Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye'de Dürziler ile Bedeviler arasındaki çatışmalar ve ülkenin "bölünme tehlikesine" dair uyarıda bulunarak, "Bunu fırsat bilen bazı diğer gruplar, bunlar ülkenin kuzeyinde, güneyinde, doğusunda, batısında hareketlenme emareleri gördük. Birtakım beyanatlar, demeçler. Ve biz orada Türkiye olarak ihtarımızı, uyarımızı vermek zorundaydık. Çünkü biz ülkenin birliğini, bütünlüğünü istiyoruz." dedi.
Bakan Fidan, NTV'de gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Suriye'deki gelişmelere ve Türkiye'nin tutumuna ilişkin Fidan, Suriye'nin Türkiye'nin milli güvenliği için öneminin tartışılmaz olduğunu vurgulayarak, komşu ülkelerde birlik, düzen ve dirlik olmasının Türkiye açısından önemine işaret etti.
Fidan, Türkiye'nin bir numaralı hedefinin bölgede sükuneti, istikrarı ve güvenliği sağlamak olduğunun altını çizerek, Suriye'de Türkiye'nin, bölge ülkelerinin, Avrupa Birliği'nin ve ABD'nin destek verdiği bir sürece girildiğini kaydetti.
Suriye'deki yeni yönetimin bu süreçte pozitif cevaplar verdiğini aktaran Fidan, "Suriye'nin bölünmesinden ve istikrarsızlığından, güçlenmemesinden faydalanabilecek aktörlerin, Suriye'nin içinde bulunduğu çaresizlik, ümitsizlik ve olumsuzluk çukurunda debelenmesini istediklerini hep görüyorduk. Ortaya koyduğumuz diplomatik müzakerelerle, ortada bütün uluslararası toplumun yaptığı çalışmalarla, böyle bir beklenen tablo çıkmayınca, bu sefer kendileri başka bir senaryo uygulamaya koydular." diye konuştu.
Fidan, İsrail'in böyle bir amacı olduğuna işaret ederek, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Suriye'nin istikrarıyla ilgili çok da olumlu düşünmediğini söylediğini anımsattı.
"TÜRKİYE OLARAK UYARIMIZI VERMEK ZORUNDAYDIK"
Süveyda'da Dürziler ile Bedeviler arasında ortaya çıkan çatışmaları lanetlediklerini, doğru bulmadıklarını ve sorumluların bir an önce cezalandırılması gerektiğini belirten Fidan, şunları kaydetti:
"Ama bunu fırsat bilen bazı diğer gruplar, bunlar ülkenin kuzeyinde, güneyinde, doğusunda, batısında hareketlenme emareleri gördük. Birtakım beyanatlar, demeçler. Ve biz orada Türkiye olarak ihtarımızı, uyarımızı vermek zorundaydık. Çünkü biz ülkenin birliğini, bütünlüğünü istiyoruz. Şuna da karşıyız: Ülkede birlik, bütünlük sağlanacak diye ülkedeki etnik kimlikleri, dini kimlikleri ezmek ne kadar yanlışsa, etnik ve dini kimlikler kendilerini iyi hissetsinler diye ülkenin geri kalanını ateşe atmak o kadar yanlış. Bunun altın dengesini bulup o formülle gitmek gerekiyor."
Fidan, Türkiye ve birçok ülkenin, merkezi hükümetin herkesin kimliğine, hukukuna, yerel yönetimlerdeki etkisine saygı duyacağının altını çizdiğini aktararak, "Ama kimsenin elinde, devlet gücü dışında silah olmayacak. Devlet de sadece benim elimde devlet var diye bu grupları tabii ki ezmeyecek." dedi.
