Donald Trump, bir yanda barıştan bahsediyor, öte yanda savaş tehditleri savuruyor. "İran ve İsrail barışa ulaşacak," derken, "İran, ABD'ye saldırırsa, tam güç ve kudretimizle karşılık veririz," diye rest çekiyor. İsrail'in İran'a düzenlediği hava saldırıları, Trump'ın "mükemmel" ve "çok başarılı" diye alkışladığı bir yıkım. "Her şeyi biliyorduk," diyerek operasyonun her detayında parmağı olduğunu itiraf ediyor. Bu tablo, ABD'nin Ortadoğu'yu kaosa sürükleyen stratejisini gözler önüne seriyor; barış lafları, kirli bir oyunun örtüsü sadece.
Bu oyunun en iğrenç yanı, Trump'ın hakikat sonrası bir dünyada ahlaki çizgiyi hiçe sayarak barışı bir silaha dönüştürmesi. "Bazen savaşmaları gerekir," diyerek çatışmayı savunuyor, ama aynı anda "İran ve İsrail barışa ulaşacak," masalını anlatıyor. "60 gün verdim, bugün 61. gün," diyerek İsrail'in İran'a saldırısını bizzat planladığını söylüyor. New York Post'a "İsrail'in saldırı tarihini her zaman biliyorduk," diye övünüyor. Daha yenilerde ABD İsrail'e istihbarat ve 300 Hellfire füzesiyle destek verdi. Bu hakikat ortada yokmuş gibi Trump, "İran'a fırsat verdik, ama kabul etmediler. Çok sert vuruldular," diyerek saldırıyı savunuyor. Hülasa, barış söylemi, ABD'nin ve İsrail'in kirli savaşının bir aparatından, hatta en etkili silahından başka bir şey değil.
Bütün bu sahtekar tutumları diplomasi tiyatrosunun tezahürü aslında. Trump, Truth Social'da "Amerika Birleşik Devletleri, dünyadaki en iyi ve en ölümcül askeri ekipmanı üretiyor," diye böbürleniyor; o silahlar, İran'daki hedefleri vurdu. Wall Street Journal, Trump'ın bu "sürpriz katliamı" gizlemek için diplomatik bir oyun oynadığını yazdı. ABD'nin İsrail'e milyarlarca dolarlık yardımı, bu yıkımın temel taşı. Bir yanda diyalog lafı edip öte yanda güç gösterisi yapıyor.
Peki, Trump neden böyle ahlaksız bir oyun oynuyor? ABD, Ortadoğu'da kaos oluşturmak için İsrail'in bilgiyi çarpıtan teolojik saplantılı stratejilerinin arkasına gizleniyor. Batı aklı için bu sıradan bir şey. Ama şunu da belirteyim, Amerika'nın resmi politikası olan kaos, bumerang etkisiyle sahibini vuracak bir strateji. Şimdilik ABD'nin İsrail'e verdiği sınırsız destek, oyunu güçlendiriyor. Trump'ın "Bazen savaşmaları gerekir" lafı, bu planın bir parçası; barış lafı ederken çatışmayı harlıyor. Büyük stratejist Clausewitz'in "sis perdesi" dediği şey burada işliyor: Barış sözleri, savaşın kirli niyetlerini gizliyor. Diplomasi, füzelerin gölgesinde kayboluyor. Üstelik, büyük güçlerin bölgeyi karıştırıp barış masalları anlatması, tarih boyunca tanıdık bir hikâye.
Ortadoğu, Trump'ın iki yüzlü oyunlarıyla felakette yeni bir aşamaya geçiyor. Artık daha net konuşabiliriz. İngiliz jeopolitiğinin oluşturduğu denklemin yerine yeni bir denklem oluşuyor. Trump, bugünkü sistemin bir görüntüsü olduğunu idrak edersek sürecin yönetiminde söz sahibi olabileceğimizi anlarız.
İsrail'in İran'a saldırısı, ABD'nin kaos planının kanlı bir hamlesi; açık söyleyeyim Trump, bu yıkımın göbeğinde. Barış lafları, savaşın kirini gizleyen bir yalan. Büyük güçlerin sahte sözlerine inananlar, bu yangında kül olur. Bölge, Trump'ın fitnesiyle bataklığa gömülüyor; bu kaos, daha büyük belaları doğuracak. Ama Türkiye, bu ateş çemberinde diplomasiyle sağduyunun sesi olmaya devam ediyor. Bölgede barış için çaba gösteren Ankara, kaosun ortasında umut ışığı yakıyor.