Bugün Batı toplumunun ekseriyeti, varoluşsal bir kaygı, anlamsal bir boşluk içinde. Avrupa toplumu kendini eğlenceye vurmuş, Amerikan toplumunun durumu cümlenin malumu. Kısacası, bütün ülkeleri tek tek ele alacak olursak göreceğizki Batı’nın geleceği hiç de iç açıcı değil.
Batı, ekonomik ve ahlaki açıdan çıkmazda... Batı, nüfus açısından çıkmazda.. ve tefekkür açısından çıkmazda. Avrupa bütün çabalarına rağmen ekonomisine yeni bir ivme kazandıramıyor. Fransa, İngiltere, İspanya, Yunanistan hızla felakete sürükleniyor. Ekonomiler patinaj yapıyor.
Avrupa’nın ahlaki yapısı da ekonomik durumundan daha iyi değil. Fransa’da lezbiyenlik almış yürümüş. Hollanda ve Danimarka’da uyuşturucu ve homoseksüellik hayatın bir parçası hâline gelmiş, bunu normalleştiren bir algı hâkim.
Avrupa nüfus bakımından da can çekişiyor. Bütün Batı ülkelerinde yaşlı nüfus hızla artıyor. Hele Yunanistan, Fransa ve İngiltere! İngiltere, bir parça dışarıdan gelenlerle durumu kurtarıyor. Beyaz İngilizlerde çift çocuklu aile oranı yüzde 35’i bile bulmuyor. Doğan çocukların da hemen hemen yarısı—bazılarında bu yüzde 65’e ulaşıyor—gayrimeşru... Aileler perişan, aile mefhumu ayaklar altında... On dört yaşından küçük annelerin sayısı, toplamın yüzde beşini geçiyor. Bununla birlikte nüfus artmıyor ve hep geriliyor.
ARANAN BİLGELİK DOĞUDA MEVCUT
Batı, tefekkürünü de kaybetti. Kendisini tekrarlamaya başladı. İnandırıcılığı yok olduğu için, sunduğu fikirler de eskisi gibi rağbet görmüyor. Son dönemlerde görülen tek tük fikir adamları da Hıristiyan Batı’dan çok İslâm’a yakınlar.
Kısacası, sosyolojik açıdan, kader açısından ve tarihî misyon açısından da Avrupa, medeniyetteki öncülüğünü kaybediyor. Bütün işaretler bu yönde... Emin olabilirsiniz ki hırçınlığı ve ikiyüzlülüğü bu kadar pervasız sergilemesinin temelinde, bu gerileyiş psikozu yatmaktadır. Özetle bugün, Batı’nın ‘fırlatılmış’ insanı, ‘kaygı’ya hapsolmuştur. İlahi olanla bağını koparan insanın özgürlük aradığı yer, karanlık bir zindana dönmüştür.
İşte bu noktada insanın Yaratıcısıyla, doğayla, diğer insanlarla ve kendisiyle daha sahici, daha anlamlı ve gerçek anlamda daha özgür bir ilişkiler sistemini bugünün diliyle yeniden ifade edebilecek potansiyel, insanlığın kadim bilgeliğinin neşvünema bulduğu Doğu’da mevcuttur.
Evet, bugünün Doğu’su yaralı bilinciyle belki travmatik bir görünüm arz ediyor, ancak modern dünyanın gürültüsüne kulaklarımızı bir an olsun kapattığımızda yeniden ayağa kalkmaya hazırlanan Doğu’nun ayak seslerini duyabileceğiz. Mehmet Ali Bulut, Nesil Yayınları arasında çıkan Doğu Medeniyetinin Yeniden Yükselişi adlı eserinde bu sesi duyabilmek için dikkatimizi yoğunlaştırmamız gereken noktayı işaret ediyor.
Doğu Medeniyetinin Yeniden Yükselişi
Mehmet Ali Bulut
Nesil Yayınları