20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Gezi twitçilerine kötü haber

Gezi Parkı olayları sonrası, sosyal paylaşım sitelerinin hukuki durumu ve bu sitelerde hakaret edilmesi halinde suç olup olmadığı yönündeki tartışmalar aralıksız sürüyor. Bilişim hukuku alanında yaptığı çalışmalarla tanınan Avukat Özgür Eralp, ABD merkezli Twitter, Facebook gibi sosyal medya sitelerinin kullanıcı bilgilerini ifade özgürlüğü kapsamında vermeyi reddettiğini, ancak bu sitelerdeki hesapların kişiye ait olduğu hukuki soruşturma kapsamında kanıtlanırsa ceza alabileceğini söyledi.

ARDA YAVUZ / STAR1 Temmuz 2013 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Gezi twitçilerine kötü haber
Eralp, “Türk Ceza Hukukunda hakaret gibi suçların işlenmesinde internet veya sosyal medya aracılığıyla işlenmesi kapsam dışında tutulmamıştır. Kişinin kendine ait olduğu başka delillerle ispat edilen bir sosyal medya hesabı nedeniyle cezai anlamda sorumlu tutulabilmesi mümkündür. İnternet üzerinden yapılacak bu eylemlerde 'basın yoluyla hakaret' maddesi gereğince ağırlaştırıcı hükümler mevcuttur” dedi. Özgür Eralp, büyük tartışma konusu olan “Hakareti retweet ettim suç mu” sorusuna da yanıt verdi. Avukat Eralp, “Bir sosyal paylaşım sitesinde, başkasına ait bir iletiyi paylaşmak o görüşe katılmak anlamında değerlendiriliyor. Yani retweet yapmak, facebook'ta bir iletiyi paylaşmak da eğer hakaret içeriyorsa cezai sonuçlar doğurabilir” diye konuştu.

Bilişim Hukuku Uzmanı Avukat Özgür Eralp, son günlerin en çok merak edilen sosyal medya ve hukuki durumu hakkında açıklama yaptı. Eralp, kamuoyunda facebook ve twitter gibi sosyal medya uygulamalarının, savcılık ve mahkemelerin resmi yazışmalarına net olarak cevap vermemesi nedeniyle yanlış bir algı oluştuğunu belirterek, kişinin kendine ait olduğu başka delillerle ispat edilen bir sosyal medya hesabı nedeniyle cezai anlamda sorumlu tutulabileceğini söyledi. Ceza hukukunda hakaret vb. suçların internet veya sosyal medya aracılığıyla işlenmesinin kapsam dışında tutulmadığının altını çizen Eralp, aksine internet üzerinden yapılacak bu eylemlerde ağırlaştırıcı hükümlerin mevcut olduğunu kaydetti. Özgür Eralp, “Yargıtay uygulamasında internet üzerinden işlenen bu tür suçlarda alenilik şartı oluşmuşsa TCK 125/4 uyarınca artırım yapılması da öngörülmektedir. Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesine göre 'bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir. Hakaret suçunun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi halinde ceza bir yıldan az olamaz” dedi.

Bir kişinin sosyal medyadaki hesabın kendisine ait olmadığını ileri sürmesi halinde, hukuki soruşturma ile bilgisayarında yapılacak incelemelerle bunun tespit edilebileceğini belirten Eralp, “Örneğin bir kişi sosyal medyadaki hesabın kendisine ait olmadığını ileri sürdü. Bu durumda hakim kararıyla bu kişinin bilgisayarında inceleme yapılabilir. Siz 'benim değil' deseniz de eğer bilgisayarınızda bu hesabın size ait olduğuna yönelik digital delil bulunursa, cezai yaptırımla karşı karşıya gelebilirsiniz” şeklinde konuştu.

