Yakın tarihin en büyük katliamlarından birine tanıklık eden Bosna Savaşı'nın acı hatırası zihinlerimizdeki yerini hala koruyor. 1992'de Sırp güçlerin Bosna Hersek'in başkenti Sarabosna'yı ablukaya almasıyla başlayan ve 3 buçuk yıl süren katliam süreci; yüzbinlerce masum Bosnalı Müslümanın evlerinin yıkılmasına ve hayatını kaybetmesine yol açmıştı. Bu süreçte hayatta kalmayı başarabilen yaklaşık 2 milyon Bosnalı Müslüman yurtlarını terk edip mülteci konumuna düştü.
“Bosnalı Müslümanların hatırasını canlı tutmak istedim” diyen Prof. A.H. Sharif Salim'in 'Tomboy: An Epic Journey of a Child Refugee Becoming a Multisport World Champion (Erkek Fatma: Çoklu spor dünya şampiyonu olan çocuk mültecinin destansı yolculuğu)’ isimli kitabı da savaş mağduru Bosna'dan çocuk yaşta kaçıp, 11 Eylül terör saldırılarından yaklaşık 3 ay önce Amerika’ya göç etmek zorunda kalan Jarmila Bartanovics ve annesi Sanela Bartanovics hikâyesini konu alıyor. Savaş, kıtlık ve hoşgörüsüzlük dönemlerinde bir anne ve kızının yenilmez ruhunu ortaya koyan Tomboy, gerçek olaylara dayanan kurmaca bir roman.
Tomboy’un yazarı A.H. Sharif Salim, hem amatör hem de profesyonel spor dallarında şampiyonluk seviyesinde koçluk yapan emekli bir lise müdürü. Daha önceleri bir çocuk kitabı yazan ve kitabı çeşitli eğitim dergilerinde yayımlanan Sharif, şu anda doğup büyüdüğü şehir olan Washington D.C’de bir üniversitede ekonomi profesörü ve aynı zamanda bir aktivist. Biz de kendisiyle evsiz bir mülteciyken dünya şampiyonu bir sporcuya dönüşen Jarmila’nın hikayesini konuşmanın yanı sıra, bir Amerikalı Müslüman olarak mevcut ABD yönetiminin Suriye savaşına yönelik politikası ve Amerika’da yaşayan Türk toplumunun Amerikan toplumuna katkısı hakkında fikirlerini alma fırsatı bulduk.
"Hayatları mahvolmuş Bosnalı Müslümanların hatırasını korumak istedim"
Bize biraz kitabınız Tomboy’dan bahsebilir misiniz? Sizi Bosnalı bir mültecinin hikâyesini yazmaya iten sebepler neydi?
Öncelikle ben bir yazarım ve ayrıca senaryolar yazıyorum. Tomboy kitabı aslında, tarihe olan sevgimden dolayı yazmış olduğum bir kitap. Ayrıca, gerçek şu ki zamanında lise ve kolej sporları yapmış 3 kız çocuğum var ve onların kadın olarak ne tür sıkıntı ve güçlüklerden geçtiklerini biliyorum.
Şu anda bir profesörüm, doğup büyüdüğüm Washington D.C.’de bazı üniversitelerde çalıştım. Her zaman savaşlara ilgim oldu. Savaşları sevdiğimden değil, savaşların bitişini görmek hoşuma gidiyordu. Aynı zamanda, şunu biliyorum ki savaşlar bazen insanların içindeki cevheri ortaya çıkarabiliyorken, bazen de bireylerin en kötü yanını da ortaya çıkarabiliyor. Ben de insanlardaki en iyiye odaklanmaya çalıştım. Gerçeğe dayalı bir kurmaca roman olan Tomboy’ı yazarken arzum; mücadele eden, hayatları mahvolmuş, evleri yıkılan Bosnalı Müslümanların hatırasını korumaya çalışmaktı. Bir hikâye gördüm ve ben de savaştan zarar görmüş Bosna’dan kaçarak Amerika’ya gelen Jarmila Bartanovics ve annesi Sanela’nın hikayesini yazdım. Onlar 11 Eylül saldırılarından yaklaşık 3 ay önce Amerika’ya geldiler ve orada birçok sıkıntıya katlanmak zorunda kaldılar. Bu, temelde insanların korkunç ve stresli koşullarda nasıl çalıştığına bakan, ana karakterin gençlikten yetişkinliğe büyümesini konu alan bir roman. Bu vakada, Romanın hayali kahramanı Jarmila oldukça iyi iş çıkardı ve sadece harika bir şampiyon sporcu olmakla kalmadı, aynı zamanda aktivist sporcu oldu. Bu durum beni her zaman kendisine çekmiştir. Kitap Amerika’da oldukça başarılı oldu. Bu kitabın şu anda da Türkçe diline çevrilmesini sağladık. Umarım burada da çok okunur.
