Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Toplantısı'na ilişkin, parti genel merkezinde açıklamalarda bulundu.
Kapsamlı bir MYK Toplantısı yapıldığını belirten Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açılışta iç ve dış politikanın yanı sıra Çin seyahatine dair değerlendirmeler yaptığını söyledi.
Çelik, birinci gündemin her zaman olduğu gibi Netanyahu hükümetinin her geçen gün daha fazla katliam yaparak Gazze'deki soykırımı devam ettirmesi olduğunu vurgulayarak, "Dünyanın gözü önünde Gazze'nin işgal edilmesine dair talimatlar verildiği ve buna göre hareket planları hazırlandığı açık bir şekilde ifade ediliyor. Bu doğrusunu söylemek gerekirse Nazilerin yaptığı cinayetleri bile geride bırakacak, insanlık tarihinin en hunharca, en barbarca katliam siyasetinin, soykırımın bir örneğidir. Bunu gerçekleştirenlerin eninde sonunda bir insanlık mahkemesinde yargılanması, insan haysiyetinin, insan onurunun ve insanlık adına var olan bütün değerlerin gereğidir." ifadelerini kullandı.
Bütün dünyada Filistin'in tanınması yönünde çok anlamlı, çok değerli bir hareketlilik de olduğunu belirten Çelik, şöyle devam etti:
"Tam bu hareketlilik karşısında ise ABD yönetiminin Filistinli yetkililerin vizelerini iptal etmesi son derece yanlış olmuştur. Birleşmiş Milletler gibi meşru otoritelerin, devletlerin sesini duyuracağı bir platformun işlevsizleşmesi ve zemininin kaybolması anlamına gelmektedir bu. Dolayısıyla gerek Devlet Başkanı Mahmut Abbas'ın gerek diğer yetkililerin vizelerinin iptal edilmesi adaletsiz ve hakkaniyetsiz bir karardır. Bu uluslararası hukuk, meşru zeminler, Birleşmiş Milletler zemininde artık zaten büyük oranda yıpranmış olan objektif yaklaşımların, görülmeyen objektif yaklaşımların, tamamen berhava olduğunu, tek taraflı olarak birtakım işlemlerin yapıldığını göstermektedir. Bu karardan geri dönülmesi gerekir. Çünkü Filistinlilerin sesinin duyurulması, her meselede olduğu gibi Filistin meselesinde de saldırıya uğrayanların, soykırıma maruz kalanların sesinin duyulması meselenin doğası, hakkaniyetin ve adaletin gereğidir. Tabii bu olmadığı takdirde, vizelerin iptali ile ilgili karar düzeltilmediği takdirde, orada pek çok devlet başkanı, hükümet başkanı Filistin'in sesi olacaktır. Kuşkusuz bu konuda, Filistin'in gür sesi olma konusunda en gür ses Sayın Cumhurbaşkanımızdan çıkacaktır.
Yıllardır Sayın Cumhurbaşkanımız Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda bütün konuşmalarında, Filistin Davası'nı en yüksek sesle haykırmaktadır. Dolayısıyla bu sene de Cumhurbaşkanımızın konuşması başta olmak üzere, pek çok liderin konuşmasıyla birlikte Filistin Davası, Gazze'de Netanyahu hükümetinin gerçekleştirdiği soykırım Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na damgasını vuracaktır. Bu, artık devletlerin meselesi olmayı çoktan aşmıştır. Bu bir katliam şebekesiyle insanlık ittifakı arasında bir meseledir. İnsanlık ittifakı eninde sonunda değerlerin kazanımı, medeniyetin kazanımlarının korunması için bu katliam şebekesini yenmek zorundadır. Dolayısıyla hep beraber Sayın Cumhurbaşkanımızın Filistinli yetkililere izin verilmese bile Sayın Cumhurbaşkanımızın yapacağı konuşmanın, Filistin'in en gür sesi olarak Birleşmiş Milletler'de ve bütün dünyada yankılanacağını görüyoruz, değerlendiriyoruz."
