Kurtulmuş, Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen Milli Sarayların Yüzyılı Uluslararası Sempozyumu Açılış Töreni'nde yaptığı konuşmada, bütün medeniyetlerin kesiştiği, dünyanın en önemli ticaret yollarının geçtiği, fevkalade büyük tarihi kültürel mirasa sahip, bugün de hala dünyanın her bakımdan en canlı şehirlerinin başında gelen İstanbul'da böylesine önemli bir toplantının organize edilmesinin fevkalade değerli olduğunu söyledi.

Milli Saraylar Başkanlığının, Türkiye'de müzecilik ve milli sarayların korunması anlamında onur duyulan sembol kurumlardan olduğunu dile getiren Kurtulmuş, Milli Saraylar Başkanlığı vasıtasıyla Türkiye'de özellikle tarihi mirasın korunması bakımından fevkalade önemli adımların atıldığını ifade etti.
Bu uluslararası sempozyumun, fevkalade değerli birikimlerini paylaşan katılımcılar vasıtasıyla da gelişmiş bir istişare ortamına dönüşeceğini söyleyen Kurtulmuş, sempozyumdan ortaya çıkarılacak fikirlerin kültürel mirasın korunması bakımından da değerli sonuçlar oluşturacağını kaydetti.

Müzeciliğin, tarihi eserlerin korunmasının yaşanılan dönemde çok önemli hale gelen, kültürel diplomasinin değerli parçalarından olduğunu belirten Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Diplomasi, artık sadece klasik dış politika imkanlarıyla ya da argümanlarıyla değil aynı zamanda çok farklılaştırılmış bir şekilde kültürel diplomasi alanında faaliyet gösteren kurumlar vasıtasıyla da icra edilmektedir. Bu anlamda kültürel diplomasi bakımından Türkiye olarak oldukça şanslı bir ülke olduğumuzun altını çizmek isterim. Büyük bir tarihi mirasa sahip olduğumuzu iftiharla ifade etmek isterim. Türkiye'nin her bir yerinde Selçukluların, Anadolu Selçukluların, Osmanlıların ve İslam öncesi büyük medeniyetlerin eserlerini günümüzde de görmek, bulmak hatta her gün yeni eserleri ortaya çıkarmak mümkündür. Bu çerçevede Ani Harabeleri'nden Edirne Sarayı'na kadar, İshakpaşa Sarayı'ndan Ayasofya Camii'ne kadar, Bergama'dan Dolmabahçe Sarayı'na kadar neredeyse Anadolu topraklarının her yerine yayılmış olan, yüzlercesi gün yüzüne çıkarılmış, yüzlercesi de gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen fevkalade büyük bir kültürel mirasa sahip olmakla iftihar ediyoruz."
Bu topraklardan bilinen 24 büyük medeniyetin geçtiğini, bu medeniyetlerin her birisinden geriye izlerin kaldığını anlatan Kurtulmuş, bu izleri bugün ortaya koymanın, sadece tarihi, geçmişi hatırlamak değil aynı zamanda insanlığın geleceğine de hizmet etmek olduğunu söyledi.

"HER BİR ESER, KENDİ ASRINDA YAŞAMIŞ ÇOK SAYIDA İNSANIN KÜLTÜRÜNÜ DE GÜNÜMÜZE GETİREN ÖNEMLİ ARAÇ"
TBMM Başkanı Kurtulmuş, modern çağlarda ve postmodern dönemde insanoğlunun geçmişten, tarihten, kültürden, estetikten koparak daha mekanik dünya hayatına doğru geçtiğini ve eskilerin ortaya koyduğu eserlerle kıyaslandığında bedihiyyat bakımından çok daha geride bulunan eserler ortaya koyduğuna şahit olunduğunu ifade etti.
Kurtulmuş, "Eskinin korunması, saraylarımızın, tarihi eserlerimizin korunması, sadece bir mirasa sahip çıkmak değil insanoğluna geleceğe dönük bir ışık tutmaktır. Bunu sağlayabilmenin insanlığın en temel kültürel sorumluluklarından birisi olduğunu ifade etmek istiyorum." diye konuştu.

