Artık iyice çıldırdılar.

Gazetecilik etiği, ahlakı hak getire...
Ne bir pusulaları kaldı ne de gazetecilik adına gerçek anlamda bir dertleri...
Meclis'te CHP'nin marjinal bir parti gibi dışında kaldığı birlik beraberlik pozu resmen kimyalarını bozdu. O fotoğraf karesinde olanlara saldırdıkça saldırıyorlar...
Daha düne kadar altılı masada kader ortaklığı yaptıkları isimlere etmedikleri kalmadı...
Yeni Yol Genel Başkanı Ali Babacan o fotoğraf karesindeki isimlerden biriydi.
Meclis'teki grup toplantısında Erdoğan ile aynı karede yer aldığı için başına gelenleri, isyan ederek anlattı...
Aynen buraya yazıyorum.
"Bize ne küfürler ne hakaretler... Akıl alacak gibi değil.
Öfkeleri dinmiyor, kinleri bitmiyor.
O tayfaya seslenmek istiyorum: Siz bizi ne sanıyorsunuz? Nereye gideceğimizi, kimi selamlayacağımızı size mi soracağız?
Bu güruh biz asılız diyor, başkalarına tahammülleri yok, kendilerinden görmediklerine her fırsatta hakaretler yağdırıyorlar."
Sayın Babacan'a "Uyan da balığa gidelim" mi diyelim, "Günaydın!" mı diyelim, ne diyelim bilemedim.
Hani Muharrem İnce'nin, Meral Akşener'in hatta Kemal Kılıçdaroğlu'nun bugüne kadar yaşadıklarından da mı hiç ders almadınız?
Kader ortaklığı yapmaya çalıştığınız CHP'nin sırtını yasladığı kitle, gazeteci, trol tayfası için değer kavramının bir karşılığı yok...
Bakın en son başımıza gelen bir olayı anlatayım.
Malumunuz Ankara bir süredir su kesintileriyle gündemde.
AK Parti durumu vatandaşa anlatmak için bir basın açıklaması yapıyor.
24 Muhabiri Ahmet Taner Işıldak da tüm gazeteciler gibi orada...
Ve doğal olarak da elinde plastik bidon çeşmeye su doldurmaya gelenlere mikrofon uzatıyor... Röportaj yapıyor.
Sözcü TV ekibi bizim ekibe ve gelen diğer gazetecilere "FETÖvari" taktiklerle kumpas kurmaya çalışıyor.
Aslında su kesintisi yokmuş, 24 Muhabiri vatandaşa ne söyleyeceğini tembih ediyormuş gibi bir kurgu yapmaya çalışıyorlar.
Ama gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır.
Bizzat Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş su kesintilerini kabul etti, suçu Gökçek yönetimine attı. Ayrıca sosyal medyaya Ankara su kesintisi yazmanız yeterli yüzlerce video, fotoğraf isyan mesajı var...
24 Genel Yayın Yönetmeni Ömer Özkök, Günün Manşeti'nde röportajın ham halini yayınladı. Sözcü hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi.
Şunu tüm kalbimle söylüyorum. Neredeyse 11 yıldır 24 Haber Merkezi'nin emanet edildiği isimlerden biri olarak bugüne kadar hakkımda Haber Müdürü ve Koordinatör olduğum dönemde tek bir dava açılmış değil, tek bir haberimizden dolayı tekzip yayınlamak zorunda kalmış değiliz.
Zaten medya mahallesi küçüktür, bizi bilen de bilir.
Bugüne kadar ekmeğimizi hep namusumuzla, sadece habercilik yaparak kazandık. Özetle şunu söylemeye çalışıyorum:
Karşımızda gerçekten sesi çok çıkan, özellikle medyayı domine etmeye çalışan bir azgın azınlık var...
Tek gündemleri karalama haberciliği, manipülasyon ve dezenformasyon yaymak...
Bu yüzden benim CHP'ye en büyük tavsiyem bu kitleden kurtulması olacaktır.
Zira para için her kılığa giren, dün övdüğüne bugün söven bu kitle ile CHP bırakın iktidar olmayı sürekli olarak itibar erozyonuna uğruyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu duruma işaret etti...
Erdoğan, "Öyle bir pişkinlik ki başkent halkına günlerdir Kerbela'yı yaşatıyorlar. Bir de utanmadan yok 'Telefon edin, şunu yapalım, bunu yapalım' diyorlar. Yahu sen önce çöpleri topla. Sen önce vatandaşa su ver. Sen önce milleti çöp dağlarından, kokudan kurtar. Sen önce rüşvet çamurunu bir temizle. Sizin hiç insafınız, hiç vicdanınız yok mu?" sözleriyle tepki gösterdi.
CHP'li Ruşen Çakır gibi fonlandığını açıktan kabul eden CHP destekçisi gazeteciler bile bu durumdan kaygı duyduğunu söylemeye başladı.
Hasarın ne boyutta olduğunu siz düşünün.
Özetle, Panorama TR'nin araştırmasında CHP'ye destek verenlerin dahi "ülkeyi yönetebileceğine güvenim yok" cevabı vermesi, CHP ekonomiyi düzeltebilir mi sorusuna "hayır" cevabı, anlamak isteyenler için çok açık mesajlardır.
Dediğim gibi CHP gerçekten milletin gönlüne girmek istiyorsa önce kutuplaştıran nefret dilinden uzaklaşması, paraya göre yön değiştiren sözde gazeteci, trollerle yolunu ayırması gerekiyor.
Aksi durumda birbirini yemeye devam eden millete de umut değil korku veren bir yapı olarak kalmaya devam edecek...

