Zehirlenme iddialarının oğru olması halinde, Özal'ın en yakınındaki kişilere bakmak gerektiğini kaydeden Pakdemirli, "Bu senaryo doğruysa çok yakınındaki olan insanların bir birkaçını kullanmışlar demektir. Bu zehrin o sabah verilmiş olması lazım. Bir günde sonuçları ortaya çıkan bir zehir. Çok da uzağına bakmadan incelemek lazım. Sabancı suikastında mesela o kız bilerek çaycı gibi işe girdi. Aslan gibi insanlarımızı vurdurdular. Bu alçaklığı yapanlar, bir iki adamı kullanmış olabilirler. Suikastta başarılı olamayanlar, Özal'ın yeniden siyasete dönmesinden korkarak bu işe kalkışmış olabilir" dedi.
Turgut Özal'ın kendisine yapılan suikastın kimler tarafından düzenletildiğini bildiğini ancak hiçbir zaman tüm ısrarlarına karşın kendilerine anlatmadığını kaydeden Pakdemirli, "Bize de söylemedi, ancak sorduğumuzda bazı sözlerinden algıladığımız gruplardan biri derin devlet tabir edilen yapılanma, bunun asker ayağı var, kaçakçılar var, bir medya patronu var, bize ısrarla 'isim vermeyeceğim' dedi. Son olarak da dış istihbarat kaynaklı bir ülkenin dahli olduğunu düşünüyorum. Hayatta olsaydı belki kendi açıklardı ama bu sırrı da beraberinde götürdü" diye konuştu.
Turgut Özal'ın mezarının açılmasının karanlık bir dönemin aydınlatılması içinr çok önemli olduğunu kaydeden Pakdemirli, "İnşallah zehirlenmemiştir diye, öyle olmasın diye çok dua ettim. Çünkü Türkiye'nin çok büyük bir büyük kara lekesi olacaktır bu olay tarihinde. Türk milleti, kendisine Cumhurbaşkanı seçiyor ve ortadan kaldırıyor. Bu düpedüz bir alçaklıktır. Bunu bizim milletimize reva göremezdim. İnşallah birşey çıkmaz diyordum. Mezar açıldı, kötü olmadı hiç olmazsa akıbeti hakkında bilgi edineceğiz. Ben bu derin yapının bu kadar salkım saçak saçıldığını bilmediğim için, komplo teorileriyle ilgilenmediğim için akıl sır erdiremiyordum. Ama bakıyoruz ki olan olmuş. Yani bütün mesele bu olayı hangi grupların yaptığı. Bu senaryo doğruysa çok yakınındaki olan insanların bir birkaçını kullanmışlar demektir. Bu zehrin o sabah verilmiş olması lazım. Bir günde sonuçları ortaya çıkan bir zehir. Çok da uzağına bakmadan incelemek lazım. Sabancı suikastında mesela o kız bilerek çaycı gibi işe girdi. Aslan gibi insanlarımızı vurdurdular. Bu alçaklığı yapanlar, bir iki adamı kullanmış olabilirler. Suikastta başarılı olamayanlar, Özal'ın yeniden siyasete dönmesinden korkarak bu işe kalkışmış olabilir. Bizi önemsemiyor, işlerimizi sarpa sardırıyor korkusuyla yapmış olabilirler" diye konuştu.
YENİDEN SİYASETE DÖNECEKTİ
Özal'ın Cumhurbaşkanlığı süresinin dolmasının ardından yeniden aktif siyasete dönmeyi planladığını belirten Pakdemirli, "Süleyman Demirel'in bazı laflarına, kendisine yönelik hakarete varan benzetmelerine çok canı sıkıyordu. Bu yüzden yeniden aktif siyasete dönecekti. Bu yüzden sonu hazırlanmış olabilir. Eğer yeniden siyasete dönseydi kesinlikle PKK terörünü hallederdi. Özel Harekat timlerini kurduk. 7 bin kişiyi tam mezun ettik, hükümet değişti. Bazı kesimler bize gelip 'polisi değil, Mehmetçik'i gönder' dedi. Çünkü o Mehmetleri teröristler avlayacaklardı. Özel Harekat ise kendileri gibi olacaktı, dağda onlar gibi dolaşacaktı, diş geçiremeyeceklerdi. Biz gittik, hemen yeni hükümete dadandılar. Başarılı da oldular. Özel Harekat'ı tören kıtasına çevirdiler. Özel Harekat yerinde kullanılsaydı bitirirdik" dedi.
Özal'ın kendisine Kürt meselesini çözeceğini söylediğini belirten Ekrem Pakdemirli, "Kürt meselesini çözeceğini söyledi. 1824 yılında, yani aşağı yukarı 200 yıl önce İngiltere'nin Liverpool kentinde Kürt Teali Cemiyeti kurulmuş ve her yıl para aktarılmış. ABD'de lobileri oluşturulmuş. Rahmetli Turgut Bey buraları biliyordu. Biz de onunla dolaşırken buraları gördük. Turgut Bey, 'Er veya geç, bu Batılılar burada Kürt devletini kurduracak. Benim güdümümde kurulursa bana zararı olmaz' ana felsefesiyle hareket etti. Bu sebeple askere, 'Atatürkçüsünüz ya, Misak-ı Milli var, yürüyün bakalım Musul ve Kerkük'e. Oraları bizim sınırımız değil mi?' dedi. Hiçbiri bu sözün arkasında durmadı ama şimdi anlıyoruz ki oralara zamanında girmiş olsaydı ordu, PKK böyle bir melanet işleyemeyecekti" şeklinde konuştu.
"TORUMTAY'IN İSTİFASININ NEDENİ BU İSTEK OLDU"
3 Aralık 1990 günü, 1. Körfez Savaşı döneminde bu konuşmanın geçtiğini hatırlatan Pakdemirli, "Torumtay'ın istifasının ana sebebi budur. Turgut Bey sorunca Torumtay Paşa, çok onurlu bir askerdi, 'bizim hazırlığımız yok' dedi. Turgut Bey de bozuldu. 80'de de ben sormuştum Misak- Milli var İran yürüyor. Musul Kerkük'e girsek ne olur demiştim. O zaman da aynısı olmuştu" diyerek bir döneme açıklık getirdi.
Kendisinin bir defasında Turgut Özal'ın kardeşi Yusuf Özal'la birlikte bu cemiyete gittiğini ve kötü niyeti gördüğünü aktaran Pakdemirli, "Rahmetli Yusuf Özal'la ben gittim, bir daha buraya gitmeyi yasak ettim. Kendim de gitmedim, ona da, 'Oğlum bunlar ayrılıkçı, bunlar Kürt mürt diyorlar ama devlet arayışındalar' dedim. İngiltere'nin de ABD'nin de destek verdiğini gördük. Rahmetli Özal, 'Biz bunları engellemeyi en fazla 10 sene, 15 sene başarabiliriz ama sonuçta şu veya bu şekilde yapacaklar. Onun için bizim güdümümüzde yapılmasını sağlamamız, bunun için de Musul ve Kerkük'e girmemiz gerekir' demişti. Ölmeseydi, Kürt meselesini bence kesinlikle çözecekti" şeklinde konuştu.
Turgut Özal'ın ölümündeki sis perdelerinin kalkması için dönemin Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in de nasıl öldürüldüğünün ortaya çıkarılması gerektiğini kaydeden Pakdemirli, ancak bu şekilde derin yapının bir kısmının ortaya çıkarılabileceğini söyledi.