4 Ağustos 2025 Pazartesi / 10 Safer 1447

'Dilin Belirsizliği'nin getirdiği sorular...

DİLİN BELİRSİZLİĞİGÖKHAN YAVUZ DEMİR’İN İLK KİTABI. İKİNCİ BASKISI İTHAKİ YAYINLARI TARAFINDAN OKURA SUNULAN BU KİTAP ASLINDA BİR DOKTORA TEZİ. “SOSYAL BİR FENOMEN OLARAK” İNCELENEN “DİLİN BELİRSİZLİĞİ”, İLGİLİSİNE HOŞ BİR OKUMA VADEDİYOR.

MERVE KOÇAK KURT 14 Mayıs 2015 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
'Dilin Belirsizliği'nin getirdiği sorular...

 “Lâl” kelimesi tam olarak karşılar mı bilmem dilsizliği? Belki o derin suskunun içindeyken bilinebilir bu. Ama bildiğim bir şey var ki: Dil/imiz hayatı adlandırmamızı ve anlamlandırmamızı sağlar.

“Dil, elinizdeki metni hem mümkün hem de imkânsız kılan şeydir. Dil hakkında yazmak imkânsızdır veya ancak bu imkânsızlığın tecrübesi olarak mümkündür. Biz ‘mümkün’ün peşinde olacağız”diyor yazar Dilin Belirsizliği’nde. Boşuna demiyor! Çünkü kendi sırlarını içinde barındıran, su ve ateş kadar kadim bir konu dil.

Bir Sosyal Bilimler Tezi

Yazar, “Bir kelime, ifade veya cümle, birden fazla anlama sahipse belirsizdir.” görüşünde: “Belirsizlik, sözlükte verilen veya ortak bilgi olarak anlaşılan standart tanımlar arasında açık olmayan bir seçime atıfta bulunur. Bu açıdan belirsizlik (ambiguity), anlam sınırları seçilemez/açık seçik görülemez olduğu vakit doğan muğlaklıktan (vagueness) farklıdır.”

Dilin Belirsizliği, kelimenin en geniş anlamında bir sosyal bilimler (sosyoloji) tezi. Birinci bölüm “Hurafe Olarak Dil”, ikinci bölüm “Oyun Olarak Dil”, üçüncü bölüm ise “Figüratif Bir Fenomen Olarak Dil” başlığını taşıyor.

‘Oyun kavramının modern sosyal bilimler literatüründe çok büyük bir yeri’ olduğunu ifade eden yazarın, dilin belirsizliği ile Go arasında kurduğu ilişki hayli özgün. “Meselâ, ‘dil, Go’dur’ başlıbaşına bir tez olabilir. Tıpkı yorum, yanlış anlama, iletişim vb. gibi.”

Dil gibi disiplinler üstü bir konu ancak edebiyattan felsefeye, linguistikten sosyolojiye uzanan geniş bir okumayla kuşatılabilir. Bu noktada, sistematik ve bütünlüklü bir çalışma Dilin Belirsizliği. Çarpıcı tespitler içeriyor. “Ad, objenin fonetik mimesis’idir. Eğer her söz bir varlığa tekabül ediyorsa, bu durumda ‘varolmayan’ sözü neye tekabül edecektir?” Soruyor, sorgulatıyor, düşündürüyor...Dilimizde ise ‘Dilin Belirsizliği’ni okumanın hazzı kalıyor.

OKUR’UN YAZAR’A SORULARIDIR

“Sosyal Bir Fenomen Olarak/ Dilin Belirsizliği”ne dikkat çekmek de nereden aklınıza geldi doktora tezinizde?

Birçok nedeni var. Birincisi, dil ve edebiyat her zaman ilgi alanımdaydı. İkinci olarak ise günümüz sosyal bilimlerinde hangi meseleyi tartışmaya başlasanız, konu ister istemez hep dil bahsine gelir. Bu nedenle de dil gibi problemlerin problemi olan bir çalışma konusu seçersem, entelektüel hayatım boyunca bunun bana pek çok kapı açacağını düşünmüştüm; nitekim yanılmadım. Adalet, özgürlük, demokrasi vb. kavramlara yönelik tartışmalar, son tahlilde hep bir anlam problemine işaret eder ve anlam da dildir.

