Anadolu Platformu, Anadolu Öğrenci Birliği, Mazlumder, Fatih Akıncıları Derneği, Özgür Eğitimsen, Eğitim Birsen ve ASDER’in katılımıyla İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü önünde protesto gösterisi ve basın açıklaması yapıldı.
29 Kasım Perşembe günü saat 12.30’de müdürlük önünde toplanan STK temsilcileri ve duyarlı vatandaşların katılımıyla gerçekleşen programda ‘başörtüsüne sınırsız, ama’sız özgürlük’ talebinde bulunuldu.
Sunumunu Eğitimci-Yazar Ali Öner’in yaptığı protestoda Anadolu Platformu adına Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Özhazar bir konuşma yaptı. Özhazar konuşmasında sistemin çelişkilerine dikkatleri çekerek konuşmasını şöyle devam ettirdi:
Bakanlar Kurulu tarafından kararlaştırılıp, 27. 11. 2012 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulan, “Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik” ülkemizin en önemli sorunlarından birisinin eğitim öğretim, düşünce ve inanç özgürlüğü olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Gelecek nesillerimizi şekillendirecek olan böyle bir gelişmeye duyarsız kalamayız. Bu alanda yapılanları sessizce seyretmemiz söz konusu olamaz.
Devletin eğitime müdahalesi sınırlandırılmalıdır. Çocuklarımızın eğitimi konusunda son kararı "Devlet"in vermesi yanlış, gayri insani ve gayri fıtridir. Biz diyoruz ki, çocuklarımız konusunda son söz ailelere ait olmalıdır.
Yeni uygulamalarla çocuklarımız deneme tahtasına çevrilemez. Bu doğru değildir. Artık, Tevhid-i Tedrisat Kanunu anlayışıyla çocuklarımızın bir eğitim-öğretim görmesini istemiyoruz. Bu milletin 1200 yılı aşkındır İslam'la ve İslam medeniyetiyle olan buluşması Tevhid-i Tedrisat Kanunlarına kurban edilemez.
“Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik” de inanç değerlerimizle örtüşmeyen, sosyal dengesizliğe, adaletsiz uygulamalara neden olacak bir düzenlemedir.
Yeni yönetmelik, özgürlük alanını genişletmek ve mağduriyetleri gidermek bir yana, temel sorun olan başörtüsü yasağının devam edeceğini beyan eden bir açıklamadır. ‘Kılık Kıyafet Yönetmeliği’ ile eğitim alanında devam eden yasakçı zihniyetin sona erdirildiği iddiası gerçeği yansıtmayan boş bir iddiadır. Bugüne kadar olduğu gibi bu yönetmelikten sonra da, okullarda gerek öğrencilerin, gerek öğretmenlerin gerekse de diğer çalışanların yıllardır maruz kaldıkları çirkin, saldırgan ve ilkel olan kıyafet yasağı aynen devam edecektir.
İnançlı insanların taleplerini karşılamaktan çok uzak olan bu yönetmelik, ancak bir akıl tutulmasının ürünü olabilir. Köleci sisteme uygun kurşun askerler yetiştirmekten öte bir anlam taşımayan bu yönetmelikle, eğitimin tek tipleştirilmesi ile çocuklarımız kamusal bir kıskaca alınmaktadır. Belli bir ideolojinin kirli gömleği ailelerin inançları hilafına zorla çocuklara giydirilmeye çalışılmakta insanlarımızın bu konudaki en makul talepleri yok sayılmakta; bile bile bir zulüm devam ettirilmek istenmektedir.
Devletin, çocuklarımızı “eğitmek” gibi bir görevi bulunmamaktadır. Devletin vereceği öğretimin ise ideolojik ve sübjektif olmaktan çıkarılması gerekmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin ‘Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik’in 4. maddesinde yer alan ‘okul içinde baş açık’ ifadesi bu ülkede İslami kimliğe yönelik baskıcı mantığın sürdürüldüğünün bir göstergesidir. Başörtüsü sadece belli derslerde başa takılan sonra da çıkarılabilecek bir şey midir? Bu nasıl bir yaklaşımdır? Bunun akıl, mantık ya da benzer bir şeyle izah edilmesi mümkün müdür?
Biz diyoruz ki, insan fıtratıyla çelişmeyen, hangi inanç değerleriyle ve hangi niyetle olursa olsun tercih edilen kıyafetin şu veya bu mekânda, şu veya bu mesleği icra ederken yasaklanabileceğine, sınırlanabileceğine dair bir yaklaşım tümüyle gayrı insani bir yaklaşımdır. İnanç özgürlüğünün açıkça ihlalini içeren ve insanların serbest iradesine ipotek koyma anlamına gelen bu yasak ve sınırlamanın insan hakları ilkelerine de, hukuk devleti mantığına da aykırı olduğunu düşünüyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığı ve Hükümeti, inancımıza ve kimliğimize yönelik yasakçı, dayatmacı uygulamaları içselleştirecek bu tür adımlar atmamaları için uyarıyoruz. İnancımız, kimliğimiz pazarlığa tabi değildir. İnanç yasağı temel bir sorundur ve bu ülkenin kanayan yarasıdır. “Fakat”, “acaba” ve “ancak”larla, “hele bakalım”cı yaklaşımlarla bu sorun çözülemez. Bu sorun akılcı ve özgürlükçü talepler dikkate alınarak bir daha insanlarımızın gündemine gelmeyecek şekilde kesin olarak çözülmelidir.
Çocuklarımız bizlere Allah’ın emanetidir. Bu emanet devletin iğdiş etmesine ve insafına bırakılmayacaktır.
Anadolu Öğrenci Birliği adına ise Genel Sekreter Emrah Atila bir konuşma yaptı. Atila, devletlerin ne için var olmaları gerektiğini aktararak, varlık sebeplerinin aksine hareket edilmesinin anlamsızlığına değindi. Tek tipçi zihniyeti eleştiren Atila; amasız, ancaksız özgürlüklerimizi talep ediyoruz. dedi.
Ayrıca Fatih Akıncıları adına Mehmet Şahin bir konuşma yaptı. Program basın açıklmasının ardından sona erdi.