19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Prof.Dr.Mustafa Öztürk, Söz Bitmeden'de

Paralel örgüt için 'Haşhaşi' benzetmesini ilk yapan isim olan Prof.Dr.Mustafa Öztürk, Söz Bitmeden'de Elif Çakır'ın konuğu oldu.

23 Temmuz 2014 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:

Prof.Dr. Mustafa Öztürk'ün açıklamalarından satır başları:

 

CEMAATE DAİR GÖZLEMLERİM VAR

 

Cemaatle bir yaşanmışlığım, bir alışverişim yok. Dışarıdan gözlemlerim var ama bizim semtin çocukları oldukları için yolda karşılaşmışlığım da var. Tavır ve tutumlarını takip etmelerim, analiz etmelerim var. Bu yılların birikimi. Tavır alışlarını takip etmişliğim var. Mesela diyelim ki bir yerde görev yapıyorum. Bu yapıdan bir arkadaşla ben İsrail'e vakti zamanında bir füze fırlatılmış, buna dair Fethullah Gülen bir söz söylemiş. Orada bizim bir duruşumuz vardı. Vakti zamanında 12 Eylül'den sonra askere selam durmalar, teferruatlardan, Papa ile görüşmelere kadar yıllarca bunları sadece uzaktan takip ettim.

 

'YEDEK BARUTUM OLSUN' DEYİP NOT ETMEDİM

 

Ben bunları not etmedim. '17 Aralık gibi bir operasyon olursa yedekte barutum olsun' diye de yazmadım. Fakat bir huyum vardır ki belki de 'bir baltaya sahip olamama' özelliğimde bundandır. Fazla hesaplı yaşamam.. İçime ne düştüyse, o an neye inandımsa o gün orada gayet açık tavrımı koyarım.

 

CEMAATLE İLGİLİ SÖYLENTİLER BİLE ÜRKÜTÜYORDU

 

25 Aralık'ta ilk yazım Açık Görüş'te yayınlandığında, bu çok büyük bir riskti çünkü cemaatin bu ülkede yaptığı işlere dair söylentiler bile insanı ürkütmeye fazlasıyla yetiyordu. 

 

Ben buna hak vermiyor değilim. Çünkü başıma iş gelmesin. Bu ilkenin devlet tecrübesinde bir akşamüstü dar bir sokakta size bir araba çarpsa sokağın kenarında ölünüzü bulmak gibi şeyler biz bunlara alışıyız.

Ben birazda böyle Donkişot gibi çıktım. 25 Aralık'ı söyledim ve ondan sonra da söylüyorum. Her zamanda söylerim.

 

Elif Çakır: Cemaat yapılanmasını hem İslam tarihçisi olmanız sebebiyle de Gülen Cemaati'nin ilk bu şekilde nasıl yapılanmaya başladı ve Türkiye’de Gülen Cemaatindeki gerçekten, sahiden diğer dini cemaatlerden ayıran özellikler unsurlar neler? Nasıl tanımlıyorsunuz?

 

Gülen Cemaatinin geçmişteki her hangi bir cemaate tıpatıp uyan bir yapıtaşı yok.

 

Elif Çakır: Masum bir şekilde ortaya çıkmışken, sonradan bir bozulma olduğunu mu düşünüyorsunuz? Yoksa başından itibaren bir proje miydi?

 

BU CEMAAT HEM SENKRETİK HEM EKLEKTİK 

 

Cemaatin bir kere yapısal olarak kimyevi unsurları mono blok, tektip, homojen bir yapıya sahip değil, Senkretik diye bir tabir vardır, bir de eklektik diye bir şey, bu yamalı bohçaya benzer. Senkretizm dediğimiz şey; farklı kültür unsurlarından parçalar alırsınız, bunu iyi bir harmanlarsınız ve bir birine uyumlu hale gelir. Ama eklektik birisi laciverttir, biri kırmızıdır, birbirine renk uyumları olmaz. Bu cemaatte bence ikisi de var.

Bu cemaatin en temel hususiyeti kendisinden hatta kendisinin o şahsı manevisi değil, tepesindeki şahsın emellerinden hislerinden beklentilerinden başka her şeyi araçsallaştırarak kullanmasıdır.

Din?

 

Din de dahil buna, Hz. Peygamber de dahil.

 

Elif Çalkır: Bunun fıkhi bir karşılığı hükmü yok mudur? Bu kadar kolay mıdır? Mesela çarpılırsın denilirdi ya çocukluğumuzda böyle midir?

 

GÜLEN CEMAATİ ÇARPILIYOR

 

Bunlar öyle bir tevil ustası ki. İşte çarpılıyor, çarpılma başladı sanırım, daha da çarpılacak! Çarpılmanın sonucu akşam yapılan operasyonlar falan değil. Müslüman insanların vicdanında, kalbinde, gönlünde tiksintiyle karşılanmaları en büyük çarpılmadır.

 

DÜNYADA REZİLLİK RÜSVALIK BÖYLE OLUR

 

Dünyada rezillik rüsvalık her halde olsa olsa böyle olur. Düşünebiliyor musunuz? 30 sene boyunca kendinizi iffet üzerinden, ahlak üzerinden, din üzerinden, vicdan üzerinden, Resulü Ekrem üzerinden, sahabe ahlakı üzerinden anlattınız. Fakat bizzat kendi Müslüman kardeşlerinin en mahrem hayatını gizli kameralarını, şantajlarıı yaptılar. Böyle bir şey var mı? Bunun kitapta, dinde, ümmette, tarihte, insanlık tecrübesinde hiçbir karşılığı var mı?