AKLINI BAŞINA DEVŞİR!
Terör Örgütü PYD Elebaşı Ferhat Abdi Şahin'i ABD'nin eğer gerçekten bölgede bir barış istiyorsa güçlüce bir sarsması ve "Aklını başına devşir" diye uyarması gerekiyor. Zira Suriye'deki İsrail kışkırtmalarının bir parçası olarak kan ve gözyaşından başka, Suriyelilere getirebileceği bir şey yok.
Lazkiye'de Esed artıkları isyan etti olmadı.
Süveyda'da İsrail'in kışkırttığı Dürziler ayaklandırıldı. Olmadı.
Şimdi Halep'te PYD'nin güçlü olduğu Şeyh Maksut mahallesinde provokasyonlar yapılıyor. İstiyorlar ki Şam yönetimi teröristlerle, isyancılarla, darbecilerle mücadele ederken sivilleri katletsin, işler çığırından çıksın Suriye'de yine iç savaş günleri yaşansın... Ancak o tren kalktı... Ve bu saatten sonra Suriye'de yeni bir iç savaş çıkmasına ne Şam ne de Ankara izin verir...
İsrail'e sırtını yaslayarak yol alacağını düşünenlerin kurduğu hayallerin kabus olmasına çok az bir zaman kaldı...
Halep'teki kışkırtmanın hemen ardından Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani'nin Ankara'ya yaptığı ziyaret bu açıdan anlamlıdır. Şeybani, "Türkiye'ye minnettarız ve güveniyoruz" derken, SDG ile "Tek devlet" esası üstünden görüşüldüğünü belirtiyor.
Aynı şekilde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin İmralı'ya gidilsin ve SDG için son kez bir çağrı yapılması sağlansın çıkışı aslında Suriye'deki Kürtlere de terör örgütü SDG'nin iplerinin kimin elinde olduğunu gösterme çabasıdır.
Zira SDG'nin Öcalan'ı dinlemeyeceğini herkes biliyor. Ancak Ankara ve Şam yönetimi olası tüm ihtimalleri denemek, kimsenin burnu kanamadan bir çözüm üretmek mümkünse yerine getirmek istiyor.

İNSAN GİBİ GÖRÜNÜYORLAR
"Elleri, ayakları, yüzleri var. Uzaktan insan gibi görünüyorlar. Ama kesinlikle insan değiller" Sumud Filosu'ndaki aktivistlerden biri İsrail Cezaevindeki tutsaklık günlerinde kendilerine işkence edenleri böyle tarif etmişti.
Gazze'deki soykırımla birlikte gördük ki Siyonizm bazı Yahudileri zombileştirmiş.
Bakın, ABD'de yaşayan İsrailli model ve oyuncu Sarai Givaty, Filistinli çocukların öldürülmesine üzüldüğünü söylüyor. Ama bunun bir gereklilik olduğunu savunuyor. Hem de kameraların önünde...
Peki gerekçesi ne "Gazzeli çocukları öldürmezsek ilerde büyüyünce terörist olurlar" diyor. Tam da bu kafa işte insanlığın sorunu aslında...
Peki İsrail bunca saldırılarına rağmen kazanıyor mu?
Bu soruya biz değil, İsrail kanalında yorumculuk yapan emekli İsrailli Tümgeneral Yitzhak Brick cevap versin.
Zira İsrail'in Lübnan'da Hizbullah'a karşı mevzi kazanamadığını, ABD devreye girdiği halde, silahları bırakmasını sağlayamadığını söylüyor.
Suriye'de Şam-Ankara ittifakının Netanyahu için bir yenilgi olduğunu ve İsrail için büyük bir tehdit haline geldiğini iddia ediyor.
Daha da önemlisi Gazze'deki durumu özetlerken HAMAS'a karşı başarısız olunduğunu söylüyor. Emekli Tümgeneral'in, "Gazze'de bize üç tugay olduğunu söylüyorlar. Ama biz biliyoruz ki askerlerin çoğu Gazze'ye gelmedi. Kara operasyonu yapamıyoruz" sözleri dikkate değer.
Zira Hamas verdiği şehitlere rağmen gücünü koruyor. Bunu da biz değil, Fransa Cumhurbaşkanı Macron söylüyor...
Zira İsrail askerleri şehit olmaya inanmış bir Hamaslı karşısına çıkmaya, çatışmaya girmeye cesaret edemiyor.
Kara hakimiyeti sağlayamadığı için de zaten bugüne kadar Hamas'ın ne tünellerine girebildi ne de rehineleri kurtarabildi... Bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın deyimiyle Mısır'dan umut veren haberler alabiliriz... MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın Mısır'daki müzakere masasında olması içimize su serpiyor. Ben bu satırları yazarken, Dışişleri Bakanı Fidan, "4 maddede uzlaşma olursa ateşkes duyurulacak" diye durumu özetliyordu. Bu yüzden inşallah tez zamanda bu vahşetin durdurulduğu, iki devletli çözümün konuşulduğu günlere kavuşuruz diye umutlanmak için çok sebebimiz var...