Siyonist hareket yüz yılı aşkın süredir bu toprakta terör üretiyor.
Yüz yıldır Filistinlileri öldürüyor.
Bu retorik değil; tarihsel olgu ve pratik stratejinin özeti.
Balfour Deklarasyonu ile başlayan süreç, Nakba ile devam etti. Toprak gaspı, yerinden etme, koloni yerleşimleri, askeri kontrol ve uluslararası meşruiyet arayışı hep aynı zincirin halkaları oldu. Bugün Gazze için önümüze konan plan da bu zincirin yeni halkasıdır.
Başka bir şey daha var... Siyonist diktesini söylemekten başka bir şey yapmayan Trump, barış perdesiyle İsrail'e yeni bir koruma kalkanı oluşturuyor.
Trump'ın açıkladığı 20 maddelik plan ateşkes, esirlerin serbest bırakılması, yeniden inşa gibi süslü başlıklarla paketlendi. "Barış Kurulu" denilen uluslararası organ ve Tony Blair isminin yan yana anılması bile bu paketin ne kadar boş olduğunu gösteriyor. Irak'ın yalanlarla işgalini meşrulaştıran bir figürün yeniden sahneye sürülmesi, barış değil vesayet demektir. Irak'ın enkazından ders almadılar; aynı oyunu Gazze'de oynamak istiyorlar.
Trump'ın konuşması baştan sona tutarsızlıklarla doluydu. Abraham Anlaşmaları'nı -ki İbraham diye telaffuz etti- överken, İran'ın bile bir gün bu anlaşmalara katılabileceğini söyledi. Arap başkentlerine "Gazze silahsızlandırılacak" mesajı verdi. Netanyahu'ya teşekkürler yağdırdı, sonra Katar'a güvence sundu. Hamas'a seslenip "72 saat içinde esirleri bırakın, savaş biter" dedi. Aynı konuşmada hem İran'a kapı araladı hem İran'ı dışladı. Bu zikzak, Trump'ın iradesini değil, ona dikta edilen metni gösteriyor.
En çarpıcı nokta, iki yıldır süren abluka, bombardıman ve toplu yıkımın hiç anılmamasıydı. Bilakis Hamas'ı suçlu bulup, her zamanki İsrail'in kendini koruma hakkını yenilemekten başka bir şey değildi aslında bu konuşma. Netanyahu'nun etnik temizlik operasyonları örtbas edilirken, Trump'ın ona sık sık teşekkür etmesi utanç verici bir tablo oluşturdu. Bu teşekkürler, yalnızca İsrail'in suçlarını meşrulaştırmaya yaradı.
Açık söyleyeyim...
Gazze'nin yönetimi dışarıya bağlanacak, fonlar ve yardımlar siyasi baskı aracına dönüşecek. "Geçici otorite" adı altında halkın iradesi bypass edilecek. Hamas'sız barış dayatması, sahada kalıcı istikrar değil yeni çatışma dalgaları oluşturacak. İsrail içeride "zafer" görüntüsü vermeye çalışırken, dışarıda yalnızlaşması derinleşecek. Bu yalnızlaşmadan geri dönüş olmayacak. Uluslararası kamuoyu nezdinde İsrail, artık sadece işgalci değil, tecrit edilmiş bir yapı olarak kalacak.
Çelişkiler, çelişkiler çelişkiler... Trump'ı bile aşan çelişkiler. Bir yandan "hiç kimse Gazze'yi terk etmeye zorlanmayacak" diyor, aynı anda Gazze'nin "radikallikten arındırılmış bir terörsüz bölgeye" dönüştürüleceğini ilan ediyor. Özgürlük vaat eden ama kontrol dayatan bir plan, barış değil; işgalin ve soykırımın yeni kılıfı.
Önümüzdeki dönem daha zorlu olacak. Bölgesel kutuplaşma büyüyecek, hatta Arap dünyasında yeni saflaşmaların kapısını aralayacak. Uluslararası hukuk alanında ise dosyalar birikirken, Batı'nın çelişkileri kurumları felce sürükleyecek.
Dolayısıyla bu bir anlaşma değil, çatışmayı daha da büyütecek mayınlı bir zemindir. Blair'in adı, Trump'ın tutarsızlığı, Netanyahu'ya edilen teşekkürler -hepsi tarihe geçmiştir.