OECD verileri, Türkiye'nin gençlik politikalarındaki açmazı bir kez daha gözler önüne serdi. 15–29 yaş grubunda ne eğitimde ne istihdamda (NEET) olan genç oranında Türkiye, OECD ülkeleri arasında ikinci sırada yer alıyor. Yani neredeyse her üç gençten biri ne okuyor ne de çalışıyor. TÜİK'in 2024 verileri bu tabloyu daha da somut hale getiriyor: 15–24 yaş aralığında 11,8 milyon gencin yaklaşık %22,4'ü, yani 2,7 milyon kişi ne eğitim almakta ne de iş hayatında yer almaktadır. Dahası, bu yaş grubunda yer alan gençlerin yaklaşık 1,3 milyonu yükseköğretim mezunudur. Bu tablo, üniversite diplomasının tek başına iş gücü piyasasına giriş için yeterli olmadığını, Türkiye'de eğitim ile istihdam arasındaki bağın koptuğunu gösteriyor.
AVRUPA İLE KIYASLAMA: TÜRKİYE'NİN AÇIĞI NEREDEN KAYNAKLANIYOR?
Avrupa ülkelerine bakıldığında, genç NEET oranlarının sosyal politika tercihleri ve eğitim-istihdam entegrasyonu sayesinde önemli ölçüde düşürülebildiği görülmektedir. Almanya'da oran yüzde 8'in altındadır. Bunun temel sebebi, yıllardır başarıyla uygulanan "dual sistem"dir. Gençler lise sonrası hem meslek okulunda eğitim almakta hem de işletmelerde çalışarak tecrübe kazanmaktadır. Bu model iş dünyasıyla güçlü bir bağ kurmakta, mezuniyet sonrası istihdamı garanti etmektedir.
Hollanda'da oran yüzde 5 civarındadır. Hollanda'nın başarısı, gençlere sunulan "esnek çalışma modelleri" ile yarı zamanlı istihdam imkânlarından kaynaklanmaktadır. Böylece gençler hem eğitim hayatını sürdürmekte hem de iş piyasasına aşamalı olarak dahil olmaktadır.
STAJ VE ÇIRAKLIK SİGORTASI MAĞDURİYETİ
İskandinav ülkelerinde ise gençlerin iş gücü piyasasına geçişini kolaylaştıran kapsamlı staj ve çıraklık sigortası uygulamaları öne çıkmaktadır. İsveç, Norveç ve Danimarka'da gençler staj yaptıklarında dahi sosyal güvenlik kapsamında sayılmakta, emeklilik hakları korunmaktadır. Bu yaklaşım, gençlere "emeğin değerli, geleceğin güvencede" mesajı vermektedir.
Türkiye'de ise durum tam tersine işlemektedir. Yıllardır gündemde olmasına rağmen çözülemeyen staj ve çıraklık sigortası mağduriyeti, gençlerin yalnızca bugünkü haklarını değil, gelecekteki sosyal güvenlik sistemine olan güvenlerini de zedelemektedir. Bu durum, bireysel bir kayıp olmanın ötesinde, Türkiye'nin işgücü piyasası, sosyal adalet ve ekonomik sürdürülebilirliği açısından derinleşen bir sorun alanı haline gelmiştir.
SİYASİ VE SOSYAL YANSIMALAR
Türkiye'nin demografik yapısı hızla değişmektedir. Bir tarafta işgücüne katılamayan milyonlarca genç, diğer tarafta yaşlanan nüfusun sosyal güvenlik sistemine yüklediği artan maliyet... Bu dengesizlik sürdürülemez bir tabloyu işaret etmektedir. Eğer gençler üretim süreçlerine ve istihdama dahil edilemezse, Türkiye gelecekte hem ekonomik büyümede hem de toplumsal uyumda ciddi kırılmalar yaşayacaktır.
Bu noktada mesele yalnızca ekonomik değil, siyasal ve toplumsal bir risk alanıdır. Eğitim sistemine ve istihdam politikalarına güvenini kaybeden bir gençlik, siyasal sisteme de güvenini yitirmektedir. Bu da popülizmin, radikal hareketlerin ve toplumsal kutuplaşmanın güçlenmesine zemin hazırlamaktadır. Avrupa'da pek çok ülkede aşırı sağın genç işsizliği üzerinden siyasal alanı domine etmesi, Türkiye için de önemli bir uyarı niteliğindedir.
ÇÖZÜM İÇİN YOL HARİTASI
Türkiye'nin öncelikle yapması gereken, yıllardır biriken mağduriyetleri gidermek ve gençlere net bir mesaj vermektir: "Emeğiniz korunuyor, geleceğiniz güvencede." Bunun için üç ayaklı bir yaklaşım zorunludur:
- Eğitim Reformu: Yükseköğretimin kitleselleşmesine rağmen iş gücü piyasasında karşılığı olmayan bölümlerin azaltılması, mesleki ve teknik eğitimin cazip hale getirilmesi.
- İş Dünyası ile Entegrasyon: Almanya'daki dual sistem örneğinde olduğu gibi, özel sektör ile eğitim kurumlarının daha güçlü işbirliği.
- Sosyal Güvenlik Vizyonu: Staj ve çıraklık sigortası mağdurları başta olmak üzere ve geleceğimizin teminatı olan gençlerin, staj ve çıraklık dönemleri dahil tüm çalışma deneyimleri, uzun kol sigorta kapsamında olmalı ve emeklilik haklarına dahil edilmelidir.
GELECEĞE SAHİP ÇIKMAK
OECD'nin "Youth Policy Toolkit" raporu, gençlerin işgücü piyasasına geçişini destekleyen politikaların yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve demokratik bir yatırım olduğunu hatırlatmaktadır. Türkiye için mesele açıktır: Bugünün gençlerine sahip çıkılmazsa, yarının mühendisleri, girişimcileri ve bilim insanları kaybedilecektir.
Gençlere sahip çıkmak, aslında geleceğe sahip çıkmaktır. Türkiye, ya gençlerini küresel rekabetin aktörleri haline getirecek, ya da onları işsizlik, güvencesizlik ve umutsuzluk sarmalında yitirecektir.