24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

'Askerin dönebilmesi de acının devamıdır'

Rebecca West’in Askerin Dönüşü isimli kitabı, savaş ve kadın olgusunu işleyen en başarılı romanlardan.

TOLGA GÜVEN14 Şubat 2019 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
'Askerin dönebilmesi de acının devamıdır'

Birinci Dünya Savaşı, yeryüzünü daha fazla yağmalama adına büyük devletlerin adeta “işin sonunu düşünmeden” giriştikleri bir vahşet oldu. O güne kadar onlarca yıl süren savaşlar yaşayan kıta Avrupa’sı ve Osmanlı İmparatorluğu ilk defa bu kadar cepheyi birden açtı. Bu savaş, emperyalist yağma ve talanın en geniş istatistiklerinin tutulduğu ilk savaş oldu. Ancak, tutulamayan bir istatistik var, o da savaş mağduru toplumların zihninde ve yaşamında oluşan tahribatlar. Dünya savaşı, her aileye keder dolu bir hikaye “armağan” etti! 

Daha savaş sürerken yazılmaya başlandı bu hikayeler. Savaşa dahil olan savaştan etkilenen her toplum kendi dilinin gücünde bu acıları anlattı ve yazdı. Bu arada savaşta aileden birini kaybetmek tek acı değildir. Savaşan askerin dönebilmesi de acının devamıdır. Külliyatta bu konuyu anlatan sayısız roman bulmak mümkün. Ancak, Rebecca West’in Askerin Dönüşü romanını ayrı bir yere koymak gerekiyor. 

ASIRLIK ROMAN

Rebecca West, İngiliz edebiyatının ve hatta dünya edebiyatının öne çıkan feminist-sosyalist yazarlarından. 91 yaşında hayatını kaybeden West, Askerin Dönüşü’nü henüz 20 yaşındayken yazdı. Tam 100 yıl önce yayımlanan bu roman, savaş gerçeği dünyayı kasıp kavururken okuyucuya ulaştı. Dünyanın içinde bulunduğu koşullara bakıldığında, West’in cephelerde silah seslerine yer vermekten çok, askeri bekleyen kadınları yazmış olması bir ısrarı da ifade ediyor. 

Kitty, cephedeki kocası Chris’i beklemektedir. Onula birlikte Chris’e naif bir tutkuyla aşık olan Chris’in kuzeni de bu bekleyişe dahildir. Onlar, direkt Chris’ten ve resmi kurumlardan haber beklerken dilenci kılıklı bir kadın onlara bir haber ulaştırır: Margaret. Chris, dönmüştür ve hafızasını kaybetmiştir. Önceleri bu habere inanmasalar da Margaret’in Chris’in bir zamanlar aşık olduğu kadın olduğunu ve 15 yıllık bir hafıza kaybı yaşadığını için asıl hayatına değil geçmişe gittiğini öğreniyoruz. 

West’in romanı üç kadının cepheden dönen ve kendini 20’li yaşlarında sanan, bir yandan da bu durumu sorgulayan Chris’i anlama çabasıyla geçer. Chris’in yaşadığı nevroz, onun bir zamanlar yaşadığı ve şimdi ancak oradan güç aldığı hayata uzanmamıza neden oluyor. Üç kadının kişilik ve sınıfsal özellikleri yaşadıkları aşka, acıya da yansır. Bir erkeğin etrafında yaşanan çaresiz bir kıskançlık bazen kabullenmeye de götürür onları. West, üç kadının iç dünyasını başarılı bir şekilde ortaya koyuyor. 

West, romanda Chris’in iyileşme çareleriyle ilgili bize bazı sürprizler de sunuyor. Roman, kederin hakim olduğu bir atmosferde ilerlese de, “Ne olacak?” sorusuyla durmadan ilerliyoruz. Bir roman hacmi için kısa bile sayılacak bu metinde her olayın özenle anlatıya dahil edildiğini söylemek mümkün.

Askerin Dönüşü en önemli yönüyle bir asır öncesinin savaş gerçeğine ışık tutarken, bugün de hala gidenlerin ve bekleyenlerin olduğunu hatırlamamızı sağlıyor. Everest Yayınları’ndan çıkan roman, savaş ve kadın olgusunu işleyen en başarılı romanlardan.