İsrail'e istihbarat kanalları ve diğer muhataplarla yapılan konuşmalar üzerinden aynı mesajları gönderdiklerini anlatan Fidan, "Biz diyoruz ki Suriye'yle ilgili, Suriye'nin toprak bütünlüğüne kimse dokunmasın. Suriye, bölgesindeki hiçbir ülkeye tehdit oluşturmasın, hiçbir ülke de Suriye'ye tehdit oluşturmasın. Buna mümkün kılacak bir anlayış birliği ve eylem birliği içerisinde olalım. Bizim derdimiz bu." ifadelerini kullandı.
"(PKK/YPG) 10 MART'TAKİ ANLAŞMAYI HAYATA GEÇİRMESİNİ BEKLİYORUZ"
Fidan, daha önceki "(Suriye'de) Şiddet kullanarak bölmeye ve istikrarsızlaştırmaya doğru giderseniz, biz bunu kendi milli güvenliğimize yönelik doğrudan tehdit olarak algılar ve müdahale ederiz" sözlerinin kapsamına ilişkin, şunları kaydetti:
"Tehdidin niteliğine bağlı. Bakın şöyle bir şey var. Diyelim, YPG'nin elindeki silahlı unsurlar, şu anda kendi kendini lağvetmiş değil. Bu insanların 10 Mart'ta imzalanan anlaşmayı hayata geçirmesini bekliyoruz biz. Böyle bir olumlama içerisinde, bir olumlu atmosfer içerisinde konunun gitmesini istiyoruz. Hiçbir kan dökülmeden, sıkıntı olmadan, Kürtlerin kimlikleri, hakları, hukukları da korunarak, başta mal, mülk, vatandaşlık olmak üzere, kültürleri, herkesin kendini eşit hissedeceği yeni bir Suriye'ye beraber adım atmalarını istiyoruz."
Türkiye ile Suriye arasında savunma alanında olası bir işbirliği konusuna ilişkin, iki ülke arasında terörle mücadele başta olmak üzere savunma işbirliği yapmak kadar normal bir şey olmadığını belirten Fidan, Suriye'nin teknik desteğe, silahlı kuvvetler başta olmak üzere temel devlet kurumlarının yeniden yapılandırılması konusunda çok ciddi bir yardıma ihtiyacı olduğuna dikkati çekti.
SAVUNMA ALANINDA MEŞRU İŞ BİRLİĞİNİ DESTEKLİYORUZ
Fidan, Suriye'de devlet kurumları yapılandırılmazsa güvenlik, düzen ve hizmet sağlamanın mümkün olmadığına değinerek, "Sağlık, eğitim, ulaştırma, enerji bu konuda sıkıntılar var. Bunları ağır ağır götürmeye çalışıyoruz hep beraber bölge ülkeleriyle. Silahlı kuvvetlerin bir noktada belli bir kapasiteye ulaşması gerekiyor, ki sınırlarını korusun, DEAŞ'la mücadele etsin, terörle mücadele etsin, bölgede farklı türden tehditler olmasın. Bu konudaki meşru işbirlikleri her zaman için bizim desteklediğimiz bir hareket tarzı." diye konuştu.
Suriye'nin güneyindeki Süveyda ilinde 13 Temmuz'da başlayan çatışmalara ilişkin Fidan, bölgede emperyalizm döneminden itibaren üstü kapatılmış sorun alanları olduğunu belirterek, "Bedeviler ile Dürziler arasında cereyan eden çatışmaya açıkçası merkezi yönetimin tarafsız bir şekilde müdahale etmesi çabasına İsrail'in biz engel olduğunu görüyoruz. Zaten stratejik olarak itirazımız bu yönde oldu." diye konuştu.
Fidan, geçen hafta tarafların Amman'da bir araya gelerek belli bir anlayış birliğine vardıklarını belirterek, yalnızca Dürzilerin bir kolunun tamamen anlaşmaya ve yumuşamaya karşı ve "silahla mücadele edip belli bir bağımsızlığa gidecekleri" yönünde bir dil kullanmaya başladığını aktardı.
Mutabakat gereği hafif silahlara sahip hükümet unsurları ve polis güçlerinin Süveyda ve çevresine konuşlandığını kaydeden Fidan, belli bölgelerde ufak çaplı çatışmaların devam ettiğini ancak tarafsız şekilde kontrolün sağlanması için görüşmelerin sürdüğünü ifade etti.
