Doğu Akdeniz'de enerji denklemi uzun yıllardır Yunanistan–Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ekseninde, dışarıdan desteklenen bir formülle şekillenmeye çalışıyordu. Ancak bu yapı, hem bölgesel gerçeklikten hem de ekonomik rasyonaliteden uzak olduğu için kalıcı bir sonuç üretmedi.
Türkiye ile Mısır arasında son dönemdeki diplomatik normalleşme, sadece iki ülke ilişkilerinde yeni bir sayfa açmakla kalmıyor, aynı zamanda bölgedeki enerji projelerinin geleceğini yeniden tanımlayabilecek bir potansiyele işaret ediyor.
Enerji Rekabetinden Ortak Kazanca: Ankara–Kahire Hattı
Gazze'de yaşanan insani trajedi ve Doğu Akdeniz'de süregelen enerji rekabeti, Ankara–Kahire hattında iş birliği zemininin oluşmasına hız kazandırdı. Türkiye açısından Mısır; hem Doğu Akdeniz'in batı havzasında kilit bir kıyı devleti hem de Afrika'ya açılan stratejik bir kapı konumunda.
Mısır açısından ise Türkiye; gelişmiş enerji altyapısına, güçlü iletim hatlarına ve bölgesel pazarlara erişim kabiliyetine sahip bir ortak. Bu karşılıklı kapasiteler, enerji alanında birlikte hareket etmeyi rasyonel kılıyor.
Türkiye'nin Etiyopya ile kurduğu derinleşen ilişkiler, Mısır için Afrika Boynuzu'nda güvenilir bir denge unsuru yaratıyor. Buna karşılık Mısır'ın Libya'daki istihbarat, askeri ve siyasi nüfuzu, Türkiye açısından Batı Libya'daki çıkarların korunmasında kritik bir faktör. Bu durum, Somali–Libya hattında güvenlikten enerji lojistiğine uzanan geniş bir iş birliği zeminini mümkün kılıyor. Böyle bir stratejik ortaklık, sadece güvenlik alanında değil, deniz ulaşımı ve enerji koridorlarında da önemli sonuçlar doğurabilir.
Doğu Akdeniz'de Oyun Kurucu Güç
Doğu Akdeniz'deki doğalgaz rezervleri, coğrafi olarak en uygun pazar bağlantısını Türkiye üzerinden Avrupa'ya sağlıyor. Mevcut EastMed projesi, yüksek maliyet, jeopolitik riskler ve teknik zorluklar nedeniyle defalarca ertelendi. Buna karşın Türkiye–Mısır yakınlaşması, bu kaynakların hem daha kısa hem de ekonomik olarak daha verimli rotalarla taşınmasını mümkün kılabilir. Bu bağlamda, iki ülkenin ortak enerji iletim projeleri, boru hattı ağlarının entegrasyonu ve LNG terminal kapasitesinin karşılıklı kullanımı gibi adımlar gündeme gelebilir.
Böyle bir iş birliği sadece enerji aktarımını değil, bölgesel barış ve istikrarı da destekler. Çünkü enerji projeleri, devletlerarasında karşılıklı bağımlılık yaratarak çatışma ihtimalini azaltır. Türkiye–Mısır eksenli yeni bir enerji koridoru; Lübnan ve hatta ilerleyen süreçte Suriye'nin yeniden yapılanması bağlamında bu sisteme entegre olabileceği bir çerçeve sunar.
Yunanistan–GKRY Formülünün Sonu
Ekonomik açıdan bakıldığında, Mısır'ın enerji ihracat potansiyeli ve Türkiye'nin enerji transit merkezi olma hedefi, birbirini tamamlayan iki stratejidir. Mısır'ın Zohr sahası gibi dev gaz rezervlerinden elde ettiği üretim, Türkiye'nin TANAP ve TürkAkım gibi güçlü altyapılarıyla birleştiğinde, Avrupa pazarına doğrudan ve güvenli erişim sağlanabilir. Bu, hem transit maliyetleri düşürür hem de siyasi riskleri azaltır.
Sonuç olarak, Türkiye–Mısır yakınlaşması, Doğu Akdeniz enerji denkleminde oyun değiştirici bir potansiyele sahiptir. Bu yeni sayfa, sadece iki ülkenin değil, bölgenin tamamının enerji güvenliğini ve ekonomik refahını artırabilecek bir vizyon sunmaktadır. Gazze'deki kriz ve Doğu Akdeniz'deki enerji rekabeti, bu iş birliğini hem stratejik hem de insani bir zorunluluk haline getirmiştir. Eğer bu potansiyel doğru yönetilirse, Doğu Akdeniz'deki enerji projelerinin merkezinde artık Yunanistan–GKRY ekseni değil, Türkiye–Mısır iş birliği olacaktır.