"TÜRKİYE'NİN SAVUNMA SANAYİSİNİN GELDİĞİ NOKTAYI MANŞETLERİNDEN İNDİREMİYORLAR"
Ömer Çelik, 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı içinde barındıran Zafer Haftası kapsamında birçok önemli gelişmenin de yaşandığına dikkati çekerek, "En önemlilerinin başında Çelik Kubbe ile ilgili geldiğimiz nokta söz konusu oldu. Bütün dünyada yankılandığı gibi ülkemizin savunması açısından da son derece önemli bir eşik geçilmiş oldu. Görüldüğü gibi geçmişte sıradan bir tabanca almak için başvurduğumuzda bize bunları bile vermeyenler, ambargo uygulayanlar bugün Türkiye'nin savunma sanayisinin geldiği noktayı manşetlerinden indiremiyorlar. Tabii bizim savunma sanayimiz kimse için bir tehdit değil. Kendi milli güvenliğimiz için bunu gerçekleştiriyoruz, bu başarılara imza atıyoruz." şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Biz yapabiliriz, daha iyisini de yaparız" şeklinde tüm kurumlara bir vizyon aşıladığını işaret eden Çelik, "Geldiğimiz noktada, dünyanın barbarlık tarafından teslim alınmaya çalışıldığı ve Türkiye'nin etrafında neredeyse dünyadaki çatışmaların yüzde 70'e yakınının gerçekleştiği bir ortamda ve büyük potansiyel krizlerin var olduğu bir ortamda, savunma sanayimizin geldiği nokta tabii ki gurur vericidir. Bu bakımdan Çelik Kubbe'nin dünyada bu kadar yankılanması, herkesin aslında bütün bu meseleleri hem okumakta hem de bunlara karşı savunma sanayi açısından somut tedbir almakta çok geç kaldıklarını itiraf ettiği bir noktada Türkiye'nin öngörüsünün, Cumhurbaşkanımızın vizyonunun Türkiye'yi içinde tuttuğu hattın ne kadar kıymetli olduğu bir kere daha görülmektedir." diye konuştu.
"TÜRKİYE'NİN GÜCÜ KİMSE İÇİN TEHDİT DEĞİLDİR"
Çelik, bazı komşu ülkelerin, Türkiye'nin yerli entegre hava savunma sistemi Çelik Kubbe'ye dair endişeli açıklamalarına ilişkin şunları kaydetti:
"Tabii bazı komşu ülkeler, Türkiye'nin Çelik Kubbe'de attığı imzanın kendileri için tehdit oluşturduğunu söylüyor. Onlara bir kere daha ifade ediyoruz, Türkiye'nin gücü kimse için tehdit değildir. Türkiye'nin gücü barışın teminatıdır. Ama Ege'de, Akdeniz'de, başka yerlerde hiç kimsenin yanlış işler peşinde koşmaması lazım. Meseleleri masada, müzakereyle, diplomasiyle halletmemiz lazım. Bu işlerin sahaya kalmaması lazım. Dünyanın zaten büyük streslerle yüklü olduğu, büyük fay hatlarının tetiklendiği bir dönemde daha fazla strese ve fay hattının tetiklenmesine gerek yok. Onun için biz komşularımızla barış içerisinde ve 'herkesin güvenliği bizim güvenliğimizdir, herkesin refahı bizim refahımızdır' ilkesiyle hareket ediyoruz. Kimsenin güvenliğinde bir zaafa düşmesini, kimsenin refahtan mahrum kalmasını arzu etmiyoruz. Topyekun bir barış, topyekun bir refah peşinde koşuyoruz."
Geçmişte, Suriye'deki olaylar ve haricen yaşanan olaylar sebebiyle pek çok ülke tarafından Akdeniz'e savaş gemisi gönderildiğini hatırlatan Çelik, Mavi Vatan vurgusunun ve bu konuda atılan adımların son derece önemli olduğuna değindi.
