Dünya büyük bir kavganın eşiğinde. Bunu görmek için kâhin olmaya gerek yok. Tankların gölgesi, dronların vızıltısı, sahnelerin ışığı aynı hakikati söylüyor.
İnsanlık yeni bir kırılmaya doğru gidiyor.
Global Sumud Flotilla'sının ana gemisine Tunus limanında organize terör çetesi İsrail tarafından dron saldırısı düzenlendi. Gemi yandı, mürettebat kurtuldu. Bu saldırı tesadüf değil; Gazze'ye nefes olmaya çalışan herkese karşı ilan edilmiş bir düşmanlığın göstergesi.
Aynı zamanda dünya savaşının ilk kıvılcımı.
Çünkü bu filoda 44 ülkeden yüzlerce insan var. Müslümanlar çoğunlukta değil. Hristiyanlar, Yahudiler, vicdan sahibi insanlar...
Eğer organize terör çetesi bu gemilere saldırır, aktivistleri öldürür ya da esir alırsa mesele artık Gazze olmaktan çıkar. Birkaç ülke değil, kırka yakın ülke aynı anda devreye girer. O zaman bölgesel kriz küresel bir boyuta taşınır.
Sumud sonrası dünya savaşı başlamaya namzettir.
Nitekim İtalya, İspanya, Malezya kendi vatandaşlarını koruyacaklarını açıkladı. Daha şimdiden pozisyon alan ülkeler var.
Ama Müslümanlar azınlıkta. Bu tablo bizim dağınıklığımızı, acziyetimizi gözler önüne seriyor. Müsemma pürmelaliyle Sumud Müslüman'ın asli görevi olmalıydı, ama vazifeyi başkaları üstleniyor.
Aynı anda İstanbul'da başka bir saldırı sahneleniyor.
Manifest adlı grup, teşhircilik üzerinden gençliğe pusu kuruyor. Çıplaklığı "sanat", edepsizliği "özgürlük" diye pazarlıyor.
Bu, toplumun ruhunu hedef alan rafine bir operasyon. Sessiz ama derin bir terör.
Terör, kültürle de olur. Terör, sahnede de olur. Terör, çıplaklıkla da olur.
Organize terör çetesi İsrail Gazze'de un bırakmazken, sapkın Manifest Türkiye'de haya bırakmıyor.
Müteradif kardeşlik! Biri bedeni açlığa mahkûm ediyor, diğeri ruhu çürütüyor.
Türkiye'de gündem ne zaman siyasi krizlere odaklansa, kültürel ve sosyolojik cephede başka bir saldırı devreye giriyor.
Gezi Parkı'nda LGBT'li sapkınların sahneye sürülmesi bunun örneğiydi. Bugün de aynı oyunu görüyoruz. CHP'ye kayyum tartışmalarıyla dikkatler tek noktaya kilitlenmişken, sahneye Manifest çıkıyor.
Siyaset öne itiliyor, kültürel ifsat gençliğe servis ediliyor.
Toplum sadece bedenle ayakta kalmaz. Onu taşıyan ruhtur.
Beden ölürse toprak kaybedilir, ruh ölürse millet kaybedilir.
Biri dışarıdan saldırıyor, diğeri içeriden. Ama hedef aynı, toplumu geleceksiz bırakmak.
Çin, Rusya, Kuzey Kore silahlarını sergiliyor. Amerika, Savunma Bakanlığı'nın adını "Savaş Bakanlığı"na çeviriyor.
Dünya büyük bir çatışmaya hazırlanıyor. Organize terör çetesinin Sumud filosuna saldırısı bu sürecin katalizörü olacak.
Yakında bu fitilin ateşleyeceği küresel yangını göreceğiz. Bu savaşın sonunda da Allah'ın izniyle İsrail helak olacaktır. Zulümle devlet ayakta kalmaz.
Ama içeride Manifest'e teslim olursak, dışarıda kazanacağımız savaşın bir anlamı kalmaz.
Gazze'nin geleceği bombalanıyor, Türkiye'nin geleceği ifsat ediliyor. İkisi de aynı hedefin farklı cephesi.
İkisi de terör, ikisi de insanlığın düşmanı.
Gerçek budur. Tokat gibi yüzümüze çarpar, hançer gibi kalbimize saplanır. Ve biz bu gerçekle yüzleşmeden yol alamayız.
Bugün iki cephemiz var. Dışarıda İsrail'in tanklarına karşı Sumud cephesi. İçeride Manifest'in teşhirine karşı ahlak cephesi.
İkisini birbirinden ayırmak mümkün değil.
Terörün iki yüzüyle de savaşmadan geleceğimizi kurtaramayız.
Peki biz, içeride Manifest'e karşı direnmeyi başaramazsak, dışarıda Sumud'un katalizörü olacağı dünya savaşının hangi cephesinde kalırız?