ABD, İsrail eliyle Ortadoğu'yu ateşe atarken, aslında gerileyen küresel hegemonyasını kurtarmaya çalışıyor. İran'a yönelik saldırılar, bölgesel bir çatışma gibi görünse de küresel bir etkiye sahip bu yüzden. ABD'nin petrol sahalarından ticaret yollarına uzanan bu kirli stratejisi, krizle boğuşan dünyada yeni çatışma alanlarını tetikleme potansiyeline sahip.
Onun için daha serin kanlı, gerçekçi ve eski güç algılarını bir kenara bırakarak analizler yapmamız gerekiyor.
Artık hepimiz biliyoruz, İran'a yapılan saldırılar, nükleer silah yalanını bir kılıf olarak kullanıyor; asıl hedef, İran üzerinden enerji ticaretiyle doların küresel tahtına meydan okuyan yeni sistem arayışlarını diz çöktürmek. Malum İran, Ortadoğu'nun petrol damarlarında kilit bir oyuncu. ABD, İran'ı kontrol altına alarak "müşteri devlet" konuma getirip petrol ticaretini domine etmeyi ve doların dünya ticaretindeki hakimiyetini garanti altına almayı planlıyor.
Bu konuyu biraz netleştirelim...
Amerika, Ortadoğu'nun petrolünü kontrol ederek, yalnızca enerji güvenliğini sağlamakla kalmaz, dediğim gibi aynı zamanda doların küresel ticaretteki hakimiyetini de garanti altına alır. Petrol, küresel ticaretin kalbinde yer almakta ve petrol ticaretinin dolar üzerinden yapılması, ABD'nin finansal egemenliğini pekiştirmektedir. Dolayısıyla Ortadoğu'da İran'a yönelik bu saldırı, sadece bölgesel bir savaş değil, dolar ve petrolün küresel finansal düzeni koruma çabasıdır.
Öte yandan, İran'ın, Çin'in Yeni İpek Yolu için stratejik önemi de büyük. Çin, Ortadoğu üzerinden Batı Asya ve Avrupa'ya ulaşmak için İran'ı önemli bir bağlantı noktası olarak görmekte. ABD, İran'ı kontrol altına alarak Çin'in küresel ticaret ağını sekteye uğratmayı amaçlıyor. Bu durum, Çin'in bölgedeki etkisini zayıflatacak ve Batı'nın enerji güvenliğini artıracaktır.
İran aynı zamanda Rusya ile Hindistan arasındaki Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru'nda önemli bir noktada bulunmaktadır. Bununla birlikte Hazar Denizi'nden Süveyş Kanalı'na kadar uzanan bölgeyi denetlemek, Rusya'nın ekonomisine de zarar verebilir. Ayrıca, ABD'nin İran'ı kontrol altına alması, Rusya'ya güneyden bir tehdit oluşturur ve böylece Rusya'nın hareket alanını daraltır. İran'ın stratejik konumu, sadece Çin'e karşı değil, aynı zamanda Rusya'ya karşı da ABD'nin üstünlük kurma amacının bir parçasıdır.
Dolayısıyla Neoconlar, İran'ı ABD'nin ulusal çıkarlarının merkezi bir ekseni olarak görmekte ve bölgedeki tüm etnik ve dini grupları birbirine düşürerek İran'ın stratejik gücünü kırmayı amaçlamaktadırlar. ABD'nin hedefi, İran'ı parçalayarak ya da tamamını kontrol altına alarak bölgesel denetimi yeniden şekillendirmek ve dolar sistemine sadık müşteri devletler oluşturmaktır.
Ama açık bir gerçek var ki, son yıllarda hayata geçirdiği her strateji ABD'nin ayağına dolanıyor. Deyim yerindeyse eski günlerinin hevesiyle hareket edip bugünün gerçekliğinin içine saplanıyor.
Onun için diyorum ki, ABD ve İsrail'in İran'a yönelik hukuksuz ve şiddet dolu hamleleri, gerileyen bir imparatorluğu ayakta tutma çabasının kanlı bir yansıması. İran üzerinden yeni sistem arayışlarını hedef alan bu kaos planı, petrol ve doların efendiliğini sürdürmek için dünyada yeni arayışları ve bloklaşmaları tetikliyor. İran, ne kadar direnebilir bilinmez ama, kaos, en çok sahibini boğar.