Çelik, şöyle devam etti:
"Bu sene TEKNOFEST gençliğini Mavi Vatan'la buluşturan TEKNOFEST Mavi Vatan'ın hayata geçirilmesi de bu konudaki gelişmelerin gün yüzüne çıkması, gençlerimizin bu alandaki çalışmalarının teşvik edilmesi bakımından son derece önemlidir. Milli Savunma Bakanlığı ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'yla birlikte TEKNOFEST'in bu sene Deniz Kuvvetleri'mizle birlikte böylesine kapsamlı bir şekilde yapılmış olması, aslında Türkiye'nin 'mavi vatan' vurgusu ve 'mavi vatan'ın geleceğine dönük olarak etrafımızdaki denizlerde oluşan kaynamalara karşı, daha büyük meydan okumalara karşı hazırlıkları açısında da son derece önemlidir. Burada gençlerin yaptığı çalışmalar, orada ortaya konulan icatlar, kazanımlar geleceğe denizlerde de damga vuracağımızı göstermesi bakımından önemlidir. Tabii sık sık kahraman Silahlı Kuvvetlerimize gerek devlet kurumlarımız tarafından, savunma sanayi kurumlarımız tarafından, gerek diğer alanlarda bu teslimatların yapılması, bunların birleşik ve entegre bir şekilde gündeme gelmesi, önümüzdeki dönemin önümüze gelecek meydan okumaları açısından son derece kıymetli sonuçlar doğuracaktır."
Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Toplantısı'na ilişkin, parti genel merkezinde açıklamalarda bulundu.
Terörsüz Türkiye konusunun her zaman gündemlerinde olduğunu belirten Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın MYK'nin açılış konuşmasında bu noktaya değindiğini aktardı.
Çelik, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin tarihi çağrısı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın devlet başkanı olarak koyduğu iradeyle Cumhur İttifakı'nın bu konuda yekpare bir şekilde bu konuyu sonuca ulaştırmaya kararlı olduğunu söyledi.
Cumhur İttifakı'nın buradaki duruşunun net bir şekilde bütün gelişmelerle doğrulandığını ve ne kadar kıymeti olduğunun görüldüğünü ifade eden Çelik, şunları kaydetti:
"Cumhur İttifakı'nın yanı sıra Cumhurbaşkanımızın devlet kurumlarına talimat vermesiyle birlikte bu süreç aynı zamanda bir devlet politikası haline gelmiştir. TBMM'de, PKK terör örgütünün fesih ve silah bırakması ile ilgili yol haritası oluşturması ve yasal dayanak oluşturması ile ilgili bir komisyonun kurulmuş olması, yüce Meclisin, siyasi partilerin desteğini de alacak şekilde sürecin yürütülmesine imkan vermektir. Komisyonun asıl odağının PKK'nın feshi ve silah bırakması olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor. Bunun dışında başka konuların öne çıkarılmaya çalışılması, PKK'nın fesih ve silah bırakılması gündeminin perdelenmesi, örtülmesi ya da aksatılmasına dönük birtakım gündemler ve ajandalar olarak gündeme gelmektedir. Odağı bu işin silah bırakma ve fesih sürecinin gerçekleşmesidir.
Burada da PKK terör örgütünün bütün şube ve uzantılarıyla, bütün illegal yapılarıyla, bütün finans odaklarıyla ve propaganda merkezleriyle, bu Terörsüz Türkiye ve aynı zamanda terörsüz bölge sürecine uygun olarak yapılan çağrılar çerçevesinde silah bırakması ve kendisini feshetmesi gerekir. Bunun dışında herhangi bir şekilde bu odağın kaybına yol açacak davranışların, aslında Terörsüz Türkiye'ye söylemini kullanmakla birlikte bu süreci akamete uğratacak davranışlar ve söylemler olduğunu ifade etmek isteriz."
Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bugün MYK toplantısının açılış konuşmasında bu konuda, bazılarının odak kaybı yaşadığını, bunun yaşanmaması gerektiğini ifade ettiğini söyledi.
"YÜZÜNÜ ANKARA'YA VE ŞAM'A DÖNENLER KAZANACAKTIR"
Bahçeli'nin bugün Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu ile Suriye konusunda yaptığı açıklamaların son derece önemli olduğuna işaret eden Çelik, "Biz 'Terörsüz Türkiye' derken, PKK'nın şu adres ya da bu adresinin değil, bütün adreslerinin, bütün şube ve uzantılarının, Avrupa'daki birtakım legal görünümlü yapılarının ve illegal yapılanmalarının tamamının feshedilmesi gerektiğini ve silah bırakılması gerektiğini daha bu sürecin başında ifade ettik. Bu sürecin başında bundan bunu anladığımızı ve bunun anlaşılması gerektiğini söyledik ama bunun dışındaki yaklaşımlar olursa, bu gerçekten Terörsüz Türkiye sürecine, terörsüz bölge sürecine zarar verir." diye konuştu.
