2 Ağustos 2025 Cumartesi / 8 Safer 1447

Gazel bahçesinden yapraklar

GAZELLER HAKKINDA YÜZLERCE SAYFA YAZI OKUMAKTANSA SÖZÜ BÖYLESİNE TASARRUFLU TUTUP, ŞİİRİ ÖNCELEMEK ŞİİRLE OKURU BİR NOKTADA BAŞ BAŞA BIRAKMAK BENCE DAHA GÜZEL BİR YÖNTEM.

Suavi Kemal 14 Mart 2013 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Gazel bahçesinden yapraklar


Ne aradan geçen zaman ne de nobranca yürütülen reddi miras ve arkasından “öğretiliyor” gibi gösterip soğutan “edebiyat tedrisatı” gazel türünü, edebiyat bahçemizin en güzel şiirlerinin açtığı tarhlar arasından çıkarmadı. Nice söz sanatının kuyumcu misali beyit beyit çalışıldığı bu türle aramızda yükselen duvarların nasıl aşılabileceğini anlatan pek çok kitap yayınlandı. Prof. Dr. Cihan Okuyucu’nun Gazel Bahçesi de bu kitapların en güzel örneklerinden biri.


Gazel Bahçesi’nde okurun edebiyatın şaheserleriyle “şiir merkezli” bir yaklaşımla tanışması gayesi güdülüyor. Şairlerin hayat hikâyeleri, dönemin atmosferine dair ipuçları olsa da sözün omurgasını şiirler hakkında kurulan cümleler oluşturuyor. Bugün hayatımızdan mahrum kaldığımız kelimelerin anlamları “giriş” mahiyetinde veriliyor ve söz “şiire” bırakılıyor. Gazeller hakkında yüzlerce sayfa yazı okumaktansa sözü böylesine tasarruflu tutup, şiiri öncelemek şiirle okuru bir noktada baş başa bırakmak bence daha güzel bir yöntem.


TÜRK ŞAİRİ GELENEK DERSİNDEN SINIFTA KALIYOR


Kitapta yer alan şairlerin çoğu akla kolayca gelen ve fakat barikatlar sebebiyle “okunmayan” kişiler. Baki, Fuzuli, Nedim, Nef’i, Şeyh Galip bu şairlerden sadece bazıları… Dönem olarak gazel türünün olgun örneklerinin çoğaldığı 15. yüzyıldan 20. yüzyılın başına kadar yaşayan 15 farklı şairden gazellerin yer aldığı kitabı, pek çok şairle ve kitapla tanışmamamızı sağlayacak bir eşik çalışma olarak tanımlamak mümkün. Bazı şairlerden birkaç gazel tercih edilirken birkaç gazel “günümüz” Türkçesiyle ve nazmen de yeniden yazılmış. (Aslında kitapta yer alan her şiir için bu yapılsa yahut hiçbiri için yapılmasa editöryel olarak bu daha doğru olabilirdi.) Taşlıcalı Yahya gibi Muhteşem Yüzyıl dizindeki hayali karakter olan “adaşı” dolaysıyla gündemde olan şairi de “tarihteki” ve “edebiyattaki” karşılığı ile tanımak isteyenler için kapsamlı bir yazı kaleme almış Okuyucu. (Dizinin başında her şeyin “kurgusal” olduğunu ihtar eden nota binaen bunu söylüyorum. O dizide yer alan Kanuni veya Hürrem karakterleri de sonuçta tarihteki gerçek kişilerle “adaşlar”.) Listede şiirlerinden ziyade kütüphanesiyle anılan Ali Emiri de var. Ancak onun şiirinin “kitap” redifli olduğunu söylemek zannediyorum ki malumun ilamı olur.       


Gazel Bahçesi’nde dolaşmak nice iklime davet ediyor okurunu. Üstelik sadece şiirle ilgili bir açılım da değil davet edilen. Daha sahih bir hayat tarzının ipuçlarını sunar bu bahçe. Türk şairi “gelenek” dersinden çoğu zaman sınıfta kalır. “Geleneğe” sahip çıktığını iddia ettiği zamanlarda bile. Hatta bilhassa geleneğe sahip çıktığı zamanda tahripkâr olabilir şairimiz. (Sadece şairlerimiz değil elbet. Ancak diğer sahalardaki mumyalayıcı gelenekçilik daha başka yazılara konu olması gereken bir durum.) Bu şairler için “Gelenek” ezberlenmiş bir şeklin, ayağı yere basmayan vizyonsuz bir nostaljinin ötesine geçmez çünkü. Geleneğin kim olduğunun bilgisiyle ilgisi kopartılınca geriye etiket ve imaj dışında pek bir şey kalmaz. Bu da zaman içinde aslında geleneğin anlamsız bir şey olduğu önyargısını kuvvetlendirir. Yani gelenekçi tayfasının yaptıkları “mış gibi” eserleri bir noktadan sonra geleneğin ta kendisiymiş gibi algılandığı için geleneğe ulaşma, onu hissetme imkânlarını sabote etmeye başlarlar.


ŞİİR FORMUNA DEĞİL İKLİMİNE DAVET


Suretler asılları görünmez kılınca gelenek hayatımızdan atılması mümkün, hatta kimilerine göre ise atılması muhakkak şart olan bir nesneye dönüşür. Gelenekçinin tutumu, varolan birikimi belli bir noktada dondurup, kategorilere ayırmak ve içinden malzemeler alıp kendi şiir algısı içinde bu malzemeden yararlanmaktır. Esasen ne Fuzuli ne de Yahya Kemal gelenekçinin anladığı şekliyle gelenekten yararlanmamıştır.

Nitekim şair Ebubekir Eroğlu geleneği dıştan kuşatılan bir forma, çapraz bulmacalara benzeyen kelime ve imaj gruplarına dönüştüren ama muhtevasına Fransız kalınan bu etiket gelenekçiliği hakkında bakın neler diyor: “Şiir söz konusu ise “yararlanma” kavramı işin doğasına aykırı sayılmalı. Duyarlık denizinin içindeyken yararlanma ne demek? Geçmişte divan şiirinden, gelenekten yararlanma ifadesinin kullanıldığını biliyoruz. Bu bir galat-ı meşhur olarak kayda geçmiş olmalı. Şairler için bu durum, geleneği içinde hissetmenin getirdiği bir sonuç olabilir. Yararlanma sözcüğüne karşı çıkılmamış görünse de ben, şairlerin dillendirilmemiş itirazlarının var olduğunu düşünüyorum. Besin kaynakları eski geleneğin içinde olan şairler var; “yararlanma” ne ola ki? Bir insan, içinde yaşadığı toplumun varoluşsal durumuyla irtibatını kesmeden yazıyorsa o metafizik bir anlamı taşıyor demektir. Metafizik anlamın içeriği de toplumumuz hangi kültürden geliyorsa o doğrultuda biçimleniyor. Bu ise bizim için tasavvufla yoğrulmuş olan İslam kültürüdür. Ötesi, kupkuru formüller yumağı olmayı aşamıyor. Mistik kelimesini kullanırken çok dikkatli olmak gerekiyor.”


Gazel Bahçesi’ni sadece belli bir formdaki şiirler toplamı olarak görmemek gerek.


Cihan Okuyucu, bir şiir formuna değil bir iklime davet ediyor okurlarını…

ÖNERİLEN VİDEO

Lüks teknelerin gözdesi oldular: Kayıkta gözleme mesaisi

Kapat
Video yükleniyor...