12 Aralık 2024 Perşembe / 11 CemaziyelAhir 1446

Hayat mevsiminde bir an

İKBAL BAYRAK, İKİNCİ KİTABI KESTİK, DİYOR YÖNETMEN’DE ANLATIM TEKNİĞİ, DİL, ÜSLUP VE KURGU BAKIMINDAN İLK KİTABI AÇ GÖZLERİNİ MASAL BİTTİ’NİN KAT BE KAT ÜZERİNE ÇIKIYOR.

SERKAN KARA15 Ocak 2015 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Hayat mevsiminde bir an

Bir yönetmen, oyuncularının doğaçlama yapmasına izin verse de senaryonun başı sonu bellidir. Oyuncu ne kadar yetenekli olursa olsun, yaptığı doğaçlamayla senaryonun temel taşlarını yerinden oynatamaz. Hayat da böyle!.. Siz ne yaparsanız yapın, “Yönetmen”in, Kestik, dediği yerde biter “film”! Peki, iyi bir ‘final’ için hangimiz kendisiyle yüzleşiyor?

İkbal Bayrak, ikinci kitabı Kestik,  Diyor Yönetmen’de anlatım tekniği, dil, üslup ve kurgu bakımından ilk kitabı Aç Gözlerini Masal Bitti’nin kat be kat üzerine çıkıyor.

Yazar yeni eserinde, yaşanan acıların günlük hayata etkisi üzerinde duruyor; hem de öyle "edebiyat" yaparak değil! İkbal Bayrak, çağdaş Türk edebiyatının son yıllarda ivme kazanan anlatım, dil ve üslup özelliklerini kullanarak gereksiz süslemelere yer vermeden gerçekçi bir yapıt koyuyor ortaya.

Kestik, Diyor Yönetmen, sinematografik bir kurguya sahip. Zaman ve mekân sürekli değişiyor. Bu değişimler geriye dönüşlerle (flashback) gerçekleşiyor. Geriye dönüşlere duygular aracılık ediyor. Geçmişin pişmanlıkları şimdinin yüzleşmesi olarak çıkıyor okurun karşısına... Bu hesaplaşmalar aynı zamanda bir farkındalığa zemin hazırlıyor. Sahi, acıları büyütmek neye yarıyor?

İNSAN RUHUNU ÖRTEN KARA BULUT

Roman, eğitimini ABD’de tamamlamış mühendis olan bir yazarın anlatımıyla ilerliyor. Evli ve iki çocuklu olan Elif,  çiçeklerle, hayvanlarla hatta taşlarla konuşacak, onlarla iletişime geçecek kadar duygusal, bir sokak satıcısının kalp ağrısını kendinde hissedecek kadar duyarlı, onca acıya karşın bir an olsun hayattan yılmayacak kadar güçlü ve pişmanlıklarıyla yüz yüze gelecek kadar cesur bir karakter.

Elif, insanlara mutluluğun yollarını gösteren bir kitap yazmıştır. Ancak yaşadıkları (annesiyle babasını kaybetmesi, dilsiz bir kardeşin hayata karşı kırgınlığını görmesi) onu yazdıklarıyla yüzleştirecek kadar acıdır. Elif, hesaplaşmaya başlamasıyla birlikte öfkelerini büyütmesinin anlamsızlığını görmeye başlar. Bu, öfke duyulan her neyse, onun önemsizliğinden değil, öfkenin insan ruhunu örten kara bir bulut olmasından kaynaklanır. Bu bulut ki, karanlığıyla insanın kalbini daraltıp aklıyla vicdanı arasındaki bağı koparan yıldırımlar yaratır. Bu yıldırımlar da insan ruhunun derinlerinde ve elbette özünde bulunan affetme duygusunu yıkıp gider. Elif, yüzleşmelerinin sonucunda aslında kendini fark eder; ruhunun derinliklerini…

Yüzleşme, kahramanı dış dünyadan ziyade iç dünyasına, kendine götüren bir yol aslında. Yazar,  Elif’le birlikte okurunu da kendi ruh dünyasının açmazlarına götürüyor. “Uyuyunca geçer sanırsın ama öyle de geçmez. Uykuda geçen tek şey zamandır. Bir süreliğine uykuya emanet edersin acını yalnızca. Gözlerini açtığın anda fark edersin ki, o gelip yerleşmiştir bile yerine. Dün gibi hatırlıyor, beş duyunla algılıyorsundur hâlâ. Sol yanında bir boğum, boğazında bir düğüm öylece duruyordur. Geçmeyince geçmez yani mavi eşarplı teyzecim, geçmeyince geçmez!”

FİNAL BELLİ ACILAR NİYE?

Kestik, Diyor Yönetmen, söz geçmeyen geçmişe ve bilinmeyen geleceğe inat şimdiyi hakkıyla yaşamayı salık veriyor; handiyse hayatın dört bir mevsiminde insan ruhunun renklerine açılan bir gökkuşağı… Acının, umudun, en çok da mücadelenin tüm ana ve ara renklerini barından görsel bir şölen… Renkler Elif'in hayata açılan pencereleri aslında. En çok sevdiği mavi… Kendine en çok yakıştırdığı ama canını en çok yakan siyah… ve görünmeyen onlarca ara ton. Elif, mavinin umuduna kapılıp siyahın acısını unutmaya çalışsa da ne tam olarak maviye inanabilen ne de siyaha teslim olan bir kadın.

Elif'in tek teslimiyeti, sonsuz senaryonun sahibi Yönetmen’e… Acılar, kederler, pişmanlıklar, hayatın zorlukları, insanı teslim alacak kadar hayatına yön verebiliyorsa da onu teslim almamalı, diyor Elif. Zaten final belli, acılar niye?

Hayatın zorluklarına teslimiyet ona göre özü bulmak değil özden uzaklaşmaktır. Çünkü Allah, dipdiri bir kâinat yaratmıştır. Yaratıcı'ya duyulan teslimiyet duygusunda bir yüzleşme, bir düşünsel süreklilik ve bir hareket olmalıdır. İnsan, her anlamda etken ve değişken bir varlıktır. Bu değişim onu kendi özüne götürecek ayrıntıların yön oklarıdır.

İkbal Bayrak Kestik, Diyor Yönetmen’de önce Elif’i okuruyla dertleştiriyor, ardından da kendisiyle yüzleşmesini sağlıyor. Ahmet Ümit’in de deyimiyle, “Yumruk gibi bir roman!”

Kestik,  Diyor Yönetmen

İkbal Bayrak

Everest Yayınları