Terörsüz Türkiye süreci ile terörsüz bölge sürecinin iki ayrı süreç olmadığını vurgulayan Çelik, bunların entegre süreçler olduğunu, bu iki süreci birbirinden ayırmanın sağlıklı bir yaklaşım olmadığını belirtti.
AK Parti Sözcüsü Çelik, şunları ifade etti:
"Bölgede özellikle Suriye'de net bir şekilde gözlemliyoruz, silah bırakmaktan kaçınmak, Suriye'deki merkezi yapıyı sabote edecek davranışlar içerisine girmek ve Türkiye'deki Terörsüz Türkiye sürecinden ve terörsüz bölge sürecinden kendisini ayrıştırmak, kendisine başka pozisyon belirlemek, bununla birlikte silahlanmak şeklindeki davranışların bütün bu sürece karşı davranışlar olarak kodlanması gerektiğini değerlendiriyoruz. Cumhurbaşkanımızın, 'Yüzünü Ankara'ya ve Şam'a dönenler kazanacaktır.' ifadesinin anlamı budur. Yine bugün MYK'mız başlarken, Sayın Devlet Bahçeli'nin yaptığı açıklamada son derece önemli bir cümle var. Deniyor ki orada Sayın Bahçeli tarafından, 'Bu süreci akamete uğratmaya çalışanlar, Suriye'de başka bir plan peşinde koşanlar esasında terörsüz bölge sürecinin değil, siyonizmin planının parçası durumuna düşeceklerdir.' Şimdi burada bunları söylediğimiz zaman birileri tutuyor diyor ki 'Kürtlerin kazanımlarına karşı bir şeyler söylüyorsunuz.'
Hayır, hiçbir terör örgütünün varlığı ya da hiçbir terör örgütünün birileri tarafından desteklenmesi Kürtlerin kazanımı değildir, Türklerin kazanımı değildir, Arapların kazanımı değildir, Sünnilerin kazanımı değildir, Alevilerin kazanımı değildir, Dürzilerin, Nusayrilerin, Şiilerin hiç kimsenin kazanımı değildir. Hiç kimse herhangi bir terör örgütünün varlığını ya da birileriyle iş tutmasını, kendi kimliğinin, kendi aidiyetinin, kendi mensubiyetinin, kendi siyasal kimliğinin, etnik kimliğinin, mezhebi kimliğinin kazanımı olarak görmemelidir, terörün kimseye kazandıracağı bir şey yoktur."
"VATANDAŞLARIMIZ MÜSTERİH OLSUNLAR"
Çelik, Terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge sürecini sonuca erdirmekte, hedeflerine ulaştırmakta kararlı olduklarının altını çizdi.
Buna dönük birtakım devletlerin örtülü operasyonlarını, silah bırakması gerekenlerin açıklamalarının arkasındaki organizasyonları gördüklerini belirten Çelik, Türkiye'nin, yakın bölgedeki herkesin kazanımı için terör örgütlerinin silah bırakması ve terör gündeminin ortadan kalkması gerektiğini ifade etti.
Türkiye'nin yıllar içinde demokrasiyle, birtakım reformlarla büyük yol aldığını, mesafeler kat ettiğini dile getiren Çelik, "Vatandaşlarımız müsterih olsunlar, en baştan itibaren söyledik. Bu meselelere bakışımız, Terörsüz Türkiye'ye ulaşma hedefinde esas bunun şemsiyesi, tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak ilkesidir. Bunlardan taviz yoktur, bunlarla ilgili bir pazarlık yoktur, bunlarla ilgili bir müzakere yoktur. Devletin nitelikleriyle ilgili ve milletin değerleriyle ilgili herhangi bir pazarlık söz konusu değildir."
Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Toplantısı'na ilişkin, parti genel merkezi önünde açıklamalarda bulundu, basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı.
