19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Mustafa Karaalioğlu: Bu bilgileri kimlere verdiniz?

Mustafa Karaalioğlu, 'Erdoğan ve Mahmud Abbas görüşmesinin İsrail’e giden bir casusluk vakası malzemesi haline getirildi' dedi.

24 Temmuz 2014 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Yirmidorthaber.com - 24 TV'de Ali Bayramoğlu'nun moderatörlüğünü yaptığı 'Yeni Türkiye' programında Mustafa Karaalioğlu ve İbrahim Kiras ile gündemdeki konular tartışıldı.
 
DİNLEMELER KİMLERİN ELİNDE, NASIL SERVİS EDİLDİ?
 
Mustafa Karaalioğlu, yapılacak sorgulamaların en önemlisinin bilgilerin kimlere servis edildiği olduğunu söyledi. Karaalioğlu, Erdoğan ve Mahmud Abbas görüşmesinin İsrail’e giden bir casusluk vakası malzemesi olduğunu belirtti. Karaalioğlu konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
 
“Emniyette yapılan sorgulamalarda benim en çok önemsediğim soru; “bu bilgileri kimlere verdiniz” sorusu. Bu bilgileri savcılara, hakimlere vermediğiniz belli, o kadar insanı dinlediniz, bu bilgileri kimlere verdiniz? Bu soruyu sormanın meşruiyeti nereden? Çünkü bu tip soruları internetten, tapeden herkes okudu. Demek ki bunları birilerine verdiniz. Düşünelim burada, sadece bu dosyada Başbakan’ın Filistin lideri Mahmud Abbas ile yaptığı konuşma dinlenmiş. Bu ne demektir? Şimdi bugün Gazze var. Gazze’de bir katliam var. Türkiye’de İstanbul polisi Başbakanla Filistin Devlet Başkanını dinliyor, bu konuşmalar ortalıkta, hiyerarşi dahilinde birilerinin elinde. Kimlerin elinde, nasıl servis edildi? Burada Türkiye’nin pozisyonu var, Filistin’in pozisyonu var, iki ülkenin İsrail’e karşı pozisyonu var, devlet sırrı var, insanlık sırrı var, ahlak sırrı var, bütün sırlar var ve bunlar bir polisin elinde, bir polis marifetiyle belki İsrail’e kadar giden, uluslar arası pazara çıkan bir casusluk vakasının malzemesi olmuşlar.”
 
“İNTİKAM ALINIYOR” DİYENLER BUNLARI NEYLE AÇIKLIYOR?
 
Bazılarının bu suçların hiç işlenmemiş gibi konuşulduğunu söyleyen İbrahim Kiras, “Subayların bilgisayarlarına konduğu ortaya çıkan, cep telefonlarına sonradan konulduğu ortaya çıkan, delil üretme sahtekarlıklarını neyle açıklıyorsunuz? Birtakım insanların yatak odalarına kamera yerleştirerek elde edilmiş görüntüler aracılığıyla yapılan şantajları neyle açıklıyorsunuz?” sorularını yöneltti. Kiras, şöyle konuştu:
 
“Bunu söylemek biraz abartılı bir ifade gibi algılayabiliyor insanlar ama sahiden de olayı özetlemek için kullanılabilecek tabir o. Yani; devleti ele geçirme. Devleti ele geçirme nasıl oluyor? Devletin belli kurumları, TSK, MİT, yargı, maliye, emniyet belli yerleri ele gerçiriyorlar ve bu ele geçirme işlemini yaparken de birçok insanın canı yakılıyor. Kanunlar çiğneniyor, suç işleniyor. Bütün bunları affedelim, görmeyelim, bunları bir sümenaltı edelim, halının altına süpürelim demeye kimsenin hakkı yok. “Efendim, bu sanıkları niye kelepçele taktılar, niye geceleyin gittiler” bilmem ne falan. Mesele bu seviyede tartışılmaya, veya tartıştırılmaya çalışılıyor. Veya “17 Aralık’ın intikamı alınmak isteniyor.” “Çünkü bunlar yolsuzluklarla uğraşıyorlardı” falan filan. Şimdi “bunlar yolsuzluklarla uğraşıyorlardı” iddiasını kabul etsek bile bunun onun öncesinde bir takım TSK içindeki kumpasları neyle açıklıyorsunuz? Subayların bilgisayarlarına konduğu ortaya çıkan, cep telefonlarına sonradan konulduğu ortaya çıkan, delil üretme sahtekarlıklarını neyle açıklıyorsunuz? Birtakım insanların yatak odalarına kamera yerleştirerek elde edilmiş görüntüler aracılığıyla yapılan şantajları neyle açıklıyorsunuz? Bunların hepsi 17 Aralık’tan önce. Bu polis şeflerinin birçoğu 17 Aralık’ta yoktu. Bir kısmı emekli olanlar var, başka yerlerde görevli olanlar var. Bu olayın asli noktasını gözlerden kaçırmak üzere böyle bir demogoji yapılıyor.”
 
DIŞ POLİTİKANIN BU KADAR ARAÇSALLAŞTIĞINI İLK DEFA GÖRÜYORUM
 
Ali Bayramoğlu, bazı yorumcuların dış politikayı iç siyasete araçsallaştığını ifade etti. Bayramoğlu, bu ilkesizliği ilk defa gördüğünü söyleyerek şunları aktardı:
 
“Bazı yorumcu arkadaşları izliyorum, okuyorum. Bu yorumcu arkadaşlar Türkiye Ortadoğu’ya fazla müdahil olduğu zaman “gücün nispetinde konuş diye” diye kıyameti koparırken, bugün “gücün nispetinde davranmıyorsun” diyorlar. Bu da dış politikanın bile, milli güvenlik meseleleri, hatta ulusal çıkarların bile ne kadar iç siyasette araçsallaştığını gösteriyor. Ki Türkiye böyle bir dönemi çok fazla yaşamamıştır. Dış politkanın bu kadar araçsallaştığını, politik rakibi yıpratmak üzere bu kadar ilkesizce kullanıldığını ilk defa görüyorum.”