24 TV'de Ersoy Dede'nin sunduğu Akşam Haberleri'ne konuk olan Milat Gazetesi yazarı Faruk Aksoy, Küba'ya yapılması düşünülen camiiyle ilgili eleştirilere tepki gösterdi.
Söz konusu camiiyle ilgili çeşitli kesimlerce dillendirilen "İşiniz gücünüz bitti, Küba'da camiye mi kaldı mesele? Küba'da insanlar namaz kılmak istiyor da, cami mi bulamıyor" şeklindeki tepkilere değinen Aksoy, meselenin sadece bir camiden ibaret olmadığını, aslında Erdoğan'ın okyanus ötesinde, sosyalist bir ülkeye bir tür işaret koymaya çalıştığını söyledi.
Faruk Aksoy şöyle konuştu:
Çok mu lazımdır Küba'ya camii? Bize ne?
Ben çıtayı yükselteyim. Küba'ya sadece cami değil, Küba'ya cemevi de lazım.
ERDOĞAN'IN YAPTIĞI ASLINDA BİR İŞARET KOYMAK
Bu işaretlemedir. Bir şey işaretlersin. Kafandaki o medeniyet algısını, olsa da olmasa da, yapabilsen de yapamasan da onun kodlarını, işaretlerini verirsin. Ve dolayısıyla o yolda aslında konsantrasyon sağlarsın. Yani sen bir şeyin temsilcisi olarak oradasın.
Sayın Cumhurbaşkanı aslında temsil ettiği misyonu ve medeniyeti bilerek bir şey söylüyor. Yani Küba'da, çok doğal olarak, hepimiz biliyoruz ki sosyalist devrim yaptığını düşünen bir ülkede İslami bir motif, İslami bir mabedin olması durumu dünya açısından ilginç bir şeydir.
Yani aradan bir 50-60 yıl geçtiğinde akıllarda şöyle kalacak bu. Türkiye Cumhuriyeti devleti Cumhurbaşkanı'nın dillendirdiği ve özellikle işaret ettiği bu yapı, bu camii, Ortaköy Camii akıllarda kalacak bir şey. Biz bunu yapabilsek de yapamasak da 50-60 yıl sonra insanlar diyecekler ki, "Türkiye'nin bir cumhurbaşkanı (ya da başkanı) vardı, böyle bir şeyden bahsetmişti. "
Tarihi dokularımızla şöyle bir bağlantı kurulabilir. Ben Bosna Hersek'e gittiğimde, Mostar Köprüsü'nü dolaştık. Türkler, İngilizler, Fransızlar, Almanlar herkes orada. Tepede bir yerde de Hırvatlar'ın oraya diktiği bir haç var. Fakat aşağıda Osmanlı'nın çil çil kubbeler şeklinde bıraktığı, her biri nur taneleri gibi küçük küçük Osmanlı camileri var.
REHBERLER TURİSTLERE MOSTAR'I NASIL ANLATIYOR?
Ve Mostar Köprüsü'nde şöyle ilginç bir şey yaşadım. Orada bir turist kafilesine birileri bir şeyler anlatıyor. Mostar Köprüsü'nün tarihini, kimler tarafından inşa edildiğini anlatıyor. Bizim rehbere sordum, "ne anlatıyorlar, çevirir misin" dedim.
İngiliz gruba bir Boşnak rehber oranın tarihini anlatırken şöyle diyor;
"Bu köprü savaşta yıkıldı (Hırvatlar yıktı demiyor). Daha sonra da diyor, İngiliz Kraliyet ailesinin büyük katkılarıyla, ve yardımlarıyla köprü yapıldı, sonra da Prens Charles geldi köprüyü açtı.
"Bunu mu söylüyorlar" dedim. "Bir dakika" dedim. Ben bu işe müdahale edeceğim. Benim söylediklerimi de çevirin dedim.
MOSTAR'I BÜYÜK ORANDA TÜRKİYE ONARDI
Hayır bu körpü 1566'da Mimar Hayrettin tarafından yapıldı. Yani bu köprüyü biz yaptık. Köprüyü Bosna Savaşı'nda Hırvatlar yıktı. Sonra dönemin Başbakanı Bülent Ecevit büyük bir kampanyayla köprünün tekrar yapımı için fon oluşturdu. O fon sayesinde bu köprü büyük oranda bizim sağladığımız katkılarla tamir edildi. Hatta bizim dalgıçlarımız gitti, nehrin altından köprünün taşlarını çıkardılar ve o köprüyü tekrar inşa ettik.
Bunları anlatır mısın dedim. Tabi tartışma çıktı, anlatırdın anlatamazdın şeklinde.
Ben kurukafacılık, tarih faşizminin peşinde değilim. Ama Mostar'da, derenin üstüne, o akarsuyun üstüne insanların geçmesi için bir köprü yapma hayaliyle, Küba'da, insanların bir başka aleme geçmelerine vesile olacak bir cami yapma hayalinin aynı şey olduğunu düşünüyorum. Biz Küba'ya da aslında köprü yapıyoruz.
O akıl, o medeniyet fikriyatı hep aynı yöne doğru gidiyor. Onun için Cumhurbaşkanı'nın bu söylediğini önemsemek lazım.
PEKİ NEDEN ORTAKÖY CAMİİ?
Ortaköy Camii barok usulüyle yapılmış bir camiidir. Sultan Abdülmecid, yani Osmanlı'nın son döneminde yapıldı. Oranın adı zaten Büyük Mecidiye Camii'dir. O cami Batı medeniyetine biraz daha hoş görünür. Daha iyi anlarlar onu.
Osmanlı'daki mimari tarzı, daha ince, sivri, yüksek minare, iki şerefe, üç şerefe, geniş bir kubbe... Sultanahmet gibi düşünün. Bir Selimiye'yi, bir Süleymaniye'yi düşünün.
Ortaköy'de başka bir şey var. Abdülmecid yabancı bir mimara (Nigoğos Balyan) yaptırdı orayı. Ortaköy Camii'ndeki hadise şu: Barok usulünde yapıldığı için, gayri müslimlerin de, batılıların da mimari olarak baktığında kendilerine sıcak görebilecekleri, farklı bir sanat eseri gibi algılamaları ihtimali dolasyıyla bu caminin seçildiğini ben naçizane düşünüyorum.
Çok enteresan şeyler okuyorum basından. "İşiniz gücünüz bitti, Küba'da camiye mi kaldı mesele? Küba'da insanlar namaz kılmak istiyor da, cami mi bulamıyor" gibi şeyler görüyorum. Kavga o değil ama.
*