3 Şubat 1932'ye rastlayan Kadir Gecesi'nde Ayasofya'dan başlatılan "Ezan yasağı", İsmet İnönü döneminde daha sıkılaşmıştı. CHP, "Arapça ezan okuyanlar kamu düzenini bozuyor" gerekçesiyle 2 Haziran 1941'de çıkardığı kanunla, ezan-ı aslî ve kamet okuyanlara 3 ay hapis ve 200 liraya kadar para cezası getirmişti.[1]
"200 lira"yı günümüze uyarlayarak bu cezaların "hafif" olduğunu zannetmeyin. Başka bir CHP zulmü olan 6 liralık "yol parası"nı veremeyenler, 6 gün kazma kürekle yol inşaatında çalıştırılıyordu.
Ayrıca tek parti hâkimleri, "üst limit" falan dinlemiyor istediği cezayı veriyordu. Yani şapka zulmünde olduğu gibi ezan okuyanlara da, kanunsuz zulümler yapılıyordu.
Ama Müslümanlar, bütün bu zulümlere rağmen yine de "ezan"ından vazgeçmiyor; çeşitli yöntemlerle "ezan" okumaya devam ediyordu. Birçok yerde müezzinler minareye çıkıp "İsmet Ezanı" okuyor, sonra aşağıda bir kuytuda hafif sesle "Muhammed Ezanı" okuyordu.[2]
MENDERES: BU YASAK KALKACAK
Demokrat Parti lideri Menderes, 1950 seçimleri öncesinde gittiği her yerde, "Türkçe ezan zulmüne son ver" şeklinde binlerce vebal almıştı.
14 Mayıs 1950'de CHP diktatörlüğü sona erince, 18 yıldır ezan hasreti çeken Müslümanlar çok ümitlenmişti. Herkes Ankara'dan gelecek müjdeyi bekliyordu!
Başbakan Menderes 22 Mayıs'taki Meclis konuşmasında "Ezanı aslına çevirmek zorundayız; milletimiz bunu ivedilikle bekliyor" demişti.
Ama kolay değildi! Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Menderes'i "Ezanın aciliyeti yok! İlk icraatınız ezanı Arapça okutmak olursa korkarım ki, bu son icraatınız olabilir" şeklinde resmen tehdit etmişti. 1910 yılında Çırağan Sarayı'nı yağmalayıp yakan İttihatçılardan olan Celal Bayar, Menderes'in Ayasofya Camii'ni açma teşebbüsünü de engelleyecekti!
Menderes, "Tek icraatım olsa da yapacağım" demişti. 15 Haziran 1950 günü TBMM'ye sunulan, "Ezan yasağı TCK'dan çıkarılsın" teklifi, hemen ertesi günü kanunlaşmış ve ezan okumak suç olmaktan çıkarılmıştı. 30 yıldır yönettikleri milleti hiç tanımayan 69 mebuslu CHP grubu, "Artık kimse Arapça ezan okumaz" diye hiç itiraz etmemişti!
Günlerden 16 Haziran yani 29 Şaban 1369 olup, Müslümanlar akşam kılacakları teravihle Ramazan'ı karşılayacaktı.
MİLLET BAYRAM ETMİŞTİ!
Meclis'in "Ezan serbest" kararı bütün valilere ulaştırılarak, "Millete hemen duyurun" talimatı verilmişti. İstanbul Müftüsü, bekçilere "Koşun, müezzinlere haber verin; ezan, aslî lisanıyla okunabilir" demişti.
Ramazan coşkusu ile ezan sevinci birleşmiş, ülkeye "bayram" gelmişti! 6 minaresinin 16 şerefesindeki 16 müezzinin aynı anda "ezan" okuduğu Sultanahmet Camii'nden yükselen "Allahü Ekber..." sedaları, 18 yıl önce; "Tanrı Uluduuur" sapkınlığına sahne olan Ayasofya'nın intikamını alıyordu! Çünkü 16 yıldır Haçlı ipoteğinde olan Ayasofya, bu mutluluktan mahrumdu!
Yasağı çiğnediği için büyük bedel ödeyen Bursa, bu müjdeyi çok farklı yaşıyordu. Ulucami müezzini merhum Bayram Sarıcan o günü şöyle tasvir ediyordu:
"Bize haber ulaştığında ikindi vakti idi. Güzel sesli iki müezzin, Ulucami'nin iki minaresinde öyle bir ezan okudu ki, asla anlatılamaz. Sanki İslâmiyet bir ara yok olmuş, şimdi geri dönmüştü. Herkes ağlıyordu!"
Şu duyguyu ise ancak yıllarca ezan hasreti çeken bir "müezzin" hissedebilirdi:
"Ben ise 'pîrimiz' Bilal-i Habeşî Efendimizin o meşhur rüyasını düşünüyordum. Peygamber Efendimiz, vefatlarından sonra Medine'de kalamadığı için Şam'a yerleşen Bilal-i Habeşî'ye rüyada, 'Ya Bilal, beni unuttun' buyurmuştu. Bu rüya üzerine derhal Medine'ye giden Hazret-i Bilal, Hasan ve Hüseyin Efendilerimizin arzusu üzerine Mescid-i Nebevî'de, yıllar sonra öyle bir ezan okumuştu ki, bütün sahabe sanki Peygamber Efendimizin zamanı gibi hissederek Mescid-i Nebevî'ye koşmuştu. Türk milleti de, ezan-ı Muhammedî'yi yıllar sonra dinlediği o gün aynı sevince gark olmuştu!"[3]
Bursa'nın başka köşesinde ise "Yasak kalktı" müjdesini alan bir müezzin, (Suluki veya Emirsultan Camii'nde) ezana doyamamış tam 7 defa okumuştu!
