MHP lideri Bahçeli açıklamasında şu ifadelere yer verdi;
"Siyaset, aklın ve ahlakın rehberliğinde, hayatın ve hadiselerin önünü kapatan sis bulutlarının dağıtılması, bunun yanı sıra konjoktürel sorunların sürüklediği çıkmaz sokaklardan çıkabilme başarı ve becerisidir.
Sorun çözme kültüründen muaf ve uzak ülkelerin kaotik çatışmaların, kriz odaklı çelişkilerin çekim alanından kurtulamadıkları pek çok tecrübeyle vaki ve varittir.
Türk milleti, kronikleşmiş ve kristalize olmuş ağır sorunlarla yüzleşecek kadar cesaret, dirayet, kifayet, salabet ve seciye sahibi olduğunu bilhassa son yıllarda ispat ve izhar etmiştir.
Hangi kara propaganda devreye alınırsa alınsın Türkiye'mizin önü açıktır.
Bir kere yükselen bayrak asla inmeyecek, asla gölgelenemeyecektir.
Güvence Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı'dır.
Terörden arınmış, terörle yollarını ayırmış, terörü kutlu hayatından söküp atmış Türkiye'yi durduracak, duraklatacak ve durgunluğa sürükleyecek herhangi bir müessir ve mütehakkim gücün varlığı artık sadece hayal mesabesindedir.
Kuşatma yarılmış, bölgesel ve küresel kumpas sökülüp atılmıştır.
Terörsüz Türkiye, tereddütleri geriletmiş, tenakuzları gidermiş Türkiye'dir.
Terörsüz Türkiye, milli birlik ve kardeşliği güncellemiş ve güçlendirmiş Türkiye'dir.
Elbette ve beklendiği üzere ülkemizin yeni normaline ayak uydurma zorluğu çekenler vardır ve beklendiği gibi bundan sonra da olacaktır.
Bu kapsamda kimi ucuz ve uçuk suçlamaların tedavüle sokulması aslında uyum probleminden ziyade yakalanan tarihi fırsatın çok yönlü tahrip, tahdit ve tahrişiyle ilişkilidir.
Terörsüz Türkiye'yi siyasi ve ideolojik çıkarlarına aykırı görenlerin bir kaşık suda fırtına koparmak için yanıp tutuşmaları, bunun yanında kabaran istek ve iştahları son günlerde iyice artmış ve yaygınlaşmıştır.
Statükodan geçinen bağnaz kafalar, vesayet özlemi çeken bağımlı odaklar, milliyeti meçhul sözde milliyetçiler, yalan ve dedikodu borsasına yatırım yapan melun çevreler, emperyalizm ve Siyonizm uşaklığına heves eden işbirlikçiler topluca Terörsüz Türkiye hedefini yıkma ve yıpratma amacında birleşmişlerdir.
Bölgesel dinamiklerin ve küresel denklemlerin içyüzünü okumak şöyle dursun böylesine cesameti ağırlaşmış çok vektörlü meseleler yumağını satıhta bile idrak ve ifade edemeyenlerin pek tabii iradeleri mefluç, iddiaları mefsuhtur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kurulan, bilahare partimizin dört milletvekiliyle temsil edileceği "Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu"na katılmayan, bununla da kalmayıp asılsız, haksız ve hayasız eleştirileri sıralayan ipsiz sapsızların "biz komisyoncu değiliz" zırvasına sığınmaları ciddiyetsiz ve değersiz bir açıklamadır.
Gazi Meclis'in işleyiş ve işlevselliğinde, aynı zamanda demokratik mekanizmaların ikmal ve ilerleyişinde mühim mevkii bulunan komisyonları "komisyonculukla" bir ve eşit görenlere tutarlılık gereğince düşecek ahlaki sorumluluk İçtüzükte tanımlanmış bütün komisyonlardan da derhal çekilmektir.
"Bizim komisyonumuz Türk milletidir" sözü işin özünde mazisi ve mesleği komisyonculuk olanların hezeyan ve hezimetinden başka bir şey değildir.
Hayatının her diliminden hesap yapan, menfaat peşinde koşan, satış ve dönüş ustası bir devşirmenin millet adına bizden hesap sorma beyanı sadece akıl kaybı değil, cambazlık yaptığı ipte nasıl bir küstahlığın ve kifayetsiz muhterisliğin esiri olduğunu da belgelemiştir.
Vakti ve zamanı geldiğinde tarih ve millet huzurunda kimin kimden hesap soracağını herkes görecektir.
Bu ise sadece sabır ve zaman meselesidir.
Milliyetçi Hareket Partisi'ni bir zamanlar zehirlemek ve zincirlemek gayesiyle her maskeyi takanlar, her kaba girenler, önüne gelenden medet umanlar, melanet ittifaklara girenler özellikle bilmelidir ki, ihanet şahıslarıyla ve siyasetleriyle mündemiçtir.
Ne tuhaf bir hal ve durumdur ki, hamaset ve harcanmış hafızalarıyla gün gibi açıkta duran hakikati bertaraf etmeye niyetlenmek, bunu da İP'e sarılarak yapmayı hedeflemek ancak ve ancak basit ve bayağı zihniyetlerin zaafı ve zayıflığıdır.
Bu zaaf ve zayıflığın failleri şükür partimizden arınmış, atılmış ve ayrılmışlardır.
