Türkiye, yıllardır devam eden terörle mücadele sürecinde özellikle son yıllarda önemli bir mesafe aldı ve terörist unsurları topraklarından temizlemeyi başardı. Güvenlik güçlerinin sahadaki kararlılığı, istihbarat birimlerinin etkinliği ve uluslararası diplomasideki tutarlılık sayesinde ülke içinde terör örgütlerinin hareket alanı ortadan kalktı. Ancak terörizm, yalnızca sınırların içinde çözülebilecek bir mesele değildir. Kaynağını, finansmanını ve barınma imkânını sınır ötesinden alan bir tehdidin, kalıcı biçimde ortadan kaldırılması için bölgesel işbirliği zorunludur.
Bugün Türkiye'nin çevresinde, özellikle Irak, Suriye ve İran topraklarında, terör örgütlerinin barınabildiği, organize olabildiği alanlar bulunmaktadır. Bu durum, sadece Türkiye'nin değil, Ortadoğu coğrafyasının güvenliği açısından da ciddi bir tehdittir. Zira terör, sınır tanımayan, ideolojik ve finansal ağlar üzerinden beslenen bir yapıdır. Dolayısıyla komşu ülkelerin bu konuda pasif kalması, dolaylı olarak tehdidin yeniden üretimine zemin hazırlama riski taşımaktadır.
Bölgesel Güvenliğin Anahtarı: Eşgüdüm ve Samimiyet
Irak örneğinde, merkezi hükümetin otoritesinin bazı bölgelerde zayıf kalması, terör örgütlerinin faaliyetlerini kolaylaştırmaktadır. Türkiye'nin Bağdat ve Erbil ile geliştirdiği üçlü diyalog mekanizmaları, doğru yönde atılmış önemli adımlardır. Ancak bu işbirliğinin kalıcı sonuçlar üretmesi için ortak operasyon merkezleri, sınır güvenliği hatları ve istihbarat paylaşımı konularında kurumsallaşmış yapılar oluşturulmalıdır. Terörün kök saldığı alanlarda yalnızca askeri değil, sosyoekonomik tedbirlerin de eş zamanlı olarak uygulanması elzemdir.
Suriye'de ise anayasal düzene geçiş süreci ve üniter devletin tesisine ilişkin önemli adımlar atılmaktadır. Ülkenin kuzey doğusunda terör örgütleri, zaman zaman farklı güçlerin çıkar hesaplarına alet edilerek varlıklarını sürdürmektedir. Türkiye, Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunmakta ve sınır güvenliğini sağlamak adına bu bölgelerde meşru bir savunma stratejisi yürütmektedir. Suriye yönetimiyle, özellikle istihbarat düzeyinde tesis edilecek yapıcı bir iletişim kanalı, hem Türkiye'nin hem de Suriye'nin güvenliğine katkı sunacaktır. Bu anlamda ülke içindeki farklı kimlikler arasında güveni tesis edecek adımlar, bölgedeki terör varlığını minimize etmenin en etkili yoludur.
İran açısından ise terörle mücadelede istihbarat paylaşımı ve sınır güvenliği koordinasyonu hayati önem taşımaktadır. Özellikle sınır hattındaki bazı grupların zaman zaman bölgesel rekabet dinamikleri nedeniyle görmezden gelinmesi, tehdidin eylem noktasına evrilmesine sebep olmaktadır. Oysa terör, hiçbir ülkenin uzun vadeli çıkarına hizmet etmez; aksine bölgesel istikrarsızlığın kalıcılaşmasına yol açar. Bu nedenle İran'ın da Türkiye ile samimi, şeffaf ve ortak çıkar eksenli bir güvenlik diyalogunu güçlendirmesi gerekmektedir.
Teröre Karşı Ortak Cephe
Türkiye, son yıllarda terörle mücadelede sadece kendi ulusal güvenliğini değil, bölgesel barışı da koruyan bir aktör olarak öne çıkmıştır. Bugün yapılması gereken, bu başarıyı kolektif bir güvenlik mimarisine dönüştürmektir. Komşular birlikte hareket ettiğinde, sadece terör değil, onu besleyen dış müdahale döngüsü de kırılacaktır.
Gerçek komşuluk, sınır hattında değil, güven hattında başlar. Türkiye bu hattı inşa etti; şimdi komşularımızın da el uzatmasının zamanı geldi.