Diğer illerde de durum aynıydı. Konya'da Kapu Camii minaresinde, yanık sesli "Kağnıcı Hafız"ı hüngür hüngür ağlayarak dinleyen Konyalılar, "Ülen bidâ oku" diye bağırarak defalarca ezan okutmuştu!
Erzurum'da sanki "Kurban Bayramı" idrak ediliyordu! Minarelerden yükselen "Allahü Ekber" nidasını duyanlar, adakları yerine geldiği için koç, tosun hatta deve kesiyordu!
Velhasıl bütün Türkiye'de "Ezan Bayramı" kutlanıyordu! Müslümanlar, şükür secdesine kapanıyordu. Başbakan Menderes'e tebrik telgrafları yağıyordu.
Hani "Türkçe ezan"ı millet istemişti; yasak kalksa da kimse "Arapça ezan" okumayacaktı?
CHP'nin, bu millete ne kadar "yabancı" olduğu bir kere daha görüldü. Çünkü 16 Haziran 1950'de sadece Arapça ezan yasağı kaldırıldı, "Türkçe ezan" safsatası yasaklanmadı. Oysa tam 75 yıldır bir tane bile "Türkçe Ezan" okuyana rastlanmadı!
UNUTMA... EZAN DÜŞMANLARI PUSUDA!
CHP, Yassıada'da "ezan intikamı" almıştı! Başbakan Adnan Menderes'in Avukatı Burhan Apaydın, açıklanmayan gerekçeli kararda, "ezana izin verilmesi"nin açıkça zikredildiğini söylemişti.
Memleketin nice münevverleri de "şapka" için asılmıştı ama kayıtlara başka bahaneler yazılmıştı! "Şapka küfür alametidir" diyen İskilipli Âtıf Hoca'yı, "Toplumu isyana sevk etmekten" asanlar, ezan yasağını kaldıran Menderes'i de "Milleti birbirine düşürmekten" idam etmişti! Yerseniz...
Kimse unutmasın, "Türkçe ezan"ı tekrar hortlatmak için fırsat kolluyorlar.
27 Mayıs darbesinde daha "üsteğmen" iken Menderes'e tokat atmakla övünen Teoman Koman, 1995 yılında Jandarma Genel Komutanı olunca, 15.02.1996 tarih ve 2052/10/96 sayılı talimatla ezanı ve namazı yasaklamıştı! Genelgede, "Kışla mescitlerine ve camilere rütbeli personel ile sivil memur ve işçiler girmeyecek, ezan okunmayacak" deniyordu.[4]
Cuntacı Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı da, 28 Şubat 1997'deki darbe MGK'sında "Laiklik ilkesinin bozulması, Türkçe ezandan vazgeçilmesiyle başladı" demişti. Aynı kişi, Meclis'teki "Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu"na 26 Haziran 2012 tarihinde verdiği ifadede ise, "Menderes'in en önemli hatası, Türkçe ezanı kaldırmasıdır" diyerek, yukarıdaki tespitimizi doğrulamıştı.
AK Parti'nin beş yıldır iktidarda olduğu 6 Ekim 2007 tarihinde Mudanya'da kaymakamlık, belediye ve Uludağ Üniversitesi'nin ortaklaşa düzenlediği "Mütarekenin 85. Yılı Sempozyumu"nda konuşan Uludağ Üniversitesi Rektörü ve Atatürkçü Düşünce Derneği Başkan Vekili Mustafa Abbas Yurtkuran, "Bizi namaza bile yabancı dilde çağırmaya devam ediyorlar. Namaza Arapça çağrılıyoruz" şeklinde saçmalamıştı. Daha garibi, (daha sonra Muş ve Bartın Valisi yapılan) Mudanya Kaymakamı Ali Çınar, bu skandal sözlerin sahibine hiçbir tepki göstermemiş; ama salonu terk eden İlçe Milli Eğitim Müdürü Resul Yeşilyurt hakkında soruşturma açacağını söylemişti.[5]
Bir rektör, resmî bir programda dinde reform propagandası yapıyor, devlet temsilcisi de bu sapıklığa arka çıkıyor!
Bütün bunlar, ezan yasağının çok da uzakta olmadığını gösteriyor!
Zira, "nimet" rehavete/gaflete sebep olursa, tarih tekerrür ediyor!
[1] TBMM Zabıtları, 23 Mayıs 1941, s. 142-145.
[2] Nuh Albayrak, Darbeden Beter Vesayetler, KTB Yayınları, İstanbul 2022, s. 179.
[3] Bayram Sarıcan, Bursa'da Dinî Hayat, Düşünce Kitabevi, Bursa 2003, s.113.
[4] Emekli Orgeneral Teoman Koman Sırlarıyla Öldü, Star, 14 Aralık 2013.
[5] Hürriyet, 7 Ekim 2007.