“İnsanı anlamak, insanın dilini anlamaktır. O vakit toplumu anlamak da, toplumun dilini anlamayı gerektirir.” diyorsunuz. Sosyoloji bu noktada dili nasıl ele alır?

Fark ettiğim ilk şey, sosyolojinin hiçbir zaman dili doğrudan incelemediğiydi. Bunu da en iyi, sosyolojinin problemlerini, konularını ve metodunu takdim eden “sosyolojiye giriş” kitaplarında görebilirsiniz zaten. Bu kitaplarda “dil” hiçbir zaman bir üst başlık olarak yer almaz; daima “kültür” veya “iletişim” başlığının altında yer alır. Yani sosyoloji “dil”i hep “kültür” veya “iletişim”in bir alt başlığı veya unsuru olarak görür. Oysa bana göre iletişim de kültür de dilin unsurları arasında yer alabilir. Bu açıdan doktora tezim standart sosyoloji kalıplarını aşmaya yönelik bir teşebbüstür de aynı zamanda.

“Hurafe Olarak Dil” ve “Oyun Olarak Dil” gibi bölümler var kitabınızda. Neden bu tanımlara ihtiyaç duydunuz?

Esasında dil üzerine düşünmenin tarihinde gelişmiş ve birçok farklı düşünür tarafından işlenmiş dile bakmanın farklı perspektifleri bunlar. Literatürde benim kitabımın her bir bölümüne hasredilmiş çok sayıda çalışma var. Ben bu üç farklı perspektifi kitabımda birer bölüm yaparak, bu farklı dil kavrayışlarını bir arada sergilemeye çalıştım. Yoksa en başından bu üç bölümün de başlı başına bir kitap olabileceğini biliyordum. Böylece ortaya, Batı entelektüel geleneğinde dile dair alınan pozisyonları tespit ve takdim eden bir metin çıktı.

“Bir kelime, ifade veya cümle, birden fazla anlama sahipsizse belirsizdir.” denmiş kitapta. Konuştuğumuz dil –Türkçe- ‘Dilin Belirsizliği’nde nerede duruyor?
Dil, bize birbirimizden farklı nesneleri, kavramları ve tecrübeleri anlama imkânı verir. Fakat bu farklı kalemleri birbirinden ayıran sınırının ne olabileceği hakkında hiçbir ipucu vermez. Dil, dünya diye adlandırdığımız şeyi, onu açığa çıkararak ve gizleyerek sunar. Bu belirsizlik dilin karakteristiğidir ve Türkçe dahil hiçbir dil de bundan muaf değildir.  Her dil gibi belirsizliğe ve çokanlamlılığa sahip Türkçe’nin talihsizliği ise yazarlarının, akademisyenlerinin, entelektüellerinin ve hatta çevirmenlerinin elinde giderek fukaralaşmasıdır. Ama bu da başka bir tartışmanın konusudur.

‘Dilin Belirsizliği’olmasaydı neler eksilirdi hayatımızdan?
Bizi insan kılan en değerli hususiyetlerimizin hiçbiri de olmazdı. En başta da yaratıcılık elbette. Çokanlamlılığın olmadığı yerde düşünce de yeşeremezdi. Ama asıl önemlisi, bir süredir üzerinde çalıştığım ve umarım bir gün yeni bir kitaba dönüştüreceğim “artı anlam” da olamazdı. Dilin standart kullanımının içinde maruz kaldığımız her türden iktidara direnmenin tek yolu, mevcut dil oyununun içinde yeni, artı bir anlam yaratmaktan geçer. Dil, bilhassa da metaforlar bize bu özgürlük alanını bahşeder.

SOSYAL BİR FENOMEN OLARAK DİLİN BELİRSİZLİĞİ

GÖKHAN YAVUZ DEMİR

İTHAKİ YAYINEVİ

ÖNERİLEN VİDEO

Ders gibi mücadele! Anne tavuktan kargaya geçit yok!

Kapat
Video yükleniyor...