Fidan, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın beklentilerin üzerinde ve kapsayıcı bir siyaset uyguladığına değinerek, merkezi hükümetin gruplar arasındaki olası çatışmalara taraf olmaması, müdahale etmesi ve müdahale ettikten sonra da sorumluları bulduğunda cezalandırması gerektiğini; Şara'nın da bu konularda elindeki imkanlarla müdahale ettiğini dile getirdi.
ABD'NİN SURİYE'YE YÖNELİK POLİTİKASI
ABD'nin Suriye'ye yönelik tutumuna dair Fidan, ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın bölgede dengeleri anlayan ve belli bir tarafsızlığı yansıtma gayretinde olan bir temsilci olduğuna işaret ederek, Türkiye'nin bunu takdir ettiğini ve yıllardır beklenen özgün bir vizyon olduğunu dile getirdi.
ABD ile İsrail arasındaki ilişkilere dair Fidan, "Amerikan iç politikasının şekillenmesinde İsrail'in, İsrail lobilerinin ve siyonist düşüncenin çok yapısal bir etkisi var." değerlendirmesinde bulundu.
ABD'de bu mekanizmanın dışında hareket eden ve özgün yaklaşımlı liderlerin ve siyasetçilerin ortaya çıktığına işaret eden Fidan, ilk önce İsrail'i değil, ABD'yi düşünen insanlar da olduğunu ifade etti.
Fidan, Suriye'de SDG adını kullanan terör örgütü PKK/YPG'nin merkezi sisteme entegrasyon konusunda görüşmelere ve terör örgütü DEAŞ'le mücadeleye ilişkin, ABD ve bölge ülkeleriyle yürüttükleri bir süreç olduğunu hatırlatarak, Süveyda'daki olaylarla gündem kaymasının ister istemez olduğunu ancak Türkiye'nin gündeminin değişmediğini vurguladı.
"SDG VAKİT KAYBETMEDEN MERKEZİ HÜKÜMETLE ANLAŞMAYA VARMALI"
Fidan, terör örgütü PKK/YPG'ye çağrıda bulunarak, "SDG'nin vakit kaybetmeden gönüllülük içerisinde merkezi hükümetle bir anlaşmaya varması, vardığı anlaşmanın hayata geçmesi için sahici, kalıcı, aması olmayan adımlar atması önemli. Burada güvence arıyorsa, temel hak, özgürlük ve can mal güvenliğiyle ilgili burada Türkiye gibi ülkelerin şahit tutulması önemli. Onun dışında belli şeyleri bahane ederek ülkede farklı farklı silahlı yapıların varlığının devam ettirilmesi meselesi kabul edilebilir bir konu değil." diye konuştu.
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Barrack'ın "PKK/YPG'ye devlet sözü vermedikleri ve entegrasyona yönelttikleri" sözlerini "yerinde bir açıklama" olarak nitelendiren Fidan, olayları yakından değerlendirdiklerinin, Suriye'deki yönetimin meşruiyetini tanıdıklarının ve desteklediklerinin altını çizdi.
Fidan, Suriye'de bir sorun çıktığında ilk önce bu yönetimin müdahil olmasının beklentileri olduğunu ve gerekirse bir miktar Türkiye'nin de destek vereceğini kaydederek, "Nihayetinde her türlü senaryoya da hazır olmamız lazım. Çünkü biz Irak'taki PKK senaryosunu, Suriye'deki PKK senaryosunu tekrar tekrar yaşayıp, ülkemizdeki halkımızın gelecek 40 yılını da bir önceki 40 yılı gibi bir daha bunu yaşatma niyetimiz yok." ifadelerini kullandı.
