23 Nisan 2024 Salı / 15 Sevval 1445

Başkan Erdoğan: Türkiye'nin yükselişinin karşısında kimse duramayacak!

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Türkiye'nin yükselişi kimsenin önünde duramayacağı, engelleyemeyeceği, geri döndüremeyeceği bir ivmeye ulaşmıştır.' dedi.

14 Temmuz 2020 Salı 19:22 - Güncelleme:
Başkan Erdoğan: Türkiye'nin yükselişinin karşısında kimse duramayacak!

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ayasofya'yı yeniden vakfiyesine uygun hale getirirken kültürel miras vasfını da ecdadın yaptığı gibi koruyacağız." dedi.

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslendi.

"Dünya 5'ten büyüktür" itirazlarını ve adil bir yeni dünya çağrılarını her platformda tekrarlamayı sürdüreceklerini vurgulayan Erdoğan, Türkiye'ye yakışan tavır neyse bedelini göze alarak sergilemeyi tarihin milletin üzerine yüklediği bir sorumluluk olduğuna özellikle inandıklarını söyledi.

Erdoğan, "Ecdadın asırlar boyunca yerine getirdiği bu görevi biz de son nefesimize kadar yürüteceğiz." ifadesini kullandı.

Son günlerdeki önemli bir gelişmenin de Ayasofya'nın statüsü konusunda yaşadığına işaret eden Erdoğan, "Ayasofya'nın müzeden camiye döndürülerek vakfiyesindeki amaca uygun şekilde hizmet vermeye başlayacak olması hepimizi şüphesiz ki sevindirmiştir. Burada bir kez daha Ayasofya'nın kiliseden değil müzeden camiye dönüştürüldüğünün altını çizmek istiyorum." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ayasofya gibi kutsal bir mabedi 1453 yılında harap bir vaziyette teslim alıp camiye dönüştüren Fatih Sultan Mehmet Han ve ardından gelen padişahlar olduğunu vurgulayarak, yapılan ilaveler ve tadilatlarla asırlar boyunca Ayasofya'nın geliştirildiğini, büyütüldüğünü ve güzelleştirildiğini ifade etti.

Erdoğan, harap halde bir ana kubbe olarak teslim alınan Ayasofya'nın külliyesi, minareleri, kütüphanesi, şadırvanı, imareti, hamamı, sıbyan mektebi, sebilleri, türbeleri, muvakkithanesi, kasrı hümayunu, hünkar mahvili ve diğer eklemeleriyle tam anlamıyla Türkiye'ye ait bir eser haline dönüştürüldüğünün altını çizdi.

Ramazan ayı boyunca ve bayramlarda Ayasofya'nın İstanbul'da şehir hayatının merkezine yerleştiğine dikkati çeken Erdoğan, "Tam 5 asırdır süren bu sahiplenişi yok sayarak burayı fetihten önceki haliyle tasavvur etmekteki ısrarın gerisinde gaflet yoksa başka şeyler aramak gerekir. Daha yakın tarihlerde yaşanan sokak eylemlerinde İstanbul'un duvarlarına 'zulüm 1453'te başladı' diye yazıldığını da unutmadık. Kimlerin duvarlara bunları yazdığını da milletçe de gayet iyi biliyoruz." diye konuştu.

İstanbul'un fethinden utanmanın sadece kendini Türk ve Müslüman olarak görenlerin değil bu topraklarda yaşayan hiçkimsenin hissiyatı olamayacağına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, fethin sorgulanışının bir adım gerisinin Söğüt, onun bir adım gerisinin Malazgirt ve İznik, onun bir adım gerisinin de Bedir olduğuna değindi.

Recep Tayyip Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu milletin medeniyetine, tarihine, kültürüne, değerlerine, doğrudan saldırmaya cesareti olmayanlar sembollerimizi yıpratarak sinsice kendilerine yol bulmaya çalışıyor. Bugüne kadar aradıkları yolların hepsi de milletimizin irfanına çarpıp yerle yeksan oldu. Ayasofya tartışmasını, kültürel değer parantezine hapsetmeye çalışanlanların Osmanlı'nın Balkanlar ve Doğu Avrupa'da bıraktığı göz alıcı mirasın hoyratça yok edilişi karşısında ettikleri tek söz, duyulmamıştır. Aynı şekilde bu kesimlerin Endülüs'ten Kırım'a kadar medeniyetimizin teşkil eden değerlerinin yıkılışı veya yağmalanışı hususunda da herhangi bir serzenişleri vaki değildir. Demek ki bunların maksadı, kültürel mirası savunmak değil. Kalplerini ve zihinlerini sarmış olan Türk ve İslam düşmanlığına kılıf bulmaktır. Gün, bu ulu mabedin yeniden özüne dönmesinin sevincini amasız, fakatsız, lakinsiz, hesapsız, kitapsız bir şekilde yaşama günüdür. Hiçkimse merak etmesin, Ayasofya'yı yeniden vakfiyesine uygun hale getirirken kültürel miras vasfını da ecdadın yaptığı gibi koruyacağız."

