9 Mayıs 2025 Cuma / 12 Zilkade 1446

20. yüzyılın Türk Aydını Fuat Köprülü

MEHMET FUAT KÖPRÜLÜ, HALİL İNALCIK, OSMAN TURAN VE ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI GİBİ ÜNLÜ TARİHÇİLERE HOCALIK YAPMIŞ, TÜRKİYE'DE MODERN TARİHÇİLİĞİN ÖNCÜSÜ, TÜRKİYE'NİN İLK TÜRKOLOGU OLMAK ÜNVANINI SONUNA KADAR HAKKEDEN BİR AYDIN.

FATMA ZEHRA DEMİR 12 Haziran 2014 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
20. yüzyılın Türk Aydını Fuat Köprülü

Osmanlı Devleti’ne sadrazamlık yapmış meşhur Köprülü ailesine mensup olan önemli Türk münevverlerinden Mehmet Fuat Köprülü, batı oryantalizmine itiraz ederek yeni bir tarih tezi ortaya koymakla kalmadı geride bıraktığı eserler de Türk tarihi ve kültürüne dair çalışmaların mihenk taşı oldu. 20. yüzyılda dağılma sürecine giren Osmanlı aydınlarının arasında, imparatorluğu yıkılmaktan, Batıcılık, Osmanlıcılık ve Türkçülük akımlarının durdurabileceğine dair algı yayılmaya başlamıştı. Fuat Köprülü de bu akımlardan Türkçülük ile yakın temas içinde olduğunu söyleyebiliriz. Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura ile geliştirdiği entelektüel ilişki de bunun açık bir örneğiydi ancak kendisinin Türkçülük anlayışında Osmanlı içinde yaşayan Türk olmayan unsurların, imparatorluğa kattıklarını da kendine araştırma konusu edinmişti. Köprülü, daha çok Türk dilinin, edebiyatının ve tarihinin iyi bilinmesine katkı sağlamak istiyordu ve bu vesileyle edebiyat tarihçiliğinin bilimsel bir kimlik kazanmasına yol açmıştır. Fuat Köprülü’nün Türkçü eğilimlerini “Türk Edebiyatı’nda Âşık Tarzının Menşe ve Tekamülü”, “Türk Edebiyatı’nın Menşei” “ Türk Edebiyatı’nda İlk Mutasavvıflar” , “Selçuklular Döneminde Anadolu’da Türk Medeniyeti”, “Türk Edebiyatı Tarihi” başlıklı bir çok eserindeki “Türk” başlığından anlayabiliriz. Özellikle İstanbul Darül Funun’da ders vermeye başladığında “Osmanlı Edebiyatı Tarihi” isimli dersi “Türk Edebiyatı Tarihi” olarak değiştirmesi de Türklüğe yaptığı esaslı vurguya iyi bir örnektir.

