Yılmaz, Yargıtay Başkanlığı'nda düzenlenen, 2025-2026 Adli Yıl Açılış Töreni'ne katıldı.
Gazze'nin adaletle doğrudan ilişkili bir konu olduğunu belirten Yılmaz, Gazze'de yaşanan vahşetin, toplumların bilimde, teknolojide, maddi gelişmelerde ne kadar ileriye gitmiş olurlarsa olsun, adaletten, ahlaktan, etikten kopuk bir ilerlemenin, hiçbir insani değerinin olmadığını gösterdiğini söyledi.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu yönetiminin yaptığı insanlık dışı katliamlar ve soykırımın, uluslararası adaletin, uluslararası kurumların ve kuralların da içini boşalttığına işaret eden Yılmaz, "Türkiye Cumhuriyeti olarak başından itibaren mazlum Filistin halkının yanında, adaletten yana net bir pozisyon belirlemiş durumdayız. Birtakım güçlü ülkeler, çevreler yaşananlara seyirci kalsa da insanlık ittifakının eninde sonunda galip geleceğine ve hakkın tecelli edeceğine yürekten inanıyoruz. Bu yaşananlar bize adaletin, ahlakın, hukukun, merhametin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor." diye konuştu.
Yılmaz, Türkiye dahil olmak üzere birçok çevreye adalet, insanlık hukuku dersi vermeye çalışan bazı ülke ve çevrelerin Gazze'de yaşananlar karşısındaki suskunluğunun ibret verici olduğunu vurgulayarak, "Bundan da gerekli dersleri hep birlikte almak durumundayız. Bugün dünyamızın geçtiği süreçte maalesef üzüntü duyarak görüyoruz ki 'gücün varsa, her şeyi yapabilirim' anlayışı hakim hale geliyor. Tabiri caizse 'gücü gücü yetene' gibi bir atmosfer oluşturuluyor. Adalet açısından bundan daha tehlikeli bir atmosfer olamaz." ifadelerini kullandı.
Haklının güçlü olması gerektiğine inandıklarını dile getiren Yılmaz, Türkiye Cumhuriyeti olarak hem gücü artırmaya hem de haklı konumda hareket etmeye devam edeceklerini söyledi.
Uluslararası Adalet Divanı'nda görülmekte olan soykırım davasının bir an önce neticelenmesini temenni ettiklerini, Türkiye'nin buna katkı verdiğini kaydeden Yılmaz, "Son dönemlerde İsrail'in ortaya koyduğu pozisyon, meselenin Gazze'den de ibaret olmadığını göstermektedir. Tüm Filistin halkını, varlığını ortadan kaldırma ve iki devletli bir çözümün temellerini ortadan kaldırmaya dönük bir tutum içine girildiğini de hep birlikte görüyoruz. Uluslararası toplum, insanlık olarak, buna müsaade etmemeliyiz ve bu yaşananların daha fazla tüm insanlığı, uluslararası kurumları, kuralları, uluslararası adaleti zedelemesine engel olmalıyız." dedi.
Yılmaz, Türkiye'nin dört bir yanında kapıları adalete açılan adliyelere, hakim ve savcılara selamlarını iletti, yeni adli yılın tüm adalet camiası için hayırlı olmasını diledi.
Adaletin devletin temeli olduğu gibi, kalkınmanın ve sosyal refahın, temek hak ve özgürlüklerin de teminatı olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Her bir vatandaşın hakkının korunması ve güçsüzün güçlüye ezdirilmemesi hayati önem taşır. Bir hükmün ya da kararın değeri, yalnızca dayandığı yazılı maddelerde değil, milletin vicdanında da kabul gördüğünde ortaya çıkar." diye konuştu.