 

Bunu bir Müslüman yapmak şöyle dursun, her hangi bir insana gayri Müslime yapmak bile Müslümanlığın ahlakının kenarından, köşesinden, ucundan geçen bir durum değil. Bunun hiçbir şekilde tevil edilecek yanları da yok.

 

GÜLEN CEMAATİNDE DELİKANLILIK DA, OMURGA DA YOK

 

İnsanı üzen şu; ben cemaat gördüm, insan gördüm, grup gördüm. Yaptılar, yanlış yaptılar.. Doğru sanarak yaptılar ama delikanlıca karşısında durdular. "Yaptık" dediler, "gücümüz olursa daha da yapacağız" dediler. Bunlarda delikanlılık dediğimiz şey yok, bir omurga da yok! Bir şey oluyor Allah Allah onu kim yapmış diye tuhaf bir duruş. Bende bu vicdanen tiksinti veriyor.

 

 'ALLAH BİZİMLE' DİYEREK TUTUYORLAR

 

17 Aralık'tan sonra bir hengame başladı. Ya inanmışlar, ya da inandırılmışlar. "Biz bu bileği kıracağız" diye. Birkaç kez koçbaşıyla vurdular, tedirginlik ve panik başladı derken tabandaki muhtemel dağılmayı nasıl önleyeceklerdi? Tevbe Suresi 40. ayetteki gibi, "Korkmayın çocuklar Allah bizimledir" deyip, dine sarılıp Peygamberi aşağı indirdiler. Peygamberin her seferinde gelmesi, dizide oynatılmasının amacı şu; Peygamber üzerinden tabana diyor ki "Allah bizimledir. Resulullah bizimledir. Zafer bizim olacaktır" Herşey bir araç halinde ve birer atımlık barut gibi kullanılıyor. 

 

GÜLEN’İN YAZDIKLARINI YÜKSEK LİSANS TEZİ OLARAK KABUL ETMEM
 
Mustafa Öztürk Fethullah Gülen’in yazdıklarını yüksek lisans tezi olarak kabul etmediğini söyledi. Öztürk şunları söyledi:
 
 “Bu kadar ayet, hadis bilen, bu kadar din öğreten adamın bu hallere düşmesi insanları üzüyor. Vaizler epeyce ezber ayet bilir, epeyce de hadis bilir. Vaizliğin gerektirdiği şeyleri epeyce tedarik etmiş, epeyce biliyor. Ama kendi mi yazıyor, başkası mı yazıyor onu bilemiyorum. İnternet sitesindeki veya kitaplarındaki bilgi seviyesi, düşünce fikir seviyesi, dini açıdan, ilmi açıdan hiçbirini ben yüksek lisans tezi olarak kabul etmem.”
 
BAŞBAKAN DA ÇIKIP EKRANDA AYNISINI YAPSAYDI MÜLAANE OLURDU
 
Mustafa Öztürk, Fethullah Gülen’in bedduasının mülaane olamayacağını, mülaanenin karşılıklı lanet okuma olduğunu belirtti. Öztürk sözlerine şöyle devam etti:
 
“Mülaane dediğmiz şey; karı kocasını aldattı. Kocası karısını aldattı. Böyle bir sıkıntı var ailede. Çözemiyoruz. Biliyorsunuz, bir başkasıyla yaşansa bu hadise bu zina kategorisine girer. Onun da tespiti için, şahitti şudu buydu. Ama bu başka bir şey. Aile arasında yaşanmış bir iş. Ama bu böyle de gitmiyor. İçiniz içinizi yiyor. Mahkemeye intikal ediliyor. Diyor ki mahkemedeki hakim; evet, hocam bana böyle söylüyor. Ama ben böyle bir şey yapmadım. Yaptıysam Allah’ın laneti benim üzerime olsun. Yok öyle değilse onun üzerine olsun. Böyle dörder, beşer kere yapılan bir prosedür. Bu prosedür boşanma prosedörüdür. Koca karı arasında anlaşmazlığı bu şekilde sonlandırmadır. Mülaane adı üstünde; karşılıklı lanetleşmedir. Biz burada solo bedduadan bahsediyoruz. Başbakan da çıkıp ekranda karşı karşıya yapsalardı buna mülaane deniyordu.”
 
BİLEĞİ BÜKTÜĞÜNÜ ANLADIĞI ANDA DİZ ÇÖKTÜRÜRLER
 
Fethullah Gülen’in Çevik Bir’e yazdığı mektubun masaya yatırıldığı programda Elif Çakır, metupta yer alan ifadeleri okudu: “yanlışlıkla ismimle birlikte anılan okullarla ilgili olarak, şu birkaç satırla huzurlarınızı işgal edeceğim için yüksek af ve hoşgörünüze sığınıyorum” sözlerine ilişkin Mustafa Öztürk şunları söyledi: Şu alçak gönüllülüğe ve alttan almaya bakar mısınız? Bu da en tipik karakteristik özelliklerindendir. Bükemedi bileğe karşı son derece müdaracı, müdanaacı bir üslupla takılırlar. Fakat bileği büktüğünü anladığı anda diz çöktürürler ve kan kustururlar.