BATILI ORYANTALİSTLERİ ELEŞTİRDİ
Fuat Köprülü’ye göre etnik Türk kültürü Orta Asya’da köklerini bulmakta, Selçuklu ve Osmanlı yazın ve kurumlarında tahakkuk etmektedir. Köprülü, Osmanlı kurumlarının, Türk kökenlerini araştırarak böylece Türklerin tarihsel tecrübesine dikkat çekmişti. Bu tarihsel tecrübenin medeniyet unsurlarını nasıl içselleştirdiğini, aksi yönde kanaat bildiren oryantalistlere ciddi eleştiriler yönelterek göstermiştir. “Les Orgines de L’Empire Ottoman”, “ Bizans Müesseslerinin Osmanlı Müesseslerine Tesirleri” başlıklı eserleri Osmanlı kurumlarının Türk tarihsel tecrübesi bağlamında değerlendirilmeye tabi tutulduğu eserlerdir.
Fuat Köprülü’nün genç yaşlarda öğrendiği Fransızca, onun batı düşünce ekollerini, batı sosyolojisini, batı edebiyat tarihini ve batı Türkolojisi ile yakın ilişki kurmasını sağlamıştır. Durkhaim, Darwin, Spencer, Marx ve Bergson gibi Batılı düşünürler ile genç yaşta tanışan Köprülü, Hippolyte Taine’nin edebiyat tarihi eleştirilerini süzgeçten geçirerek kendi yöntemine yedirmekte, Batılı oryantalistlerin görüşlerini ise ciddi eleştirilere tabi tutmakta idi. Köprülü’nün ayrıca, el yazmalarını dahi okuyacak düzeyde iyi bildiği Arapça ve Farsça dilleri sayesinde batı ile doğuyu bir potada eritmesi Köprülü’nün farkını açıkça ortaya koymaktadır.
Mehmet Fuat Köprülü, Halil İnalcık, Osman Turan ve Abdülbaki Gölpınarlı ünlü tarihçilere hocalık yapmış, Türkiye'de modern tarihçiliğin öncüsü, Türkiye'nin modern anlamdaki ilk türkologu olmak ünvanını sonuna kadar hakkeden bir aydındır. Hayatı boyunca 1500’den fazla makale ve eser verecek kadar üretken oluşunun fikri ve ruhi arka planının, hayat hikâyesiyle paralel olarak değerlendirildiğinde daha da iyi anlaşılacaktır. Köprülü Külliyatı’ndan Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri, İslam Medeniyeti Tarihi ve Türk Edebiyatı Tarihi adlı eserlerin Alfa Tarih serisinden yeniden okurla buluşması bu anlamda yeni okumalar için de kapı aralıyor. Biz de bu yayınlar vesilesiyle Mehmet Fuat Köprülü’nün Türk edebiyat tarihçiliğine, Türk entelektüel hayatına katkılarını konuşalım istedik.


Batı’nın Osmanlı’ya tarafgir bakışını tashih etti
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
Mehmet Fuat Köprülü Türk entelektüel hayatına ne gibi katkılarda bulunmuştur?
Mehmet Fuat Köprülü’nün Türk entelektüel hayatının sosyal ve kültürel yönüne katkı yapmadığı bir alan neredeyse yok gibidir. O, Türk edebiyatı tarihçiliğinin ilmî kurucusu kabul edilir. Türkoloji’de yeni ufuklar açmış bir ilim otoritesidir. Siyaset ve devlet adamı olarak Türk insanına yeni bakış açıları sunmayı bilmiştir.

Sizce Mehmet Fuat Köprülü Anadolu İslâmı ve modernizm arasında nasıl bir bağ kurmuştur?
Ben açıkçası “Anadolu İslâmı” diye bir tabiri doğru bulmuyorum. Zira bu tabir Arap İslâmı, Boşnak, Arnavut, Kürt İslâmı gibi tabirleri de beraberinde getirmektedir. Bu durum ise insanlarda sanki farklı İslâmlar çağrısı yapacaktır. İslâm beynelmileldir ve ilahi olarak bütün insanlığa kıyamete kadar değişmemek üzere indirilmiştir. Aslında Anadolu İslâm’ı tabiri bir anlamda İslâm’da reform isteyenlerin görüşüdür. Bunlar Türklerin sanki İslâm’ı yeniden yoğurduklarını ve ona farklı anlamlar yüklediklerinden hareket ederek aynı zihniyeti devam ettirmek sureti ile bugünde yeni reformlarına kapı açabilmenin hesaplarını yapmaktadırlar.
Bu anlayış Ziya Gökalp ve onun yetiştirmelerinin bir tezi olarak fikir dünyamıza girmiştir. Neticede Ziya Gökalp ve ittihatçı bilim adamlarının tesiri altında kalan Fuat Köprülü için de Anadolu İslâmı ile modernizm arasında bağ kurmak zor olmasa gerektir. Fuad Köprülü’nün Osmanlı’nın kuruluşunda gaza hareketini ve ilayı kelimetullah aşkını geri planda tutması da bu anlayışının bir yansıması gibidir. Maalesef Ziya Gökalp’ten kaynaklanan bu etkilenmenin sonucu olarak Köprülü, İslâm’ı ve Osmanlı’yı değerlendirirken çeşitli hatalara düşmekten kurtulamamıştır.