"TERÖRSÜZ TÜRKİYE" SÜRECİ
"Terörsüz Türkiye" sürecinde devlet olarak belli hassasiyetlerin gerçeklikle takip edilmesi gerektiğinin altını çizen Fidan, "Süreç devam ederken vatandaşımızın endişelenmemesi lazım. Burada devlet bir oyuna gelmiyor veya karşı tarafı oyuna getirmiyor. Biz niyetimizde de açığız. Kendimize de dürüstüz, karşı tarafa da dürüstüz. Ne konuşuyorsak onu yapmaya çalışıyoruz." dedi.
Beklentilerinin Türkiye'yle ilgili "hiçbir tehdidin kalmaması" olduğunu belirten Fidan, 11 Temmuz'da X hesabından paylaştığı "Terörsüz Türkiye" mesajına ilişkin "Yani KCK'nın belli bir grubu kendini tehdit olmaktan çıkartıyor olması diğer unsurların bize tehdit olmayacağı manasına gelmiyor. Onun da belli bir şekilde Türkiye'nin onay vereceği şekilde bir tehdit unsuru olmadığını bizim görmemiz lazım. O, ona ilişkin bir ifadeydi." değerlendirmesinde bulundu.
Fidan, yeni dönemde, silah ve çatışma dilini kullanmadan daha modern bir anlayışla, daha medeni bir anlayışla dönüşümün mümkün olduğunu dile getirerek, Türkiye'nin, bunun olabilmesi için de her türlü alternatife hem idrak olarak, hem kafa olarak, hem de güç olarak hazır olması gerektiğini vurguladı.
Batı başkentlerinde terör örgütü PKK'nın siyasal varlığına izin veren bir anlayış olduğunu ifade eden Hakan Fidan, "Kendi iç hukuklarındaki açık maddeleri ihlal etmedikleri sürece orada onların faaliyet gösteriyor olmasını şey yapmıyorlar. Ben Milli İstihbarat Teşkilatını bıraktığımda Alman İç İstihbarat Teşkilatının her yıl kamuya açık verdiği raporda ülkesinde deklare ettiği PKK'lı sayısı 14 bindi." şeklinde konuştu.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail Meclisi'nde Batı Şeria'nın ilhak edilmesi için çağrı yapan kararın kabul edilmesine ilişkin, "(İsrail Başbakanı Binyamin) Netanyahu'nun kendi zihninde şartlar oluşursa, bununla ilgili bir tereddütte bulunacağını açıkçası düşünmüyorum, onun zihni öyle bir zihin, daha maksimalist bir zihin. Ama İsrail'in önümüzdeki 10 yıllar içerisinde lehine olacak bir durum mu? O kesinlikle lehine olacak bir durum değil." dedi.
Bakan Fidan, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına ilişkin, "Bu başı gözü dönmüş azgınlığın bir yerde son bulacağı muhakkak." değerlendirmesinde bulunarak, bu durumun dünyanın geneline bir sıkıntı olmaya başladığını belirtti.
Fidan, 7 Ekim 2023'ten itibaren yaklaşık 10 ay kesintisiz ve sarsılmaz şekilde bir blok halinde söylem ve eylem olarak İsrail'i destekleyen bir iki ülke hariç birçok ülkenin artık İsrail'den yana olmamaya başladığına dikkati çekti.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un dün ülkesinin Filistin Devleti'ni tanıma kararına dair yaptığı açıklamaları anımsatan Fidan, içerideki siyasal işleyişin mekaniğinden dolayı ABD'li siyasetçiler dışında açıktan "İsrail'deki mevcut siyonist anlayışın desteklendiğini görmediklerini" belirtti.
Fidan, ateşkes görüşmelerinin epeydir devam ettiğini dile getirerek, Filistin ve Hamas tarafıyla da temas halinde olduklarını söyledi.
ATEŞKES GÖRÜŞMELERİNDE "TIKANMA"
Ateşkes görüşmelerinde tıkanmış üç alan olduğuna işaret eden Bakan Fidan, ilkinin ateşkes sağlandığında Gazze'deki insani yardımların nasıl, hangi metotla ve kim tarafından dağıtılacağı olduğunu anlattı.
