12 Temmuz 2025 Cumartesi / 17 Muharrem 1447

Kartalkaya'daki yangın faciasında ihmaller zinciri: Acılı anneden sarsıcı ses kaydı

Grand Kartal Otel yangını davasının altıncı duruşmasında hayatını kaybeden 78 kişinin yakınları mahkeme salonunda gözyaşları içinde konuştu. Burada yaşananların 'İhmaller zinciri' olduğunu belirten acılı bir anne, 'Bir kişi elindeki telefonla 1 saniye sürecek 'kurtarın, tahliye edin, boşaltın.' demiyor. Tercih etmediler' ifadelerini kullandı. Öte yandan, “Onun kokusunu kaybetmekten korkuyorum” diyerek, oğlunun son ses kaydını salonda dinletti.

AA12 Temmuz 2025 Cumartesi 19:08 - Güncelleme:
Kartalkaya'daki yangın faciasında ihmaller zinciri: Acılı anneden sarsıcı ses kaydı

Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Bolu Sosyal Bilimler Lisesi'nin spor salonunda özel olarak oluşturulan salonda görülen duruşmada, yangında oğulları Mert, gelinleri Duygu ve torunları 9 yaşındaki Doğa ile 7 yaşındaki Mavi'yi kaybeden Uğurtan ve eşi Sıdıka Ersin Doğan'a söz verildi.

Uğurtan Doğan, günlerdir acı çektiklerini söyledi.

Başka çocuklarının olmadığını belirten Doğan, "Adana'da olduğumuz sürece her gün kabirlerini ziyaret ediyoruz." dedi.

Doğan, oğlunun çok iyi bir baba ve eş olduğunu dile getirerek, "Oğlum, büyük bir uluslararası şirketin genel müdürüydü. Torunlarım çok iyi okullarda okuyordu. Mavi, Halit beyin (otelin sahibi tutuklu sanık Halit Ergül) torununun da sınıf arkadaşı. Ceyda hanım (şirketin yönetim kurulu üyesi tutuklu sanık Ceyda Hacıbekiroğlu) WhatsApp grubuna sömestr tatiliyle ilgili paylaşım yaparak indirim uygulanacağı konusunda yazı yazıyor. Bunun üzerine '2 gün kar tatili yapalım.' diyorlar." diye konuştu.

Ailesine, Ceyda Hacıbekiroğlu ile aynı kattaki bir odanın verildiğini belirten Doğan, "Biraz vicdan olur. Sen çağırıyorsun, 'Size indirim yapacağız.' diyorsun. Gidiyorlar böyle bir katliam oluyor. Böyle bir yangının varlığını hissediyorsun. Yandaki odada arkadaşları var. Yangını hissediyorlar. Saat 03.30'da duman her yeri sarmış. Hemen dışarı çıkıyorlar, kalın kalın giyiniyorlar." ifadelerini kullandı.

Doğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesindeki sorumlulardan şikayetçi olduklarını dile getirerek, soruşturma izni verilmesini talep ettiklerini kaydetti.

"BU ACIYI HİSSEDİN"

Anne Sıdıka Ersin Doğan da yangında hayatını kaybedenlerin yakınlarının acı çektiğini söyledi.

Doğan, oğlunun başarılı, sevgi dolu, değerli bir genç olduğunu anlatarak, "20 Ocak Pazartesi günü saat 12.00'de 'Grand Kartal Otel'e vardık. Şimdi kar pistine inecek çocuklar.' en son konuşmamız o oldu. Akşam mesajlaştık, yattılar uykuya ve son uykuları oldu. Son haberleşmemiz o oldu." diye konuştu.

Yangından önceki hafta sonu torunlarının kendilerinde kaldığını dile getiren Doğan, şöyle devam etti:

"Onların pijamalarını yıkamıyorum, kokluyorum. Evlerine gidiyorum, hepsinin yastıklarını kokluyorum. Onlarla iletişimim artık kokuyla. En son yangında üstlerinden çıkan malzemeleri getirdiler. Bir de onları kokluyorum. İs kokusuna adeta bağımlı oldum. O koku geçecek diye korkuyorum. Emine hanım, (şirketin yönetim kurulu üyesi tutuklu sanık Emine Murtezaoğlu Ergül) 'Torunlarıma bakıyorum.' dediniz. Benim torunlarım yok, gittiler, toprağın altındalar."

Eşinden başka kimsesinin olmadığını belirten Doğan, "Ölmekten değil, ölmemekten korkuyorum. Çok yalnız kaldım. Bu acıyı hissedin." dedi.

Doğan, çocuklarının 6013 numaralı odada kaldığını aktararak, "Saat 03.30'da birbirlerine haber vererek uyandırıyorlar. Çıkıyorlar koridora ve 6015 numaralı odaya kaçıyorlar. Atlamak ve dışarı çıkmak mümkün değil. Her şey adeta onların kurtulmamaları üzerine kurgulanmış." ifadesini kullandı.

"BU BİR İHMALLER ZİNCİRİ"

Duruşmada, yangında oğulları Yılmaz ve torunları 15 yaşındaki Nehir ve 13 yaşındaki Doruk Sarıtaş'ı kaybeden Gülüzar ve Ali Sarıtaş da beyanda bulundu.

Çocuklarının isimlerini duyunca beyninin karıncalandığını dile getiren Gülüzar Sarıtaş, "Vicdansızlar, katiller. Hepsinden şikayetçiyim, en ağır ceza hangisiyse çarptırılmalarını istiyorum. Sabah kalkıyorum, resimlerle konuşuyorum." dedi.

Ali Sarıtaş da yaşananların hesabını kimin vereceğini sorarak, "Burada sırıtıyorsunuz 'görmedim, duymadım, bilmiyorum.' diyorsunuz. Bu kadar vurdum duymazlık olmaz, siz kendinizi kurtarmak istiyorsunuz. Sizin evlatlarınız yok mu? Akıl var, mantık var. Anca para gelsin başka bir şey gelmesin. Sizin pisliğinizi ancak adalet temizler. Şikayetçiyim." diye konuştu.

Çocukları Nehir ve Doruk'u kaybeden anne Duygu Can ise öğretmen olduğunu söyledi.

Edep kelimesinin ahlaktan geldiğini belirten Can, şöyle devam etti:

"Buradaki sanıkların hepsi en az lise mezunu, demek ki edebi öğretememişiz. Öğretmenliği bıraktım. Hayatım, umudum ve inancım kayboldu. Oğlum, saat 04.35'te bana bir saniyelik ses kaydı bırakmış 'Anne seni çok seviyorum.' diye. Bunlardan bir kişi elindeki telefonla 1 saniye sürecek 'kurtarın, tahliye edin, boşaltın.' demiyor. Tercih etmediler ama benim oğlum büyüdü ve vedalaştı. Bugün ne söylesek eksik, ne ceza verirsek verelim yarım ama yine de susmuyorum başka çocuklar ölmesin, başka aileler üzülmesin. Çocuklarımın mezarının yanında kendime de yer aldım, çocuklarımın mezarına çiçek bırakırken beni de çeksin diye. Bu bir ihmaller zinciri. Bu salon onların masumiyetini çekmek zorunda. Nehir, hukuk okumak işitiyordu, savcı olacaktı. Ben herkesten şikayetçiyim. O gece yaşananlar görev kusuru değil, insanlık kusuru."

Can, beyanını verdiği esnada oğlunun kendisine 1 saniyelik gönderdiği "Anne seni çok seviyorum" mesajını dinletti.