Yılmaz, bu sebeple yargının, bir erk olmanın ötesinde, devlet ile millet arasındaki güven bağının da en güçlü teminatı olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:
"Demokratik bir ortamda yargı kararları elbette eleştirilebilir. Tüm kuvvetler gibi, tüm kesimler gibi yargı kararları da elbette tartışılabilir, eleştirilebilir. Bir mahkemenin verdiği kararlarla ilgili olarak çok katmanlı adalet sistemi içinde hak arama ve itiraz imkanları da her zaman bulunmaktadır. Bu da aslında belli bir düzeyde yapılan bir eksiğin veya bir hatanın başka bir düzeyde yeniden ele alınmasına imkan vermektedir. Bunlar elbette normal. Ancak hiçbir kişi ve kurumun yargı mensuplarına hakaret etme, adalet kurumuna duyulan güveni zedeleme ve bağımsız, tarafsız yargıyı etki altına alma hakkı yoktur. Bunun da altını güçlü bir şekilde çizmek isterim. Türk milleti adına karar veren yargının vakarını muhafaza etmek ve toplumsal adalet inancını diri tutmak bizim için vazgeçilmez bir sorumluluktur. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde her zaman bu sorumluluk bilinciyle hareket ettik. Bundan sonra da aynı bilinçle hareket etmeye devam edeceğiz. Milletimize en iyi hizmeti sunma gayemiz, adalet sistemini tüm yönleriyle güçlendirme kararlılığımızı pekiştirmektedir. Adaletin etkinliği kadar, zamanında tecelli etmesinin de milletimiz için hayati bir önemde olduğunu her fırsatta vurguladık."
Hakim ve savcı sayısının 2002 yılında 9 bin 349 iken, bugün yüzde 173 artışla 25 bin 551, toplam kadın hakim ve savcı sayısının ise 2002 yılında sadece 1847 iken bugün yüzde 433 artışla 9 bin 841 olduğunu aktaran Yılmaz, geçen yıl hayata geçirilen Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı ile avukat, hakim, savcı ve noter olacak kişilerin mesleki niteliklerinin artırılmasını hedeflediklerini söyledi.
Yılmaz, Yükseköğretim Kurulunun hukuk fakültelerine girişte başarı sıralaması barajını 100 bin olarak belirleyen kararının yürütülmesinin, Danıştay tarafından durdurulmasını hatırlatarak, şunları kaydetti:
"125 bin gibi bir rakam ifade etti. Ben hukuki detaylarına hakim olmadan çok ileri yorumlarda bulunmak istemem. Ancak şunun da altını çizmek isterim. Mahkemelerin görevi yerindelik denetimi yapmak değil, hukuka uygunluk denetimi yapmaktır. Yerindelik alanına girdiğiniz anda siyasetin alanına, idarenin alanına girmiş olursunuz. Çünkü birçok konu tercihe bağlıdır. Bir parti bir şeyi savunabilir, diğer parti başka bir şeyi de savunabilir. Bu tartışmaların tarafı olmamalıdır yargı. Yerindelik denetimi yapmamalıdır. Sadece ve sadece hukuka uygunluk denetimi yapmalıdır. Bunun altını ben de bir kez daha çizmek istiyorum."
Yılmaz, 2002 yılından bugüne faal adli ve idari yargı ilk derece mahkemelerinin sayısını 3 bin 727'den, 8 bin 898'e yükselttiklerini, mahkeme sayısını artırarak vatandaşın adalete erişimini kolaylaştırdıklarını, istinaf mahkemelerini kurarak Yargıtay ve Danıştay'ın iş yükünü azalttıklarını anımsatarak, Adli Tıp Kurumu'nun bir zamanlar yetersiz imkanlarla hizmet verdiğini, bugün ise uluslararası akredite modern laboratuvarlara kavuştuğunu ve 81 ilde hizmet verir hale geldiğini ifade etti.
Yılmaz, UYAP, SEGBİS, e-tebligat ve elektronik duruşma gibi uygulamalarla dünyaya örnek olacak dijital dönüşümü gerçekleştirdiklerini belirterek, "Önümüzdeki dönemde de bu sistemleri yapay zekayla entegre etmeyi hedefliyoruz. Bir diğer yandan bu olumlu tecrübemizi kardeş, dost ülkeler başta olmak üzere, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Azerbaycan gibi diğer ülkelerle de paylaşmayı ve giderek bir ihraç ürününe dönüştürmeyi hedefliyoruz. Çünkü gerçekten çok başarılı elektronik uygulamalarımız var." dedi.
