19 Mayıs 1919 Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinde bir dönüm noktasıydı. İlk adım sadece bir askeri direniş değil; aynı zamanda ekonomik, siyasi ve kültürel bağımsızlığın da temelini atan tarihi bir adımdı. Bu bağımsızlık ruhunun yalnızca geçmişte değil, gelecekte de bir rehber olduğunu görüyoruz. Bu bağlamda Türkiye'nin milli enerji hamlesi, küresel bir aktör olma idealinin günümüzdeki en stratejik yansımalarından biridir.
Enerji, 21. yüzyılda ulusların egemenliğini doğrudan etkileyen başlıca unsurlardan biridir. Enerji ithalatına bağımlı olan ülkeler, dış politikalarında sınırlamalara maruz kalmakta, ekonomik istikrarlarını küresel fiyat dalgalanmalarına karşı korumakta zorlanmaktadır. Türkiye uzun yıllar boyunca bu bağımlılığın olumsuz etkilerini yaşamış bir ülke olarak, son yıllarda hayata geçirdiği milli enerji politikalarıyla bu tabloyu değiştirmeye kararlı bir irade ortaya koymuştur.
TOPRAĞIN ALTINDA SAKLI GELECEK
Karadeniz'de keşfedilen doğalgaz rezervleri, Güneydoğu Anadolu'da artan petrol aramaları ve başarılı sondaj çalışmaları, bu iradenin en somut göstergelerindendir. Sakarya Gaz Sahası'nda bulunan doğal gaz rezervleri, hem Türkiye'nin enerji ithalat faturasını düşürme potansiyeline sahiptir hem de enerji arz güvenliğini önemli ölçüde artıracaktır.
2020 yılında Karadeniz'de keşfedilen Sakarya Gaz Sahası'ndaki doğalgaz rezervi, 2025 yılı itibariyle 710 milyar metreküpe ulaşarak ülke tarihindeki en büyük hidrokarbon keşfi olmuştur. Bu rezerv, Türkiye'nin yıllık doğalgaz tüketiminin yaklaşık 15 katına denk gelmekte ve tam kapasiteye ulaşıldığında yıllık 15 milyar metreküp üretim hedeflenmektedir.
Gabar Dağı'nda keşfedilen yüksek kaliteli petrol rezervleri, yurt içi üretimin artması ve dışa bağımlılığın azalması açısından tarihi bir adım olarak değerlendirilmektedir. Gabar bölgesinde günlük 40 bin varili aşan üretim kapasitesine ulaşılması, Türkiye'nin toplam petrol üretimini %35 artırmıştır.
RAKAMLARLA TÜRKİYE'NİN STRATEJİK YÜKSELİŞİ
Enerji bağımsızlığı sadece yer altı kaynaklarıyla sınırlı değildir. Yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımlar, nükleer enerji projeleri, yerli teknoloji üretimi ve AR-GE faaliyetleri de bu stratejinin temel parçalarıdır.
Türkiye, güneş ve rüzgâr enerjisi kapasitesini hızla artırmakta; Akkuyu Nükleer Santrali gibi projelerle hem enerji çeşitliliğini artırmakta hem de ileri teknolojilere sahip olma yolunda ilerlemektedir.
2025 yılı itibarıyla kurulu güneş enerjisi kapasitesi 12.000 MW'ı, rüzgar enerjisi ise 12.500 MW'ı aşarak toplam kurulu gücün yaklaşık %20'sine ulaşmıştır. Bu gelişmeler, Türkiye'nin 2024 yılında enerji ithalatına ödediği yaklaşık 95 milyar dolarlık faturanın önümüzdeki yıllarda ciddi oranda azaltılabileceğini göstermektedir.
SESSİZ DEVRİM
Türkiye'nin enerji alanındaki başarıları, sadece ekonomik kalkınma açısından değil, aynı zamanda siyasi ve stratejik bağımsızlık açısından da son derece kıymetlidir. Bu süreç, aynı 19 Mayıs'ta olduğu gibi, ulusal birlik ve bilimin rehberliğinde mümkün olacaktır.
Enerjide tam bağımsızlık, ancak planlı, kararlı ve bilimsel temellere dayalı bir strateji ile mümkündür. Bağımsızlık, ancak kendi kaynaklarımızı, kendi insan gücümüzü ve kendi teknolojimizi kullanarak sürdürülebilir hale gelir.