Tarihi eserlerin ortaya çıkarılmasının sadece kültür ve sanat bakımından zenginliği sağlamak değil siyasetten ekonomiye kadar çok geniş alanda insanlığın eski mirasından dersler çıkarmak için yararlı olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Örneğin şu Dolmabahçe Sarayı, Süfera Salonu'yla, Muayede Salonu'yla, çeşitli salonlarıyla esasında sadece fiziki bir yapı olarak bugün karşımızda duruyor olmakla birlikte, Osmanlının o yaşadığı dönemdeki devlet yönetiminin geleneklerini, geleneklerin içerisinde saklanmış olan yönetim tarzını bize bugün de anlatıyor, öğretiyor. Aynı şeyin dünyanın bütün büyük sarayları için de önemli olduğunu ifade etmek isterim. Yine o döneme ait olan alışkanlıkları, kültürü, sanatı, toplumsal ilişkileri, sınıflar arasındaki ilişkileri, siyaset yapma tarzını, insanlar arasındaki ilişkileri, aristokrasiyi, burjuvaziyi, geniş halk kesimlerini vesaire bütün bunların arasındaki ilişkileri de aslında bu sarayları, bu kültürel mirasımızı takip ederken, gezerken görüyor, şahit oluyoruz. Onun için sadece geçmişin, tarihin korunması ve bugüne anlatılması değil gelecek nesillere tarihin ve geçmişin vereceği ilhamın da aksettirilmesi bakımından bu toplantıyı fevkalade önemli gördüğümü ifade etmek istiyorum çünkü biliyoruz ki bir yağlı boya eser, bir bina, bir köprü, bir saray, bir sikke, bir kırık vazo, bir kılıç ya da bir başka savaş aracı, sadece kendisinden ibaret değildir. Sadece müzayede değeri olan bir eser de değildir. Her bir eser, her bir yapıt, her bir abide, her bir tablet, aslında kendisiyle birlikte kendi asrında yaşamış çok sayıda insanın kültürünü de günümüze getiren önemli araçlardır. Bu araçlara sahip olmak, bu araçları korumak ve bu araçları değerlendirmek de insanlığın gelişmişlik işaretlerinden birisidir. Tarihle, kültürle, sanatla, geçmişle ilgisi ne kadar kuvvetliyse bir milletin, bir ülkenin, bir dönemin, o dönemin, gerçekten gelişmiş bir dönem olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz."

GAZZE'DE YOK EDİLEN TARİHİ ESERLER
Bugün dünyada fevkalade büyük çatışmaların, savaşların yaşandığını ve büyük bir türbülansın içinden geçildiğini belirten Kurtulmuş, bu savaşlar ve iç çatışmalarda sadece canlar ve fiziki yapılar değil dünyanın kültür mirasının da kaybedildiğini vurguladı.
Kurtulmuş, Afganistan'daki iç savaşta dünyanın bir daha yerine koyamayacağı nice önemli eserlerin yok edildiğini, Ukrayna'nın tarihi ve kültürel zenginliklerinin önemli bir kısmının yerle bir edildiğini, Suriye'de kültürel mirasın yok edildiğini ve bunların çoğunun da yerine getirilmesinin mümkün olmadığını söyledi.
İki yılı aşkın şekilde İsrail'in Gazze'de devam eden soykırımının sadece insanları öldürmediğini, Gazze'de tarih, kültür ve medeniyet adına ne varsa hepsini yerle bir ettiğine dikkati çeken Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Gazze'de yok edilen camilerin, kiliselerin, tarihi mekanların, kütüphanelerin bir daha yerine nasıl getirilebileceği şüphelidir. Aynı şekilde bir başka önemli mesele de bu savaşlar ve iç çatışmalar sırasında bazı karanlık odakların, üzerine çullandıkları ülkelerin kültürel miraslarını nasıl kaçırdıklarını, nasıl bunları el değiştirecek şekilde bir kirli pazara sürdüklerini gayet iyi biliyoruz. Suriye'den son 13 yıllık iç savaşta kaçırılan, Irak'taki çatışmalar sırasında kaçırılan, Afganistan'daki çatışmalarda kaçırılan kültürel zenginliklerin, hiç kuşkum yok ki birkaç sene sonra herhangi bir müzede ortaya çıkması mukadderdir. Bundan çok çekmiş olan bir millet olarak söylüyoruz. Kültürel hırsızlığın da en az kültürel zenginliği ortaya çıkarmak isteyen çevreler kadar güçlü ve organize olduğunu ifade etmek isterim. Türkiye'nin sadece Troya ve Bergama müzelerinden kaçırılan eserlerinin Batı'daki birtakım müzelerde bugün sergilendiğini görmek, gerçekten hepimize üzüntü veriyor."

Sanat hırsızlığına mani olmak gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, "İşte en son gördük. En iyi korunduğunu zannettiğimiz müzelerden birinde, Louvre Müzesi'nde dalga geçer gibi, dünyanın gözünün içine bakarak, dünyanın en iyi korunduğu zannedilen bir müzeden fevkalade değerli, tarihi bir eser kaçırıldı ve bu tarihi eser hırsızlarının ne kadar büyük bir organizasyona sahip olduğu bir kere daha ortaya konulmuş oldu. İnşallah bundan sonra tarihi eserlerin her birisinin olduğu yerde korunması, kaçırılmış ve başka ülkelere taşınmış olanların da ait olduğu yerlere döndürülmesi için uluslararası camiaya çağrıda bulunmak ve bunun için bilimsel çalışmalar yapmak da bu sempozyum vesilesiyle bizlerin sorumluluğu olsun." ifadelerini kullandı.
Programa İstanbul Valisi Davut Gül, eski TBMM Başkanlarından İsmail Kahraman, Milli Saraylar İdaresi Başkanı Yasin Yıldız, Milli Saraylar Bilim ve Değerlendirme Kurulu Başkanı Sadettin Ökten, milletvekilleri ve çok sayıda davetli katıldı.