Fidan, Hamas'ın Birleşmiş Milletlerin (BM) yardımları dağıtmasını istediğini ancak İsrail'in, bunu kabul etmediğini söyledi.
İkinci anlaşmazlığın Gazze'deki İsrail kara unsurları ile birliklerinin geri çekilmesi ve konuşlanacakları yerler olduğunu kaydeden Fidan, son olarak da ateşkesin devamlılığı için Hamas'ın bütün esirleri vermesinin ardından anlaşmanın süreceğine dair taahhüt istediğini dile getirdi.
Fidan, İsrail'in Gazze'yi sadece altyapı ve üstyapı olarak yaşanmaz hale getirmediğini, insanları gıdasızlıktan ve açlıktan öldürerek de yaşanmaz bir yere dönüştürdüğünü vurgulayarak, İsrailli istihbarat yetkililerinin ülke ülke dolaşarak yüksek sayıda Filistinli mülteciyi ülkelerine almaya ikna etmeye çalıştıklarını, bunun Gazze'nin "Filistinsiz" hale getirilmesine dair bir proje olduğunu vurguladı.
Bu durumun önlenmesi gerektiğinin altını çizen Fidan, bu konuya ilişkin ilgili ülkelerle konuştuklarını, gerekli uyarıları yaptıklarını aktardı.
İSRAİL'İN OLASI BATI ŞERİA İLHAKI LEHİNE OLMAYACAK
Fidan, İsrail Meclisinde (Knesset) 23 Temmuz'da onaylanan ve hükümete işgal altındaki Batı Şeria'nın ilhakı için çağrı yapan karara ilişkin, şunları kaydetti:
"Netanyahu'nun kendi zihninde şartlar oluşursa, bununla ilgili bir tereddütte bulunacağını açıkçası düşünmüyorum, onun zihni öyle bir zihin, daha maksimalist bir zihin. Ama İsrail'in önümüzdeki 10 yıllar içerisinde lehine olacak bir durum mu? O kesinlikle lehine olacak bir durum değil. Bütün herkes 67 sınırlarına dayalı bir Filistin toprağını tanımışken sen bunu yok etmeye çalışıyorsun, yarayı açık bırakıyorsun. Aslında şu anda her şey bir anlaşma zeminiyle mümkünken iki devletli çözüm, bunu kabul etmiyorsun. O zaman kendini de belli risklere önümüzdeki 10 yıllar içerisinde açık bir hale getiriyorsun."
LAHEY GRUBU ORTAK BİLDİRİSİ
Fidan, Lahey Grubu'nun Kolombiya'nın başkenti Bogota'daki toplantısı sonucunda kabul edilen ortak bildiride Türkiye'nin imzası olmadığına dair iddialara ilişkin, bildirinin son imza tarihinin 30 Eylül olduğuna işaret ederek, metinde Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne (UNCLOS) atıfta bulunan bir madde olduğunu ve Ege Denizi'ndeki statü sorunu çözülmediği için Türkiye'nin buna taraf olmadığını belirtti.
Bildirinin UNCLOS'a ilişkin madde olması nedeniyle istişare edildiğini anlatan Fidan, UNCLOS ile ilgili maddeye uluslararası hukukçularla görüşerek şerh koyduklarını ve şerhle bildiriyi tanımakta sorun görmediklerini söyledi.
"(RUSYA-UKRAYNA) BU NİYETLE DEVAM EDERSE BEN BİRKAÇ TUR SONRA BİR ARA ÇÖZÜMÜN ÇIKACAĞINA İNANIYORUM"
Fidan, Rusya-Ukrayna Savaşı'na ilişkin, "Karadeniz'in kuzeyinde devam eden bu savaşın sadece bölgesel değil, küresel çok ciddi etkileri var. Artık insani trajedisi bir tarafa, bir milyona yakın insan ölmüş, yaralanmış, koca koca şehirler mahvolmuş, bunlar bir tarafa, uluslararası arenada daha büyük savaşı ve bölünmeyi mümkün kılacak bir riskle baş başayız. Baştan beri bunun durması için çalışıyoruz. " ifadelerini kullandı.
