Davut Koridoru, bölgesel dengeleri altüst etmeyi hedefleyen, kaosu merkeze alan sinsi ve çok katmanlı bir kuşatma stratejisi. Kuzeyde PYD'nin tahkimatıyla, güneyde Dürzî unsurların kışkırtılması arasında artık açık bir senkronizasyon göze çarpıyor. Nusayrileri bu denklemde göz ardı etmemek şart. Bu karanlık senaryo, Golan'dan Deyrizor'a uzanan bir eksende, etnik ve mezhebi fay hatlarını ustalıkla tetikleyerek İsrail'in çevresini kontrol edilebilir bir mozaiğe dönüştürmeyi amaçlıyor. Plan, söylenenlere bakmayın siz, Tel Aviv ile Washington arasındaki stratejik ittifakın ortak ürünü.
PARÇALANMIŞ SURİYE: HERKESİN SAVAŞI, SİYONİZM'İN ZAFERİ!
Suriye'nin bugünkü kırılgan haritası, yalnızca iç savaşın bir sonucu değil; dış güçlerin çok yönlü ve kirli müdahalelerinin bir eseridir.
İsrail bu süreçte doğrudan savaşmıyor, sinsice harita çiziyor.
Golan Tepeleri'nin çevresini Dürzî kimliği üzerinden insansızlaştırmak;
PYD üzerinden kuzeyde etnik bir otonom yapı inşa etmek;
Lübnan'a uzanan hatları kaosa teslim etmek;
Türkiye'yi güneyden stratejik bir kıskaca almak.
Bunlar, sahadaki basit hamleler değil; Siyonist el kitabının stratejik adımlarıdır.
PYD SALDIRILARI VE DÜRZÎ AYAKLANMALARI: AYNI ELİN İKİ PARMAĞI
Geçtiğimiz günlerde PYD'nin gerçekleştirdiği alçak terör saldırıları ile Süveyda'da yeniden alevlenen Dürzî ayaklanmaları, tesadüfi olaylar değildir.
Bu iki cepheden yükselen kaos dalgası:
Davut Koridoru'nun kuzey ve güney hatlarını eş zamanlı harekete geçirme operasyonudur;
Türkiye'nin kara bağlantısını kesme girişimidir;
Egemen bir Suriye idealini çökertme çabasıdır.
EKONOMİK VE STRATEJİK HÂKİMİYET KALESİ GOLAN TEPELERİ
İsrail'in 1967'de işgal ettiği ve bugün hâlâ fiilen domine ettiği Golan Tepeleri, Davut Koridoru'nun stratejik kalbidir.
Çünkü bu bölge...
İsrail'in su kaynaklarının %30'unu barındırıyor;
Suriye'ye ve Ürdün'e tepeden bakan bir askeri üstünlük sağlıyor;
Suriye'nin iç hattına sızmak için doğal bir sıçrama tahtası özelliğini taşıyor.
İşte bu yüzden Golan'dan Süveyda'ya uzanan hatta bir "koridor" inşa ediliyor. Bu, bir güvenlik projesi değil, daha ziyade ekonomik ve jeopolitik bir hâkimiyet stratejisidir.
İRAN HATTI MI, SURİYE BÜTÜNLÜĞÜ MÜ?
ABD'nin bölgede kalma bahanesi olarak öne sürdüğü "İran etkisi" söylemi, düpedüz bir aldatmacadır.
İran burada neden değil, sonuçtur.
Malum, kaos büyüdükçe İran yayılır! Ama asıl soru şu: "Kaosu kim körükleyerek İran'ı sahaya yaymıştı?"
Egemen bir Suriye ayağa kalktığı zaman ne İran, ne İsrail, ne de ABD bu toprakları operasyon alanına dönüştürebilir.
Yani, vekil örgütleriyle büyük bir yenilgi yaşayarak geri çekilmesine rağmen "İran hat oluşturuyor" diyerek yapılan operasyonların, İsrail'in kaos stratejisini desteklemekten başka bir anlamı yok.
TÜRKİYE'NİN STRATEJİK DİRENİŞİ: TAKTİĞE DEĞİL, VİZYONA DAYALI
Bu karanlık tablo karşısında Türkiye'nin kararlılığı kaya gibi sağlamdır.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın sözleri bu iradeyi net bir şekilde ortaya koyuyor:
"Suriye'yi parçalamanın ne siyasi ne askeri bir getirisi vardır. Devlet çökerse kaos herkesi yutar. Buna asla izin vermeyiz."
"PYD'nin özerklik rüyası, bölgeyi karanlığa gömer. Dürzî ayaklanmaları ise İsrail'in orkestra şefliği yaptığı etnik mühendislik oyunudur."
Türkiye bu meseleye taktiksel değil, jeopolitik bütünlük vizyonuyla yaklaşıyor. Çünkü mesele yalnızca sınır güvenliği değil; bir beka meselesidir.