Sosyal ve metodik tarihçiliğin Türkiye'deki kurucusu olarak kabul edilebilecek Fuat Köprülü,bu akımın öncülerinden farklı olrak nasıl bir sistem geliştirmiştir?
Köprülü’nün sistemi bir meselede teferruat arasında kaybolmadan ele alınan konuyu menşeinden itibaren tarihî seyri içinde takip ve tetkik etmektir. Ona göre üzerinde durulan ve tartışılan meselenin çözümü için, umumi tarih, medeniyet ve kültür tarihinin genel çerçevesi içinde incelemeye alınması gerekmektedir. Ancak bu takdirde meselenin hakiki mahiyetini anlamada en isabetli yol tutulmuş olur.
Köprülü’nün Türk edebiyatı tarihi sahasında tatbik ettiği bu metot, Türk hukuk ve sosyal müesseseler tarihinde çok değerli neticeler vermiştir. Nitekim Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri Hakkında Bazı Mülâhazalar adlı araştırmasında Köprülü, o zamana kadar Bizans’tan alınmış oldukları kabul edilegelen idarî, askerî ve malî sahadaki çeşitli sosyal müessese ve unsurların menşeinin Bizans’la temastan çok önceki devir ve sahalardaki Türklüğe ait bulunduğunu bu metot ve görüşe dayanarak meydana çıkarmıştır. Bu araştırma ile birlikte tarihimiz ile ilgili Cumhuriyetin ilk yıllarında ortaya atılan bir takım ön yargılar kökünden sarsılmıştır. Zira onlar Osmanlı Devleti’ni Bizans’ın İslamlaşmış hali diyerek ortaya koymak sevdasında idiler. Köprülü bu çalışmaları nedeniyle ideolojik yazarlarca uzun müddet tenkide tabi tutulmuştur.

Fuat Köprülü’nün medeniyet algısı hakkında neler söylersiniz?
Batı âlemi bir taraftan Osmanlı Devletini yıkarken diğer taraftan onun yedi asırlık kültür ve medeniyet hamlelerini de gözden ve gönüllerden silebilmek için projeler üretiyor, çalışmalar yaptırıyordu. Cumhuriyetin ilk yıllarında batıda Osmanlı tarihine dair eserlerin artmış olması bu bakımdan manidardır. Zira bu çalışmalarda Osmanlı müesseselerine ve tarihine karşı sistemli bir şekilde büyük bir karalama kampanyası yapılmaktaydı. İçeride de batıdaki çalışmalar mehaz gösterilerek Osmanlı padişahlarına, tarihine, kültürüne karşı linç girişimi oluşturulmaya başlanmıştı. Köprülü zihniyet itibarıyla bu anlayışın doğru olmadığının farkındaydı. Belki de bu sebeple Köprülü’nün medeniyet ve sosyal tarihimiz üzerinde araştırmalar icra ederken ilk hedefi, Batı ilim âleminin Türkler hakkındaki menfi hükümlerinin yanlış ve temelsiz olduğunu ortaya koymak olmuştur. Onun Türk tarihi ve kültürüyle ilgili hemen her çalışmasında bu tutum ve bu amaç kendini göstermiştir. Nitekim yeri geldiğinde Batı dünyasının Türklüğün hak ve rolünü inkâr veya göz ardı etmek isteyen tarafgir kanaatlerini tashih etmekten geri durmamıştır. Köprülü bir bakıma bu ikazları ve gayretleri ile Tarih ve kültürümüzü yabancılardan öğrenmek mecburiyetinde kalınmasının önüne de set çekmiş olmaktaydı.
O Türklüğün asırlarca büyük medeniyetler kurduğunu sağlam kültürler oluşturduğunu şayet o değerler manzumesi kaybedilmezse aynı başarının tekrarlanacağı inancı içindedir. “Tuna boylarında sıra selviler” şiirinde:
“De ki hor bakmayın bu durgun sele
O yetmiş bir kavme akın çıkarmış” ifadeleri onun bu duygu ve düşüncesini ne derece canlı yaşadığının vesikasıdır.