Genellikle “İnternetten suç işlediğim için evime polis geldi. Bilgisayarlarımı ve cep telefonumu almak istediler. Vermek zorunda mıyım” sorusuyla karşılaştığını kaydeden Özgür Eralp, “5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 134. maddesine göre, bir suç nedeniyle yapılan soruşturmada, başka surette delil elde etme imkanının bulunmaması halinde, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin haline getirilmesine hakim tarafından karar verilir. Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması halinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alınabilmesi için bu araç ve gereçlere el konulabilir. Şifrenin çözümünün yapılması ve gerekli kopyaların alınması halinde, el konulan cihazlar gecikme olmaksızın iade edilir. Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine el koyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır. İstemesi halinde, bu yedekten bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya avukatına verilir ve bu husus tutanağa geçirilerek imza altına alınır. Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine el koymaksızın da, sistemdeki verilerin tamamının veya bir kısmının kopyası alınabilir. Kopyası alınan veriler kağıda yazdırılarak, bu husus tutanağa kaydedilir ve ilgililer tarafından imza altına alınır” diye konuştu.

İnternet güvenliği, güvenli internet, adli bilişim ve bilişim hukuku alanındaki çalışmalarıyla tanınan BTK İnternet Kriter Kurulu ve TEDER Yönetim Kurulu Üyesi Çığır İlbaş da kullanıcıları “uygulamalar” konusunda uyardı. Sosyal medyada yüklenen bazı uygulamaların, kişilerin hesaplarını ele geçirip kendi kendine sanki o kişiden gidiyormuş gibi mesaj gönderdiğini vurgulayarak, “Sosyal ağ ve sosyal medya sitelerindeki hesaplar için en büyük risk, hesaba yüklenen uygulamalarla oluşuyor. Örneğin, son olarak twitter'da bir uygulama tam 30 kez bir siyasi hakkında hakaret içeren iletiyi ard arda paylaştı. Bu paylaşım sanki hesap sahibi tarafından yapılıyormuş gibi göründü. Bu uygulamanın gönderdiği tweet nedeniyle, hesap sahibi hukuki anlamda sorumlu tutulabilir” dedi.

Özellikle facebook ve twitter kullanıcılarının hesaplarına erişim izni isteyen uygulamalara bu izni vermeden önce arama motorlarından konuyla ilgili bilgi edinmeleri gerektiğini vurgulayan İlbaş, “E-posta adreslerine gelen sahte iletilere karşı da temkinli olmak gerekiyor. Facebook ve twitter sitelerinin sahte kopyalarının linklerini e-posta mesajlarıyla kullanıcılara gönderen şifre hırsızları var. Ayrıca bilgisayarda ve akıllı telefonlarda lisanslı ve güncel bir antivirüs yazılımı kullanmak da bu tür tehditlere karşı alınabilecek temel önlemler arasında yer alıyor.

BANKA VE KREDİ KARTI DOLANDIRICILIĞI HALA BİR NUMARALI SUÇ
İlbaş, sahte banka ve sosyal medya siteleri aracılığıyla şifre çalma işlemlerinin Türkiye'de ve dünyada en yaygın bilişim suçu olduğunu, 2011'de Avukat Mehmet Ali Köksal ile birlikte yaptıkları “Türkiye Bilişim Suçları Haritası (1990-2011)” adlı çalışmalarında bu konuyu ele aldıklarını söyledi. Mahkemeye intikal eden ilk bilişim suçunun Kayseri'de işlendiği 1990 yılından günümüze kadar her yıl en çok işlenen bilişim suçunun internet bankacılığı ve kredi kartları ile ilgili suçlar olduğunu aktaran İlbaş, kullanıcıları özellikle sahte banka sitelerine karşı dikkatli olmaları konusunda uyardı. İlbaş, kullanıcıların bankaların internet sitesinin tam ismini arama motorlarından değil, adres çubuğuna eksiksiz yazarak girmelerini istedi.

MODEM PAYLAŞIMI SIKINTI YARATABİLİR
İlbaş, “Türkiye'de modem şifresini paylaşarak kullananların sayısı oldukça fazla. Paylaşım, büyük bir güvenlik zafiyeti doğuruyor. Modem şifresinin paylaşılması ciddi bir suç. Elektronik Haberleşme Kanunu'na göre kendi aboneliğini bir şekilde komşularıyla veya üçüncü şahıslarla paylaşan kişiler için bin günden 10 bin güne kadar idari para cezasına çarptırılabiliyor. Kanun, bu kişileri lisans almadan internet servisi yapan kişi olarak tanımlıyor. Sizin modeminizle internete giren bir kişi eğer bir suç işlerse bundan da sorumlu tutuluyorsunuz” şeklinde konuştu.