"Türkiye Yüzyılı" buluşmaları kapsamında yapılan anketler ve "Terörsüz Türkiye" sürecine ilişkin toplumdaki bakış açısı ve tablonun sorulması üzerine Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Biz, vatandaşlarımızla buluşuyoruz, vatandaşlarımızın tabii ki soruları oluyor, cevap vermekle mükellefiz. Vatandaşlarımızın soruları oluyor, kaygıları oluyor, eleştirileri oluyor, geleceğe dönük uyarları oluyor. Hepsini not ediyoruz, başımızın üstünde yeri var çünkü memleketin sahibi ve bütün bu süreçlerin sahibi millettir. Gittiğimiz yerlerde bu sorulara tabii ki açık yüreklilikle cevap veriyoruz. Kameraların önünde de veriyoruz ama aynı zamanda vatandaşlarımızın Sayın Cumhurbaşkanı'mıza ve Sayın Bahçeli'ye dönük yüksek güvenlerini de görüyoruz. Onların yanlış yapmayacağını, devlet ve millet aleyhine herhangi bir işe izin vermeyeceğini net bir şekilde vatandaşlarımızın vurguladıklarını da görüyoruz. Bu süreçler doğası gereği işin içinde siyasetin olduğu, devlet kurumlarının çalıştığı, sahada bir sürü gelişmenin olduğu süreçler.
Tabii ki birtakım başka devletlerin sabotajlarına da dikkat etmek gerekiyor. Geçmişte de bu tecrübeleri yaşadık. Bu açılardan baktığımızda biz çok yönlü, çok kapsamlı, iyi çalışılmış, tarihi dersleri çıkarılmış, bundan sonrasının nereye gitmesi gerektiği konusunda kafamızın berrak olduğu, hem askeri hem istihbari hem siyasi hem toplumsal boyutunun çok yönlü olarak ele alındığı bir süreçtir."
Türk-Kürt kardeşliği ile terörün ilgisinin olmadığına dikkati çeken Çelik, terörün ayrı bir mesele olduğunu vurguladı.
Terörün bunca yıl içinde Türk ile Kürt kardeşliğinin arasına giremediğine dikkati çeken Çelik, "Türkiye'de Türk ile Kürt arasına kimse girememiştir. Terör mevzusu, ayrı bir mevzudur. Bunun ortadan kalkması tabii ki demokrasimizin üzerindeki stresi kaldıracaktır ve Türkiye'nin birtakım konularla yıllardır sürdürülen meşguliyetinin ortadan kalkmasına yol açacaktır. Bölge açısından da yeni fırsatların, yeni işbirliklerinin doğmasına yol açacaktır. Bu, aynı zamanda başka terör örgütlerinin, bölgedeki başka terör örgütlerini nasıl feshedileceğine ve silah bıraktırılacağına dair bir model de oluşturulacaktır. Onun için Türkiye Cumhuriyeti, gündemine hakimdir. Vatandaşlarımız müsterih olsunlar." değerlendirmesinde bulundu.
PYD yöneticisi Salih Müslim'in "Yeni Suriye hükümeti, ademimerkeziyetçiliği reddederse bağımsızlık talep etmek zorunda kalacağız." şeklindeki açıklamasının sorulması üzerine Çelik, şöyle konuştu:
"Yakın zamanda PYD yöneticisi Salih Müslim'in bahsettiği açıklamasını gördüm. Önceki açıklamalarıyla birleşik bir açıklama. Biz, dediğimiz gibi Şam'daki merkezi hükümetle çatışma şeklindeki bir tutumun 'terörsüz bölge' sürecine karşı bir tutum olduğunu değerlendiriyoruz. Aynı şekilde PYD'nin, SDG'nin silah bırakmasına yani Suriye PKK'sının silah bırakmasını engellemeye çalışanların bu terörsüz bölge ve 'Terörsüz Türkiye' sürecine karşı bu gün Sayın Bahçeli'nin açıklamasında da var. Bu işi geciktirmeye, zamana oynamaya ve sulandırmaya dönük bir yaklaşımın olduğunu görüyoruz. O açıklama da zaman zaman biliyorsunuz, bu teröre destek verenler, birtakım meşru kavramları tüketim malzemesi olarak kullanırlar. Aslında ademimerkeziyetçilik diye bahsettiği şey, bir ademimerkeziyetçilik değil. Ademimerkeziyetçilik dediğinin fiili karşılığının ne olduğunu bilecek milli güvenlik bilincine sahibiz.
