğunu hatırlattık. Gazi Mustafa Kemal'in Çanakkale'de verdiği mücadeleyi anlattık. Selçuklu'nun, Osmanlı'nın bakiyesi olduğunu, böyle bir devlet olduğumuzu anlattık" dedi.
Türkiye'nin inşasını, kararlılıkla devam ettireceğiz
İstenildiğinde, inanıldığında hiçbir hedefin hayal olmadığını gösterdiklerini belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"İnşallah, sizlerin takdiriyle cumhurbaşkanı seçilirsek, aynı aşkla, aynı sevdayla, aynı tutkuyla hizmetkarınız olmaya devam edeceğiz. 77 milyonu bir ve beraber olarak kucaklamaya, 77 milyonun hizmetkarı olmaya devam edeceğiz. Önce 2023 diyeceğiz. İnşallah ilk ona gireceğiz. Ardından İstanbul'un fethinin 600. yıl dönümü olan 2053 hedeflerine ulaşacağız. İnşallah. Ardından torunlarımız için 2071 hedeflerinin taşlarını döşeyeceğiz. Cumhurbaşkanlığı safhasında da yeni Türkiye'nin inşasını kararlılıkla devam ettireceğiz."
Neyi başardıysak, birlikte başardık
Katılımcıları sandıkları ihmal etmemeleri konusunda uyaran Erdoğan, "Eğer sizler takdir ederseniz, sizler seçerseniz İstanbul'dan başlayan kutlu yolculuğu artık başka bir safhaya taşıyacağız. Öyle tahmin ediyorum ki, bu Başbakan olarak İstanbul'da gerçekleştirdiğimiz belki de son miting olacak. Şunu bilmenizi istiyorum. Bu yola İstanbul'dan sizlerle birlikte çıktık. Bu yola İstanbul'dan sizlerin hayır dualarıyla çıktık. Hep birlikte olduk. Ne yaptıysak birlikte yaptık. Neyi başardıysak, birlikte başardık. Türkiye'nin bugün ulaştığı seviyeye partimizin, teşkilatımızın olduğu kadar emin olun İstanbul'un başarısıdır. Bu kutlu şehir rehber olmasaydı, ilham vermeseydi, bize dualarını göndermeseydi, biliyorum ki bu kadar eser vücuda gelmezdi" diye konuştu.
Bu şehre defnedilmek benim en büyük arzum, en büyük vasiyetimdir
Erdoğan, çok çalıştıklarının, çok gayret ettiklerinin ancak çalışmaya devam edeceklerinin altını çizerek, şöyle devam etti:
"Ben bugün İstanbul'a veda etmiyorum, sizlere veda etmiyorum. Allah takdir ederse, doğduğum bu şehirde bugünlere kadar teneffüs ettiğim bu şehirde vefat etmek, hiç olmazsa bu şehre defnedilmek benim en büyük arzum, en büyük vasiyetimdir. İnşallah son nefesime kadar milletimle, yol arkadaşlarımla, en çok da İstanbul'da olmayı sürdüreceğim. Biz, nereye geldiğinden daha ziyade nereden geldiğini önemseyen bir kültürün mensuplarıyız. Sizin karşınızda milletvekili değil, başbakan değil, cumhurbaşkanı adayı değil, en başta Kasımpaşalı Recep Tayyip Erdoğan var. İnşallah hep de öyle olacak.
Siyasete ilk adımı attığım bu şehirde, daha en başından bugüne kadar bir arada yol yürüdüğümüz tüm arkadaşlarımdan helallik diliyorum. Siyasi mücadelemiz sırasında hayatını kaybeden tüm kardeşlerime de Rabbimden rahmet niyaz ediyorum. İsimlerini tek tek sayamayacağım nice dostum, arkadaşım yakınım var. Siyasi mücadelemiz sırasında kaza yaparak, saldırıya uğrayarak, başka sebeplerle aramızdan ayrılmış tüm yol arkadaşlarıma Allah'tan rahmet niyaz ediyorum. Bu bir son değil, bu bir veda değil, bu bir bitiş, bir nihayet değil. İstanbul'da besmele çektik, Fatiha okuduk, yola revan olduk, defalarca kitabın son sayfasını kapattık, yeniden ilk sayfasını açtık, yeniden besmele çekip, Fatiha okuduk. Bugün de bir hatime günü. Bugün de İstanbul'da bir sayfayı kapatıyor, yeni bir sayfayı açıyoruz."
Fatiha Suresi'nin meailini okuyan Erdoğan, konuşmasını "Rabbim tekrar tekrar sizlerden razı olsun. Yolumuz, bahtımız her daim açık olsun. Yol arkadaşlığımız, kardeşliğimiz ebedi olsun. 10 Ağustos, ülkemiz, milletimiz ve bayrağımız için hayırlara vesile olsun. Aşkım, sevdam, tutkum, kavgam İstanbul!" sözleriyle tamamladı.
Konuşmasının ardından Erdoğan, alandaki katılımcılarla birlikte "Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda" dizelerini söyledi.
Mitingden notlar
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, eşi Emine Erdoğan'la miting alanına geldi. Sahneye eşi Emine Erdoğan ile çıkan Erdoğan, halkı selamladı.
Erdoğan konuşurken, mitinge katılanlar sık sık "Türkiye seninle gurur duyuyor", "Kahrolsun İsrail" sloganları attı. Miting sırasında dev Türk Bayrağı açıldı.
Mitingin ardından, Erdoğan ile eşi Emine Erdoğan, vatandaşlara çeşitli hediyeler dağıttı. Platforma çıkan bazı çocuklara da hediye verildi.
Hediye dağıtımı sırasında yoğunluk yaşanması üzerine Başbakan Erdoğan mikrofonu alarak, "Benim sizlerden şöyle bir ricam var. Şöyle bir geri döner misiniz? Şu anda burada bayılanlar oldu. Şöyle geri dönmenizi istiyorum lütfen. Birkaç adım geri doğru gidelim. Ben inanıyorum ki sizler söz dinleyensiniz. Bakın burada ciddi manada hanımlar ve rahatsız olanlar var" dedi.
Bu arada, Erdoğan'la aynı helikopterle Kocaeli'den Maltepe Etkinlik Alanı'na gelen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, helikopterden çektiği miting alanının fotoğrafını, Twitter'dan "Muhteşem İstanbul. Teşekkürler İstanbul" notuyla paylaştı.
Erdoğan'ın kızları Esra Albayrak ve Sümeyye Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, İçişleri Bakanı Efkan Ala, TBMM Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Numan Kurtulmuş, Mustafa Şentop ve Ekrem Erdem ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da mitinge katıldı.