Dün İstanbul'da yapılan Türkiye-Rusya-Ukrayna Üçlü Toplantısı'na değinen Fidan, "İnsani boyut var burada. İnsani boyut dediğimiz esir değişimi, yaralı değişimi, ceset değişimi, hasta değişimi, mahkum değişimi, bütün bunların hepsini içeren üçüncü mekanizmayı da yaptık. Bu sefer daha büyük bir rakamı hedefliyorlar. Mutabık kalındı ve onu mümkün kılacak bir mekanizma kuruldu." diye konuştu.
Fidan, tarafların ateşkesle ilgili bir önceki müzakere turunda birbirlerine deklare ettikleri pozisyonları görüşme noktasında da mutabık kaldığını belirten Fidan, "Özellikle liderler hangi şartlar altında ve nasıl bir araya gelmeli konusu tartışıldı." dedi.
Her iki tarafın da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ev sahipliğinde, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve ABD Başkanı Donald Trump'ın katılımıyla Türkiye'de bir liderler zirvesi yapılması konusunda prensipte mutabık kaldığını belirten Fidan, "Ama özellikle ayrıştıkları nokta şurası; Sayın Zelenskiy ile Sayın Putin'in zirveye gelmek için ateşkese ilişkin farklı şartları var. Burada müzakere heyetlerine rol düşüyor." ifadelerini kullandı.
Fidan, iki tarafın başlarda daha ayrı fikirlere sahip olduğunu dile getirerek, "Şimdi ağır ağır konuştukça ben biraz daha ortada buluşmaya yönelik bir irade görüyorum. Bu müzakere, tam da başından beri söylediğimiz gibi eğer sistemli bir şekilde ve bu niyetle devam ederse, ben birkaç tur sonra gerçekten bir ara çözümün çıkacağına inanıyorum." diye konuştu.
EUROFİGHTER TYPHOON
Türkiye'nin Eurofighter Typhoon savaş uçağı satın alma sürecine de değinen Fidan, Türk Hava Kuvvetlerinin yetenek ve kabiliyetlerini geliştirmek ve çeşitlendirmek için yürütülen çok katmanlı bir süreç olduğuna işaret ederek, "Bu konuda hem müttefiklerin elinde vermeye hazır Eurofighter'ların olduğu hem de İngilizlerin, Almanların bunu üreten konsorsiyumun, bunu satmayla ilgili bir durumun olabileceği hususu olunca bu konuda bir fikir birliği oluştu." dedi.
Fidan, Eurofighter Typhoon savaş uçağı için yapılan anlaşmaya yönelik, "Bu atılan imza, bundan sonra bu kadar alt detay çalışması yapılmış bu meselenin artık 'Tamam biz bunu yapalım'a dönüşmüş hali." ifadesini kullandı.
Süreç içinde farklı konuların da ortaya çıkabileceğine ve başta Hava Kuvvetleri ve Milli Savunma Bakanlığının olmak üzere teknik heyetlerin kendi muhataplarıyla görüşmeler yapacağın kaydeden Fidan, şunları söyledi:
"Bazen 'Ben bunu almak istiyorum' demeniz yetmeyebiliyor. Karşınıza beklemediğiniz şartlar çıkabiliyor. Başta fiyat olmak üzere, onda anlaşmanız lazım. Daha sonra verme şartları var. O konu tabii onların yapacağı müzakereler. O müzakerelerin sonuçlarını muhakkak Cumhurbaşkanımıza söyleyecekler. Siyasi olarak tıkandıkları bir konu varsa bize gelirler, biz onun diplomasisini yaparız."