Onun ademimerkeziyetçilik dediği şey, bizim açımızdan terör devletçiğidir. Dolayısıyla terör devletçiklerine müsaade etmeyeceğimizi geçmişte Cumhurbaşkanı'mız 'Bir gece ansızın gelebiliriz.' mottosuyla ifade etmişti. Biz, bir devlet politikası olarak ve bütün siyasi partilerin katılımıyla yüce Mecliste kurulmuş bir komisyonla bu sürecin 'Terörsüz Bölge' ve 'Terörsüz Türkiye' sürecinin hedefine ulaşması için bu gayreti gösteriyoruz."
"Terörsüz Türkiye" sürecini sabote etmek isteyen bazı devletlerin olduğunu gördüklerine dikkati çeken AK Parti Sözcüsü Çelik, "Özellikle siyonist soykırımcılık, bu süreci sabote etmek istiyor. Birisi çıkıp da burada 'Ben ademimerkeziyetçilik' falan diyerek esasında altyazısında terör devletçiği olan bir yaklaşım ortaya koyarsa biz, bunun ne olduğunu görecek tecrübeye sahibiz. Üzerinde çok düşünmemize bile gerek yok. Bir saniye içerisinde bunu teşhis ederiz." dedi.
"YARGI SÜRECİ DEVAM EDİYOR"
CHP'nin İstanbul Kongresi'ne ilişkin İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada verilen ara kararla ilgili soruyu da yanıtlayan Çelik, konunun MYK'da gündeme gelmediğini söyledi.
Ömer Çelik, şunları kaydetti:
"Nihayetinde mahkeme ile ilgili bir süreç. Orada sadece bazı yayınlarda 'Kayyum atandı.' falan deniyor. Halbuki yargı süreci gördüğümüz kadarıyla devam ediyor. İhtiyati tedbir kararı almış orada mahkeme ve daha önceki bir CHP il yönetimini tekrar atamış. Bir öncekinde siyasi yasaklılık durumu olduğu içindir belki o. Onu mahkemenin nasıl takdir ettiğini bilemiyorum ama bu ihtiyati tedbir olarak gündeme gelmiş bir şey.
Biz, siyasi partilerin bu şekilde gündeme gelmesini istemeyiz ama siyasi partiler açısından herhangi bir usulsüzlük varsa da bunu mahkemenin tespit etmesi ve bununla ilgili adım atması da işleyen yargı süreciyle ilgilidir. O bakımdan onunla ilgili herhangi bir detay değerlendirme yapmamız doğru değil ama görüldüğü kadarıyla CHP yönetimi alınmış ve daha önceki bir CHP il yönetimi oraya ihtiyati tedbir açısından kayyum olarak değil koyulmuş yani yargı süreci devam ediyor. İtiraz süreci devam ediyor, biz de onu takip ediyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Suriye'ye ilişkin açıklamalarını anımsatan Çelik, iki liderin de "Terörsüz Türkiye" süreci için en vurgulu, en etkili ve en net açıklamaları yaptıklarını söyledi.
Çelik, bu sabotajlar ve bu hareketlilik görüldüğü için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Kılıç kınından çıkarsa kaleme ve kelama yer kalmaz." dediğini belirterek, şunları kaydetti:
"Yine bugün Sayın Bahçeli, 'silah bırakıp da merkezi hükümete katılmayan, yani Şam hükümetiyle yapılan anlaşmaya uymayan bir SDG'nin aslında siyonist planın parçası olacağını ve ihanet içerisinde olduğunu' ifade etti. Bütün bunlar ne için ifade ediliyor? Bütün bunların Terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge sürecini sabote etmeye dönük olduğunu görüyoruz, bir. İkincisi, Suriye'yi kaosa sürüklemek isteyenlerin siyasetiyle iç içe birtakım adımlar olduğunu görüyoruz, iki. Üç, Türkiye açısından birinci dereceden milli güvenlik tehdidi olarak görüyoruz."
Siyasi partilerin desteği, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın devlet kurumlarına verdiği talimat ve TBMM'nin kurulan komisyonla devreye girmesinin, bu meselenin ne kadar çok boyutlu ve entegre bir şekilde hedeflerine ulaştırılması için çalışıldığını gösterdiğine işaret eden Çelik, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatıyla sahadaki hareketliliği de gördüklerini dile getirdi.