Diğer yandan Meclis'te çalışmalarına başlayacak olan komisyona CHP'nin üye vermesi değerli bir adım iken süreci yokuşa sürecek önşartlar dayatması da bir o kadar anlamsız ve mantıksızdır.
Türkiye terör musibetinden kalıcı olarak kurtulacaktır.
Buna müzahir ve münasip tavır almak, zorlaştıran değil kolaylaştıran, uzlaşmadan kaçan değil milletimizin haysiyet ve hissiyatını kucaklayan yapıcı ve destekleyici siyasi duruşa büyük bir ihtiyaç olduğu tartışmasızdır.
48 üyeden müteşekkil komisyonun nasıl çalışacağı, bu suretle karar alma şeklinin ne olacağı, toplantı esas ve usulleriyle ilgili ilkesel kaidelerin nasıl belirleneceği doğal mecrasında ve ileriki günlerde iyice netleşecektir.
Bu konuda suyu bulandırmaya, kuşkuları tırmandırmaya yer ve gerek yoktur.
Kaldı ki "Terörsüz Türkiye" hususunda tarihi gelişmeler yaşanmaktadır.
Bu gelişmeleri bir noktada tıkama çabaları, komisyon çalışmalarını peşinen baltalama arayışları taktik mahiyetli bir yıldırma ve yıpratma kampanyasıdır.
Komisyona üye veren partilerin bu kurnaz ve kirli kampanyaya direniş göstereceğine inancım ve itimadım ise tamdır.
Türkiye'mizin büyük bir beladan kurtuluşun eşiğindeyken bölgemizde her gün yeni ve tehlikeli olaylar vasat bulmaktadır.
Siyonist alçaklık Gazze'yi açlığa ve sefalete mahkum etmektedir.
Yardım kampları vurulmaktadır.
Bir deri bir kemiğe dönüşen bebekler, çocuklar günbegün açlıktan dolayı hayatlarını kaybetmektedir.
Siyonist emperyalist azgınlığın Suriye ve Filistin'de estirdiği barbarlık tufanı tahammül sınırlarını çoktan aşmıştır.
Suriye'de gerginlik tekrar yükseliş halindedir.
YPG'li teröristlerin Münbiç'e füze saldırısı düzenlemeleri, Dürzi grupların Süveyda'da güvenlik güçlerine saldırmaları, İsrail'in İran'a bağlı hücreleri hedef alması, İsrailli bakanlarla beraber fanatik Yahudilerin Mescid-i Aksa'ya musallat olması tehdidin ne kadar yakın ve yakıcı olduğunu göstermektedir.
İsrail bölgesel huzur ve istikrarın amansız düşmanıdır.
Dürzilerden YPG'ye kadar karıştırmadığı, oyuna getirmediği, maşa olarak kullanmadığı hiçbir grup ve örgüt neredeyse kalmamıştır.
Türkiye'nin her anlam ve düzeyde dikkatli, tedbirli ve temkinli olması beka konusudur.
Su uyusa da İsrail ayaktadır.
Kudüs'ün ve Mescid-i Aksa'nın tarihi kimliğinin ve manevi statükosunun muhafazası ise yalnızca Müslümanların değil insanlığın ortak sorumluluğudur.
Mazlumları katleden, ekmek kuyruğundaki çocukları bombalayan, yeryüzü lanetlisi ve soykırımcı İsrail'in Mescidi Aksa'ya saygısızlığı artık bardağı taşıracak bir provokasyondur.
İslam alemi ses vermeli, canlılık emaresi göstermeli, kandan nemalanan gözü dönmüş Siyonist canavara karşı tek yürek halinde birleşmelidir.
Aksi halde yarın çok geç olacak, son pişmanlık da fayda etmeyecektir.
Filistin'i tanıma vaatlerini açıklayan ülkelerin daha caydırıcı ve sert yaptırım kararlar alması, adından başka bir şeyi kalmayan Birleşmiş Milletler'in şerefli bir hamle yaparak insanlık onuru ve dünya barışı adına askeri müdahale seçeneğini masaya koyması dehşet kapanına sıkışan milyonlar için acil bir ihtiyaçtır.
ABD Başkanı'nın Rusya'ya yönelik tehditleri, Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşın şiddet dozajındaki artış, ABD ile AB arasındaki ekonomik ve ticari gerilimler, her türlü ihtimale açık dünya manzarası, diyalog ve diplomasi yerine çatışmaların ve derin anlaşmazlıkların geçmesi ülke ve millet sevdasını ruhunda taşıyan siyasetçilere ve siyasi partilere tarihi bir misyon yüklemektedir.
Terörsüz Türkiye hedefi bu misyonun sonucudur.
Siyonist emperyalist karanlık çevremizi sarıp istikbal ve istiklalimize organize saldırı halindeyken milli birlik ve dayanışmamızı tahkim etmek vatan, millet, namus ve mukaddesat borcudur.
Bu borcu takmayan ve tanımayan, tarihin çağrısını duymayan, milletin beklentilerini önemsemeyen, dünyanın yeni şartlarını ve bölgemizin baş döndüren değişken yapısını fark edemeyenlerin çuvallamaları, zamanın ve zeminin dışında kalmaları mukadderdir.
İşte o zaman Meclis'te kaçak eczane kurulduğunu söyleyen ucube, çarpık ve çamur zihniyetler acınası halleriyle ömürlerini tüketmiş olacaklardır."