Hem savaştan kaçan bir mülteci çocuğun hikâyesini yazan bir yazar olarak hem Amerikalı bir Müslüman olarak, tarihin en büyük mülteci krizine sebep olan Suriye savaşına ve son dönemde ABD Başkanı Donald Trump’ın askerlerini Suriye’den çekme kararına nasıl bakıyorsunuz?
Bu farklı bir konu ama kısmen de ilgili. Çünkü bildiğiniz gibi, henüz çocuk mülteci olan bir kadın hakkında konuştum. Zaten benim çatışmalar ve savaşlarla ilgili hislerimi anlayabileceğinizi tahmin ediyorum. Bu yüzden biraz karışık duygulara sahibim. Ama aynı zamanda, dedesi I.Dünya Savaşı’nda, babası II.Dünya Savaşı’nda, amcası Kore Savaşı’nda savaşmış bir Amerikan vatandaşı olarak, bir Afro-Amerikan olarak, her zaman kalbimde çocukları evlerine geri getirme konusunda özel bir his var. Birçok yönden, Suriye’den asker çekildiği için en azından bu çocukların ailelerinin ve sevdiklerinin mutlu olduğunu hissediyorum. Belki daha sonra Afganistan’dan da çekildiklerini göreceğiz. Aslına bakarsanız, Yemen gibi yerlerde de aynı şeyi görmek istiyorum.
Ben bir siyasetçi değilim, yazarım, profesörüm, ama aynı zamanda Amerikan hayatlarının dış savaşlarda tehlikeye atılmamasının iyi bir şey olduğunu düşünüyorum.
"Türk insanının ve Türk hükümetinin Müslümanları desteklemek için uzun kollarını denizaşırı ülkelere uzattığını görüyorum."
Amerika’daki Türk toplumuyla ilgili, onların Amerikalı Müslüman toplumuna katkılarıyla ilgili görüşleriniz nelerdir?
Şunu söylemekten mutluyum ki Türk-Amerikan toplumu özellikle son 7-8 yıldır başarılı işler çıkarıyor. Ben kendim 4 sene gönüllü olarak Lanham, Maryland’da bulunan Amerika Diyanet Merkezi’nde çalıştım. Sadece orada değil, topluluk merkezlerinin kurulmasında, cami yapımında ve Washington, New Jersey gibi diğer eyaletlerde de inanılmaz aktiviteler gördük.
Benim içinde bulunduğum Amerika Diyanet Merkezi, sadece dini bir merkez olarak değil, aynı zamanda kültürel etkinlikler ve fuarlar gibi birçok farklı amaca hizmet ediyor. Pazar günleri çeşitli programların düzenlendiği, merkeze bağlı bir eğitim bileşenimiz var. Yine orada güzel bir hamamın yanı sıra spor merkezi, fitness merkezleri ve diğer şeyler var. Böylece insanların zihinlerinin ve bedenlerinin fit kalması için doğrudan etki yapıyoruz.
Türk insanının ve Türk hükümetinin Müslümanları desteklemek için uzun kollarını okyanus ötesine uzattığını görüyorum. Bu çok güzel bir şey. Ben Amerikan toplumunun yapısında bıraktıkları bu güzel izden memnunum. Ve biz birbirimizi anlayabiliyoruz. Kim olduğumuzu daha iyi anladıkça, birlikte daha iyi çalışabilir ve yaşayabiliriz. Bu yüzden Amerikalı Türkleri aynı zamanda Türk hükümetini, Türk vatandaşlarını takdir ediyorum.