Zanlılar hakkındaki iddianameyi hazırlayan Cumhuriyet Savcısı, saldırıyı gerçekleştiren grubun sorumlusu Kenan Yıldızbakan'ın 7 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 200 yıl, roketatarı kullanan Cengiz Nergiz'in ise 7 kez ağırlaştırılmış müebbet ile 320 yıl hapis cezası ile cezalandırılması isterken diğer 7 sanık hakkında 23 yıl ile ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen hapis cezalarıyla yargılanmalarını talep etti. Hazırlanan iddianamede saldırıda İsrail'in rolü olduğuna ilişkin iddiaları kanıtlayacak delillere ulaşılamadığı belirtildi.
Adana 10'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde kabul edilen 120 sayfa ve 11 klasörden oluşan iddianamede saldırının İsrail ordusunun Mavi Marmara gemisine yönelik gerçekleştirdiği baskından 3 saat önce yapılması nedeniyle İsrail'in rolü olduğu yönündeki iddialara da yer ayrıldı. İddianamede, İsrail'in saldırıyla ilişkisine yönelik olarak şu görüşlere yer verildi; “Konunun uzmanlarınca ve İsrail devletine en yakın deniz kışlamıza düzenlenen bu terör eyleminin dönemsel olarak iki ülke arasında yaşanan ağır krizden bağışık değerlendirilmeyeceği yönünde çeşitli görüşler bildirilmişti. Bu iddialar üzerine, Mavi Marmara davasının iddianamesi ile belge ve bilgiler ivedi olarak istenmiş İskenderun'daki deniz kışlasına yönelik terör saldırısına ilişkin herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmamıştır. Bu bağlamda her iki olay arasında varsayıma dayalı şüpheleri ortadan kaldıracak kanıtlara ulaşılamadığından iddianamemizde hukuksal sav ve niteleme yapılmamıştır.”
İddianamede, yapılan saldırıda yaralı kurtulan Muammer Altemur'un saldırı anıyla ilgili ifadesine de ayrıntılı bir şekilde yer verildi. 31 Mayıs 2010'da saat 00.00-04.00 nöbeti için hareket ettiklerini belirten Altemur, “Aracın şoförlüğünü er Mehmet Aynur yapıyordu. Aracın önünde nöbetçi çavuş Erol Sevindik ile hazır kıta muhafız çavuşu Yusuf Çelik vardı. Aracın arkasında 11 kişi idik. Olayın olduğu yerdeki nöbet kulübesine geldiğimizde mevcut nöbetçi Serhat Aslan nöbet kulübesinden inerek bizi karşıladı ve araca bindi. Nöbet kulesine çavuş Yusuf Çelik çıktı, kontrolünü yaptı aşağıya indi. Nöbetçi çavuş Erol Sevindik aracın yan tarafında benim olduğum yerdeydi. Bu esnada birden aracın arkasından bir patlama geldi. Benim sağ yanımda yanı aracın arkasına daha yakın olacak yerde arkadaşım Erol Tavukçu oturuyordu. Ben patlamadan sonra kendimi kaybetmedim. Karşılık vermek için kütüklükteki şarjörümü tüfeğime takmaya çalışıyordum, bu esnada sol bacağımın altına iç taraftan şarapnel parçası girdiğini hissettim. Erol tavukçu henüz vefat etmemişti. Beni eliyle itekledi ve 'git canını kurtar' dedi. Ben Erol'un iteklemesi ile aracın sağ yanına düştüm, bu sırada zaten kaleşnikofla ateş ediliyordu. Yere düştüğümde nöbetçi çavuş Erol Sevindik'i aracın altında gördüm, bana yine 'kaç canını kurtar' dedi. Sağ elini bana doğru uzatarak git şeklinde işaret yapıyordu. Dönüp baktığımda isabet aldığını gördüm. Ben yerden kalkarak ilk başta 8 nolu nöbet kulesinin olduğu yere koştum” dedi.
Mersin polisi tarafından yakalandıktan sonra itirafçı olan Barış Kızılçay ise, saldırı sırasında Kuzey Irak'ta olduğunu öne sürerek, “Amanoslara geldiğimde İskenderun'daki saldırıda roketatarı Cengiz Nergiz'in, M-16'yı ise Kenan Yıldızbakan'ın kullandığını kendilerinden öğrendim. Bu eylemin basında İsrail tarafından yaptırıldığı yönünde yayınlanması örgüt mensupları arasında rahatsızlık uyandırdı, somut olarak var olan eylemin 'İsrail istihbaratının işidir' diyemem fakat ister sohbetlerde, isterse Kenan Yıldızbakan'ın İsrail'deki yaşantısı, ayrıca İsrailli bir kadınla İsrail'de kalması belli bir noktada İsrail halkını destekleyen yönde sohbetleri göze çarpmaktaydı. En son İsrail'e bir kişi ile bir inşaat firmasının taşeronluğunu almış ve Türkiye'den İsrail'e işçi götürmüştür. Bu durum 2-3 defa tekrarlanmış ve daha sonra Filistinliler'in var olan pasaportlarını geri vermemeleri Kenan'da belli bir tepki yarattığını söyleyebiliriz. Çünkü bu pasaportların geri gelmemesi Fırat-Siverek'in iflasını getirmiştir. Var olan İskenderun grubu ve Mavi Marmara aynı esnada bire bir 'İsrail istihbaratı neticesinde olmuştur' demek yerine benim söyleyeceğim büyük bir tesadüftür. Ancak Yıldızbakan'ın İsrail'e karşı bir sempatisi vardı” dedi.
İddianamesinde deniz kışlasına saldırıyı gerçekleştiren suikast timinin 'PKK/KCK terör örgütü üyesi olmak, patlayıcı madde bulundurmak, Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak, gasp, tehdit, sahtecilik' suçlarından cezalandırılmalarını isteyen savcı, saldırının sorumlusu Kenan Yıldızbakan'ın 7 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 200 yıl, Cengiz Nergiz'in 7 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 320 yıl, diğer teröristler Barış Kızılçay, Bayram Daimi, Musa Ataman kardeşi Mehmet Ataman, Mehmet Şah Çetinkaya, Hamdusena Sayan ve tutuksuz Mahmut Nergiz'in ise 23 yıl ile bir kez ağırlaştırılmış müebbet hapse kadar cezalandırılmalarını istedi. Bu arada yakalanan teröristlerin üzerlerinde yapılan aramada ise 'Erdal Zaza' kod adlı Bayram Daimi'nin üzerinde, Ankara Kumrular'da 20 Eylül 2011'de 5 kişinin öldüğü, 34 kişinin yaralandığı bombalı saldırı öncesi kullanılan “Halil İbrahim Güngördü” adına düzenlenmiş sahte kimlik ele geçirilmişti. Zanlıların yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak.