Son dönemde sınanırcasına birçok afet üst üste geldi, özellikle depremler kara bulut bir gibi Türkiye’nin üzerine çöktü. Manisa Akhisar’da 22 Ocak’ta meydana gelen 5.4 büyüklüğündeki depremin ardından artçıların sona ermemesi, vatandaşları endişeye sevk etti. Bugün de 3.6 ve 3.0’lık 2 sarsıntı yaşayan bölge hakkında merak edilenleri Prof. Dr. Hüsnü Can ve Prof. Dr. Şerif Barış ile konuştuk.
TEDİRGİN OLMAYIN
BİRBİRİYLE ALAKALI DEĞİL
Prof. Dr. Hüsnü Can’ın da görüşleri oluşan sarsıntıların tehlikeli boyutlara ulaşmayacağı yönünde. Prof. Dr. Can bugün yaşanan iki depremden yola çıkarak, “Manisa Kırkağaç’ta bugün oluşan iki deprem Akhisar’dan bağımsızdır. Başka bir fay hattı üzerinde gerçekleşmiştir. Depremlerin etkileri hemen kaybolmaz, daha önce Manisa Akhisar’da 5.4 büyüklüğünde oluşan kırılmanın artçıları da henüz sürüyor olabilir. Fakat bunlar oldukça küçüktür ve zaman içerinde sönecektir” diye konuştu.
EN BÜYÜK AVANTAJ: KISA BOYLU FAYLAR
Ege Bölgesi’nde çok fazla fay hattı var. Ve bu hatlar hareket halinde. Fakat avantajlı olan durum bu fayların boylarının kısa olması. Kısa boylu fay ne demek? Fayların derinliği ve uzunluğu oluşturacakları depremin şiddetiyle doğrudan ilişkilidir. Ege’deki faylar kısa olmaları sebebiyle üzerlerinde çok fazla bir enerji biriktirmiyor, dolayısıyla büyük deprem tehlikesi oluşturmuyor.
AZ ENERJİ ÇOK ENDİŞE SEBEBİ İSE ‘YÜZEYSEL’LİK
Peki, bu kısa boylu faylar neden az enerjiyle çok endişe oluşturuyor? “Ülkemizde yaşanan depremler ‘yüzeysel’ olarak nitelendirilir” diyen Prof. Dr. Can, “Yani oluşan kırılma yerkabuğunun yakınında meydana geliyor. Bu da yüzeye yansıyan kırılmanın şiddetini arttırıyor. Deprem daha derinde meydan gelseydi, kırılmanın yaydığı enerji dalgaları yüzeye ulaşıncaya dek güç kaybedecek, dolayısıyla da daha az oranda hissedilecekti. Depremlerin hissedilen şiddetinin farklı olmasının bir diğer nedeni ise; bölgenin zemin yapısı… Zemin olarak sağlıklı olmayan arazilerde sarsıntılar daha güçlü hissediliyor ve daha geniş alana yayılıyor” şeklinde konuştu.
BÖLGENİN POTANSİYELİ YOK
Prof. Dr. Barış, büyük depremin izinin nasıl sürüldüğünü şu şekilde açıklıyor; “Bölgede büyük depremlerin olmasının şartlarından birisi fayların çok uzun olması ve o bölgede sürekli bir hareketliliğin yaşanması… Manisa’ya baktığımızda M.Ö. 17 ve 1862’de olmuş yaklaşık 7.0 büyüklüğüne yakın 2 tane deprem var. Daha sonra 1969’da Alaşehir’de yaşanan 6.8’lik bir sarsıntı var. Yani bu bölgenin çok sık çok büyük deprem üretme potansiyeli yok.
2 BİN YILLIK TARİH İNCELENMEDEN SAĞLIKLI BİLGİ VERİLMEZ
Sismologlar ve deprem uzmanlarının depremi anlayabilmesi için öncelikle 2 bin yıllık deprem tarihine bakması gerektiğini belirten Prof. Dr. Barış, “Eğer 150-200 yıllık tekrar eden depremler varsa beklenen bir sonraki sarsıntıyı söylemek mümkün. Buraya baktığımızda Manisa özellikle çok fazla büyük deprem üreten bir potansiyele sahip değil. Bunlara bakılırsa, bölgede meydana gelebilecek depremlerin şiddetinin en fazla yaşanan 3.0 ila 5.4 arasında olduğunu söyleyebiliriz. Ve art arda yaşanan bu orta büyüklükteki depremlerin büyük depreme yol açması beklenemiyor. Türkiye’de daha önce bu kadar sık ve orta sarsıntı sonrası büyük deprem gözlenmedi” ifadeleri kullandı.
KÜÇÜK SARSINTILAR FAYDALI
Olaya başka bir boyut kazandıran Prof. Dr. Can ise küçük sarsıntıların aslında sevindirici olabileceğini ifade ederek, “Bazı bilim insanları bu tetiklemelerle meydana gelen küçük kırılmaların faydalı dahi olabileceğini söylüyor. Çünkü enerjisini küçük artçılarla atan faylar büyük kırılmalar yaşamıyor. Tüm depremlerin ardından akıllara ilk gelen beklenen büyük İstanbul depremini tetikler mi sorusuna gelinirse, cevap son derece net olarak ‘Hayır’ Manisa’da oluşan depremlerin İstanbul’u etkilemesinin ihtimali yok” şeklinde konuştu.
‘GÖRDÜNÜZ MÜ BAK’ KABUSU
Uzmanların açıklık getirmek istediği bir diğer konu ise ‘Depremler birbirini tetikliyor mu?’ sorusu. Prof. Dr. Barış, “Türkiye’de birçok fay var. Bu deprem diğerlerini etkilemez ama yaşanan depremlerden sonra başka bir bölgede bir sarsıntı yaşandığında insanlar ‘Gördünüz mü bak bu deprem onu etkiledi’ diyor. Ama bu doğru değil. Büyük deprem oluşturabilecek faylar var, depremler olursa birbirini tetiklemeden değil, gerilme birikimi nedeniyle olacaktır” dedi.
KABUL EDİN TÜRKİYE’NİN %92’Sİ DEPREM BÖLGESİ
Ve her şeyin sonunda tüm uzmanların ortak fikri ‘gerçekle yüzleşme’ zorunluluğu… Türkiye %92 oranıyla deprem bölgesi. Çünkü deprem sürekli beklenen, engellenemeyecek ve olası bir durum. Yapılabilecek olan bireysel ve devlet eliyle gerekli tedbirlerin alınması… Prof. Dr. Can, “Depremlere hazırlıklı olmalıyız ama sosyal yaşam devam etmeli. Tüm sarsıntılar için geçerli olan; yapılar hasarlıysa girmeyin, deprem sonrası binalar kesinlikle kontrol edilmeli. Yapıdaki hasar tespit edilmez ise ardından gelen artçı yıkım getirir” dedi. Prof. Dr. Barış ise sarsıntılar sırasında ‘ÇÖK- KAPAN- TUTUN’ denilen insanların kendilerini savrulacak, devrilecek eşyalardan koruyacak davranışları bilmeleri gerektiğinin altını çizerek, “Evde, işte, okulda hazır olunmalı. Planlar yapılmalı” dedi.