- "Avrupa'da ortalama 2 bin Müslüman'a 1 ibadethane düşüyor"

Türkiye Cumhuriyeti devletinin hangi inançtan olursa olsun tüm vatandaşlarının ibadethane ihtiyaçlarını karşılama konusunda dünyadaki tüm ülkelerden daha ileri bir seviyede olduğunu bildiren Erdoğan, İstanbul'da ve Türkiye genelinde 435 kilise bulunduğunu bunların bir kısmının devletin cebinden ihya edilerek restore edildiğini anlattı.

Erdoğan, en son Süryanilere ait Bakırköy'deki bir arsanın bizzat temelini kendisinin attığını anımsatarak, Balat'ta yine aynı şekilde "Demir Kilise" diye anılan Ortodoks Kilisesi'nin açılışını da Bulgaristan Başbakanı ve çeşitli dinlere mensup patrik ve papazlarla beraber yaptığını dile getirdi.

Farklı dinin mensuplarına veya mabetlerine karşı bir düşmanlık ve hasımlıklarının olmadığının altını çizen Erdoğan, "Tam aksine bizde saygı var. Avrupa ülkelerinde Müslüman nüfusa düşen ibadethane sayısı ile ülkemizdeki gayrimüslim nüfusa düşen ibadethane sayısı arasında 4-5 kat fark vardır. Biz de ortalama 460 gayrimüslime 1 ibadethane hizmet verirken Avrupa'da ortalama 2 bin Müslüman'a 1 ibadethane düşmektedir. Avrupa'daki kilise ve sinagogların önemli bir kısmının da harap vaziyette olduğunu en iyi oralarda yaşayanlar bilir." diye konuştu.

Haçlı Ordusu, Ayasofya'yı vahşice yağmaladı

Meseleye tarihi açıdan bakıldığında Fatih Sultan Mehmet Han'ın İstanbul'u fethettiğinde hemen Ayasofya'yı imara başladığını hatırlatan Erdoğan, buna karşılık ondan yaklaşık 250 yıl önce İstanbul'u işgal eden Haçlı Ordusu'nun Ayasofya'yı vahşice yağmaladığını vurguladı.

Bu dönemde yağmalanan esenlerin Vatikan başta olmak üzere Avrupa'nın pek çok şehrinde hala gururla sergilendiğine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Demek ki mesele, Ayasofya'nın kendisi değil bu mabedin ve içinde bulunduğu şehrin kimin egemenliğinde olduğudur. Coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımızı, İstanbul'daki 600 yıla yaklaşan hakimiyetimizi bırakmak niyetinde değiliz. Ayasofya konusu başta olmak üzere milletimizin varlığı, birliği, özgürlüğü ve haklarıyla ilgili konularda kararımızı kendimizi veririz. Ayasofya'yı yanlış bir kararla da olsa müzeye biz çevirmiştik, onu yeniden camiye de biz döndürüyoruz. Yerin altında yatan yüzlerce milyon ecdada ve üstünde yaşayan 83 milyon vatandaşımıza karşı sorumluluğumuzun gereğini yerine getirmiş olmanın huzuru ve mutluluğu içindeyiz. 1934'te kimler müzeye çevirdi? Tabii ki bu millet. Şimdi de biz aslına rücu ettiriyoruz. Bir yanlışı biz düzeltiyoruz. Olay, bu kadar basit."

"İstanbul'un fethi tüm dünya bakımından dönüm noktası olmuştur"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin istiklal ve istikbal davasının her alanda ilelebet devam edeceğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Kadim dönemlerden beri tüm dünyanın gözbebeği olan bu coğrafyada yaşamayı tercih etmişsek bunun için gereken mücadeleyi de vermeyi göze aldık demektir. Sultan Alparslan'dan beri bu mücadeleyi kesintisiz yürütüyoruz. İstanbul'un fethi sadece bizim için değil tüm dünya bakımından bir dönüm noktası olmuştur. Tarih kitaplarında Avrupa'nın Orta Çağ karanlığından çıkışının sembolü olarak, İstanbul'un fethi gösterilir. Osmanlı'nın Hint Okyanusu'ndan Avrupa'nın ortalarına kadar uzanan hükümranlık dönemi bizim için elbette büyük bir iftihar sebebidir. Bu dönemin en önemli özelliği, diğer inanç gruplarına ve kültürlere tarihte eşi benzeri görülmemiş bir müsamaha ile yaklaşılmış olmasıdır."