Türkiye Yüzyılı Yargı Reformu Stratejisi'yle, reform iradelerini ortaya koyduklarını dile getiren Yılmaz, şunları kaydetti:
"Türkiye Yüzyılı'nın yeni yargı vizyonu, hukukun üstünlüğünü esas alan, gecikmeyen ve öngörülebilir bir adalet sistemi olarak belirledik. Yargıyla, adaletle ilgili hususların sadece sembolik veya belli kişilerle ilgili konular üzerinden tartışılmasını doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyorum. Sistemin bütününe, geneline ilişkin ve 86 milyonu ilgilendiren boyutlarını bir kenara koyarak, sadece belli sembolik olaylar üzerinden tartışamayız. Dolayısıyla bütün bu yargı reform strateji belgeleri, tüm tarafların katılımıyla, geniş değerlendirmelerle, analizlerle sistemi iyileştirmeye dönük bir perspektifle yapılan çalışmalardır."
Hukuk, yargı alanında temel önceliğin önleyici veya koruyucu hukuk olması gerektiğine işaret eden Yılmaz, "İhtilafların çıkış kaynaklarını iyi analiz ederek, bu kaynakları yerinde düzelttiğimizde, mahkemelerimizin önüne gelen dosya sayısı da kendiliğinden azalacaktır. Bu noktada da en kritik hususun kayıtlılık olduğunun altını çizmek isterim. İyi sözleşmeler, detayları net sözleşmeler olduğu sürece, kayıt dışı birtakım ilişkiler, kayıt dışı birtakım çalışmalar engellendiği sürece, sözleşme hukuku nitelikli hale geldiği sürece dava dosyaları da kendiliğinden azalacaktır. Bu da hem toplumsal huzur açısından hem de yargımızın iş yükü bakımından olumlu sonuçlar doğuracaktır." diye konuştu.
Yılmaz, bu çerçevede hükümet olarak yargıdan gelecek her türlü teklife, analize açık olduklarını belirterek, şunları ifade etti:
"Önümüzdeki dönemde Yargı Reformu Strateji Belgemiz ile adalete kolay erişim ile onarıcı ve telafi edici adalet uygulamalarını sistemimize kazandıracağız. Adalet hizmetleri ile adli bilimlerde dijital dönüşümü hızlandıracağız. Tebligat işlemlerinin daha sade bir usulle ve hataları azaltacak şekilde yürütülmesini sağlayacağız. Ceza infaz ve denetimli serbestlik sisteminin yönetim kapasitesini geliştirecek ve meslek edindirme programları ile iş yurtları üretim miktarını yükselteceğiz. Kadına yönelik şiddete sıfır tolerans ilkesinden taviz vermeyecek ve bu alandaki çalışmaları kesintisiz sürdüreceğiz. Yaşlı ve engellilerin adalete erişimlerini kolaylaştıracağız. Bildiğiniz üzere 2025 yılını aile yılı olarak ilan ettik. Bu vesileyle Strateji Belgesi'yle milletimize taahhüt ettiğimiz aile hukukunda arabuluculuk müessesesini aile yılında hayata geçirmeyi hedefliyoruz.
Türkiye Yüzyılı hedeflerimizi katılımcı bir şekilde milli iradenin şekillendirdiği, yeni, sivil bir anayasayla taçlandırmak istiyoruz. Aziz milletimizin bizden beklentisi, geçmişteki darbe etkilerinden arındırılmış gelecek odaklı, demokratik ve devletin işleyişini daha da etkinleştiren bir anayasadır. Bu beklentiyi milli iradenin tecelligahı olan Gazi Meclisimizde tüm partilerin, tüm grupların katkısıyla karşılamayı temenni ediyoruz. Ülkemizin demokrasi birikimi buna imkan sağlayacak olgunluktadır."
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, ortak aklın ve millet iradesinin rehberliğinde en geniş mutabakatla yeni ve sivil bir anayasayı hayata geçirerek, Türkiye'yi vesayet zincirlerinden kalıcı bir şekilde tamamen kurtaracaklarını, güçlü ve lider ülke olma yolunda tarihi bir eşiği daha aşacaklarını söyledi.