Lahey'de düzenlenen NATO Liderler Zirvesi, birçok gözlemciye göre adeta bir "Trump Zirvesi"ne dönüştü. NATO tarihinde ilk kez, üye ülkelerin savunma harcamalarını GSYH'nin %5'ine çıkarma yönünde mutabakat sağlandı. İspanya bu karara ilk etapta karşı çıktıysa da, ABD'nin ve özelde Donald Trump'ın artan baskısı sonucunda bu hedefi kabul etmesi bekleniyor. Bu kararın alınmasında yaklaşan Rusya tehdidi kadar, Trump'ın zirveye katılmasının sağlanması da önemli bir rol oynadı; zira böyle bir karar çıkmasaydı, Trump'ın zirveye katılmama ihtimali ciddi biçimde gündemdeydi.
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte'nin Trump'ı memnun etme yönündeki çabaları dikkat çekti. Rutte'nin Trump'a "baba" şeklinde hitap etmesi eleştirilere neden oldu. Rutte'nin Trump'la birlikte sarayda kalması ve sürekli yanında olması, zirvenin Trump'ın beklentilerini karşılamak üzere kurgulandığı yönünde bir algı yarattı. Zira Trump'ın zirveden ani bir kriz çıkararak ayrılması, NATO'nun birlik ve kararlılığı açısından olumsuz sonuçlar doğurabilirdi. Rutte, liderliğini üstlendiği bir zirvede, NATO içi bir çatışma görüntüsünden kaçınarak, Batı ittifakının Rusya karşısında lidersiz kalmamasını hedefledi.
NATO'NUN ROLÜ
Son yıllarda uluslararası örgütlere duyulan güven azalsa da, jeopolitik gerilimlerin ve bölgesel savaşların yoğunlaştığı günümüzde, NATO gibi savunma ittifaklarının önemi daha da artıyor. Bu tür örgütler, ülkeler arasında güvenlik temelli işbirliğini teşvik ederek, çatışmaları sınırlama ve diplomatik uzlaşıyı güçlendirme işlevi görüyor.
Türkiye de bu bağlamda, NATO içerisindeki barışçıl ve yapıcı tutumunu sürdürüyor. Kimi çevreler NATO'nun sonunun geldiğini iddia etse de, artan Rusya tehdidi karşısında dayanışma zorunluluğu, bu ittifakı vazgeçilmez kılıyor. Avrupa'nın güvenliği ile Türkiye'nin rolü bu noktada yeniden ön plana çıkıyor.
TÜRKİYE'NİN AVANTAJLARI
Her ne kadar %5'lik savunma harcama hedefi yüksek gibi görünse de, savunma sanayi altyapısı güçlü ülkeler için bu karar yeni bir ticaret penceresi açıyor. NATO Genel Sekreteri Rutte'nin de belirttiği gibi, Türkiye'nin savunma sanayi kapasitesi etkileyici düzeyde. Bu durum, Türkiye'nin yalnızca bir tüketici değil, aynı zamanda bölgeye ve NATO'ya teknoloji sağlayan bir aktör olmasını sağlıyor.
Zirvede gözlemlenen Erdoğan-Trump yakınlaşması, Türkiye-ABD ilişkileri açısından da kritik bir adımdı. Son yıllarda yıpranan ikili ilişkilerde yeni bir sayfa açılması, Türkiye'ye yönelik yaptırımların kaldırılması, hatta F-35 programına yeniden dâhil edilme olasılığı gibi gelişmeleri beraberinde getirebilir. Trump-Erdoğan diyaloğu, yalnızca savunma iş birliği açısından değil, bölgesel krizlerin çözümünde de kilit rol oynayabilir. Nitekim İsrail-İran gerilimi sırasında, iki liderin sık sık telefon diplomasisi yürütmesi bu işbirliğinin somut bir göstergesidir.
Zirvede Türkiye'nin birçok liderle doğrudan temas kurması ve farklı meseleleri gündeme getirmesi de, ülkenin aktif diplomasi yürütme iradesini ve ittifaka verdiği önemi ortaya koydu. 2026 yılında NATO Liderler Zirvesi'nin Türkiye'de düzenlenecek olması, Ankara'nın ittifak içindeki stratejik rolünü daha da güçlendirecek