VİZE SERBESTİSİ
Fidan, AB ile devam eden vize konusuna değinerek, "Ara bir güzel haber olarak daha önce Şengen vizesi almış olanlara uzun süreli ve çok giriş çıkışlı vize verilmesi konusunu artık Avrupa Birliği Komisyonu'nda karara bağlamıştık. Bu özellikle iş adamlarımızı ve uzun süreli gidiş geliş yaşayan vatandaşlarımızı rahatlatacak." diye konuştu.
Türkiye'nin 2019'dan sonra jeopolitik nedenlerle farklı bir sürece girdiğini belirten Fidan, şöyle devam etti:
"Yeni jeopolitik denklemde ilişkileri yeni bir ruhla değerlendirerek elimizde kalmış, açıkta kalmış dosyalar, vize serbestisi, Avrupa Yatırım Bankasının Türkiye'deki faaliyetleri, Gümrük Birliğinin modernizasyonu başta olmak üzere böyle 3-4 tane teknik ağırlıklı konu var. O konularda bir kısmında bizim birkaç tane atmamız gereken adım var. Onun teknik bazı hususları var. Onu yapacağız inşallah."
Fidan, AB ile vize konusunda olumlu bir gündem olduğunu vurgulayarak, "Avrupa'yla vize serbestisi ve özellikle yatırım bankasının ekonomiyle ilgili atacağı adımlar önemli. Bu, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilgili perspektifinin canlı tutulması için iki tane hayati konu." dedi.
"BEN, İRAN'IN KENDİSİNE SALDIRILMADAN SALDIRACAĞINI DEĞERLENDİRMİYORUM"
İran ile İngiltere, Fransa ve Almanya arasında nükleer faaliyetlerine ilişkin İstanbul'da yürütülen görüşmelere değinen Fidan, tarafların, ABD ile İran arasında süren dolaylı müzakerelere paralel olarak temasların sürdürülmesi konusunda mutabık kaldığını hatırlattı.
Fidan, İranlı mevkidaşı Abbas Erakçi'nin kendisine görüşme noktası olarak İstanbul'u seçtiklerini bildirdiğinde, "Burası sizin eviniz. Ne zaman isterseniz, İstanbul'da veya başka şehirde, başka şartlarda, bizden ne türden rol oynamamı isterseniz, yeter ki meselelerinizi halledin. Sıkıntılı bir konu. Bizim buradan elimizden ne gelirse." ifadelerini kullandığını aktardı.
İsrail'in, İran'a saldırılarının tekrarlanma ihtimali hakkındaki fikirleri sorulan Fidan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Burada asla hayır dememek lazım. İnşallah olmaz ama bir olasılık her zaman için mümkün. Şunu hissediyoruz, görüyoruz: Taraflar 12 günlük savaştan çıkardıkları dersleri şu anda muhtemelen hayata geçiriyorlar. Her iki tarafında ne dersler aldığına ilişkin az çok izlenimimiz var. Onları hayata geçiriyorlar. Bunu hayata geçirdikten sonra özellikle İsrail bir daha durup bakabilir. Ben, İran'ın kendisine saldırılmadan saldıracağını değerlendirmiyorum."
BALKAN BARIŞ PLATFORMU
Fidan, yarın İstanbul'da yapılacak Balkan Barış Platformu'na ilişkin, şunları kaydetti:
"Balkanlar'da AB yolunda olan ama AB üyesi olmayan Türkiye gibi ülkeler var. Bu ülkelerin de ortak sorunları var. Bu sorunların Türkiye'ye bakan yönü var. Ticaretimiz var, ekonomimiz var, güvenliğimiz var, istikrarımız var. Herkesin en büyük ortağı AB var. Bir de kendi kendimize gayretsiz bir söyleşi yapalım dedik."
Fidan, Türkiye'nin ev sahipliğindeki görüşmeye Bosna-Hersek, Karadağ, Kosova, Kuzey Makedonya, Sırbistan ve Arnavutluk'un katılacağını belirterek, "Geleceğe iyi bir miras bırakalım, derdimiz bu açıkçası." dedi.