Doğru olanın, TBMM çalışırken terör örgütü PKK'nın kendisini feshedecek aşamaların kesintisiz devam etmesi olduğunu ifade eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kesintisiz olarak devam etmeyip de işte burada bahsedildiği gibi ademimerkeziyet ya da Şam'la yapılan anlaşmaya uymama gibi yaklaşımlar söz konusu olduğunda, biz bunun, bu ademimerkeziyet gibisinden bir kavram kullanılarak söylenilen şeyin alt yazısında bir terör devletçiği arayışı olduğunu görürüz. Daha önce de gördük, şimdi de net bir şekilde görüyoruz. Dolayısıyla burada onların söylediği, Kürtlerin kazanımı için değildir. Sayın Bahçeli'nin ve Sayın Cumhurbaşkanı'mızın söylediği, bölgedeki Türklerin, Türkmenlerin kazanımı içindir. Bölgedeki Arapların kazanımı içindir. Bölgedeki kardeş halkların kazanımı içindir. Bölgedeki bütün mezhep gruplarının, hepsinin kardeşlik içerisinde yaşaması içindir. Burada gerçekten doğru irade, Sayın Cumhurbaşkanı'mızın ve Sayın Bahçeli'nin söylediklerinin istikametinde oluşan iradedir."
Çelik, Konya'da bir doktorun, kadın bir hastayı kıyafeti yüzünden muayene etmemesinin hiçbir şekilde kabul edilmeyeceğini ve son derece yanlış bir yaklaşım olduğunu vurguladı.
Hekimler ve sağlık personeliyle gurur duyduklarını belirten Çelik, "Hele de bir kadını teşhircilikle suçlamak son derece münasebetsiz, uygunsuz, insanlık sanatı olarak hekimlikle hiçbir şekilde bağdaştırılamayacak bir yaklaşımdır. Bir hekim, bir hastaya baktığı zaman onun cinsiyetini görmez, kılık kıyafetini görmez, ne giydiğini görmez, etnik ya da mezhebi aidiyetinin ne olduğunu görmez, zengin ya da fakir olup olmadığını görmez. O yaklaşım tabii ki yanlıştır. Bu tip tekil örnekleri, hekimlik sanatının, Türk hekimlerinin bir parçası olarak görmemek lazım." diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Sinop'ta füze testleriyle ilgili açıklamalarına dair değerlendirilmesi sorulan Çelik, şunları kaydetti:
"Sayın Özgür Özel, Sinop'taki açıklamasıyla daha önce benim yaptığım bir açıklamayı teyit ediyor. Gerçekten Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminde ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı'nda ciddi bir siyasi navigasyon problemi var. Yani neyi, nereye söyleyeceği konusunda gerçekten büyük bir kafa karışıklığı var. Savunma sanayi ile uğraşıyordu. Kahve içenleri birbirinden ayrıştırmaya çalıştı, kahve içenlerle uğraştı. Bazı kitabevlerini hedef aldı, kitap okuyanlarla uğraştı. Şimdi uğraşacak kimse bulmamış, Sinop'taki balıklarla uğraşıyor. Yani en azından balıkları bir rahat bıraksın. Balıkları taciz etmesin. Yani Sinop'taki balıkların gideceği bir mahkeme olsa, herhalde giderler ve Özgür Özel'den yüksek bir tazminat alırlar 'bizi bir rahat bırak, huzurumuzu bozma' diye. Tam tersine veriler gösteriyor ki hem oradaki savunma sanayi ile ilgili yapılan yatırımlardan, gelişmelerden Sinop'taki vatandaşlarımız çok memnun hem de Sinop'ta su ürünleri şimdiye kadar 5 kat artmış. Bu fikirleri Sayın Özel'e kimler verir, neden verir, ne yapar, ne eder? Gerçekten bu bir muamma. Hani mutfakta biri var diyeceğim, ortada mutfak yok. Mutfakta biri var demeye de mecal yok. En azından balıkları rahat bıraksın."
Emlak vergisiyle ilgili vatandaşların mağdur edilmeyeceği makul formül üzerinde çalışıldığını dile getiren Çelik, "Vatandaşlarımızın hassasiyetlerini dinliyoruz, duyuyoruz, bize gönderdikleri mesajların farkındayız. Ekonomik program çerçevesinde en makul formülün bulunması için gayret ediliyor." dedi.