Seda Çakmakçıoğlu Şan
Mehmet Köprülü Külliyatı editörü
Mehmet Fuad Köprülü, hem tarih hem de edebiyat tarihçiliğinde kurucu bir figür olmuştur. Türkiye’deki entelektüel hayatının gidişatını belirleyen Köprülü’nün eserleri kat edilecek yolları çizmiştir. Fuad Köprülü’nün genç yaşlarda öğrendiği Fransızca onun Batı düşünce ekolleri, batı sosyolojisi, batı edebiyat tarihi ve batı Türkolojisi ile yakın ilişki kurmasını sağlamıştır. Durkheim, Darwin, Spencer, Marx ve Bergson gibi Batılı düşünürlerle daha genç yaşta tanışan Köprülü, Hippolyte Taine’nin edebiyat tarihi eleştirilerini süzgeçten geçirerek ve kendi yöntemine kurarak Batılı oryantalistleri eleştirdi.
Köprülü’nün en önemli avantajlarından birisi el yazmalarını dahi okuyacak düzeyde iyi bildiği Arapça ve Farsça idi. Köprülü herhangi bir konuyu ele almak istediğinde konuyla ilgili yazını derinlemesine inceler, buralarda ortaya konan görüşlerin eksiklerini ayrıntısıyla beyan eder, arkasından konu incelenirken takip edilmesi gereken yöntemin çerçevesini çizer ve buna göre konuyu ele alırdı.

TÜRK HALK KÜLTÜRÜNÜN İZİNİ SÜRDÜ
Köprülü birçok eserinde etnik olmayan imparatorluk dâhilinde muhafaza edilen Türk halk kültürünün izlerini sürmüştür. Bu bağlamda bu kültürün dilsel ifadesi olan Türk Halk Edebiyatı üzerine uzun araştırmalar yapmış, eserler vermiştir. Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar adlı eseri Anadolu Türklüğünün iki taşıyıcı ismi olan Yunus Emre ve Ahmet Yesevi’yi kapsamlı olarak ele almakta, bu isimlerin Türk diline katkısını irdelemektedir. XVI. Asır Sonuna Kadar Türk Saz Şairleri (İstanbul, 1930), XVII. Asır Saz Şairlerinden Kayıkçı Kul Mustafa ve Genç Osman Hikâyesi (İstanbul, 1930) başlıklı eserlerde Türk saz şairleri ile Türk halk kültürleri incelemeye tabi tutulmuştur. Dolayısıyla Köprülü, Batılı oryantalistleri eleştirerek farklı bir modernleşme sürecini takip etti.
Fuad Köprülü, Ziya Gökalp gibi, halk kültürü ve dilinin Türk halk kültürünün temeli olduğuna inanıyordu. Ona göre Türk halk kültürü Türklüğün etnik olmayan imparatorluklar dâhilinde kendisini korumuştu. Tarihsel, coğrafi ve toplumsal bağlamda şekillenen, dil ve kurumlarda tahakkuk eden kimlik, Fuad Köprülü’nün çalışmalarında temeldir.

MEDENİYET MERKEZLİ ÇALIŞMALAR YAPTI
Fuad Köprülü’ye göre, Osmanlı İmparatorluğu’nu, kendi kültürlerini heterodoks İslam ile harmanlamış Türkler kurmuştur. Köprülü birçok eserinde etnik olmayan imparatorluk dâhilinde muhafaza edilen Türk halk kültürünün izlerini sürmüştür. Bu bağlamda bu kültürün dilsel ifadesi olan Türk Halk Edebiyatı üzerine uzun araştırmalar yapmış, eserler vermiştir. Bu yüzden, adını yukarıda andığımız eserleri vermiştir.
Medeniyet kavramı Fuad Köprülü’nün çalışmalarında merkezi bir yer işgal etmektedir. Ona göre; her tekil pratik ve kurum medeniyet unsurları bağlamında değerlendirilmelidir. Bu yaklaşımın Ziya Gökalp’in yaklaşımıyla benzerliği açık olarak görülmektedir. Medeniyet ve kültür Ziya Gökalp’in kavramları dahilinde merkezi bir yer teşkil etmekte idi. Ancak Ziya Gökalp, Osmanlıların kendilerine ait bir sosyoloji disiplini olmaması nedeni ile bu kavramları batılı çerçeve dâhilinde kullanmakta idi. Fakat Köprülü, adını andığımız eserlerle oryantalizm eleştirisi yaparak, farklı terimlerle bir medeniyet anlayışı geliştirmiştir.