2 Temmuz 2025 Çarşamba / 7 Muharrem 1447

Hür vatanımızda hür yaşayınca Acıları bal eyledik

Ünlü tarihçi Kemal Karpat ve kardeşi Cemal Karpat’ın Romanya’dan Türkiye’ye uzanan öyküsü, Türklerin Ortaasya’dan asırlar süren yolculuklarının dramatik bir aynası gibi. Anılarını yazdıkları Acıyı Bal Eylemek’i okurken, bir insanın bir ülkede Türk azınlık olmasının ne demek olduğunu da anlıyor insan.

SELİM EFE ERDEM9 Temmuz 2015 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Hür vatanımızda hür yaşayınca Acıları bal eyledik

Kemal Karpat, Türkiye’nin dünya çapında tanınmış akademisyeni, gurur kaynağı bir tarihçi. Onun eski Osmanlı toprakları olan Romanya’da başlayan, Türkiye ve ABD’de devam eden yolculuğu, sıra dışı öykülerle dolu. Başarılı bir mühendis olan ve geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz kardeşi Cemal Karpat’ın öyküsü de en az onun kadar dikkat çekici. İki ünlü kardeşin öyküleri, Timaş’tan çıkan Acıyı Bal Eylemek kitabıyla bir araya geldi. Kitapta, Karpat kardeşlerinin hayat hikâyelerinin yanı sıra Türklerin asırlar boyunca yaşadığı Romanya’dan göçleri, II. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’deki iklim ve Avrupa’da yaşanan ‘Komünist’ dönüşüm de anlatılıyor. Kitaptan, sizin için birkaç bölümü alıntı yaptık.

ZOR YAŞAMLARIN BAKİYESİ

Her insanın acı tatlı birçok hatırayla geçen bir hayatı ve şüphesiz ki hatırlanmaya değer güzel anları olduğu gibi unutmayı arzu ettiği acı olaylar da vardır. Bazı kimseler geçmişi hiç hatırlamak istemez, çünkü o döneme dair kayda değer bir hatırası yoktur yahut küçük çaplı güzel ve acı olaylar zihinlerinde yer etmemiştir. Diğer bazı kimseler ise sakin, güzel yıllar geçirdikten sonra kabahatleri, hataları olmadığı halde acı olaylara kurban gidebilirler. Böyle durumlarda, geçmiş güzel yıllar ile acı seneler âdeta birbirini körükleyerek hayatlarında beklenmedik derecede yer edinirler ve devamlı hatırlanırlar. Kardeşim Cemal ve bir dereceye kadar ben, baba evinde varlıklı, mutlu bir ailenin çocukları olarak geçirdiğimiz güzel çocukluk yıllarından sonra, rejim değişikliği ve yabancı bir ülkede Türk azınlığın bir parçası olarak çok ağır ve acı günler geçirdik. Ben Romanya’dan ayrılarak Türkiye’ye gelmekle rejim değişikliğinin getirdiği acıları, ailemin ve maddi varlığımızın dağılmasıyla tattım. Romanya’da, eskiden beş yüz yıl Osmanlı toprağı olan Dobruca’da kalan kardeşim Cemal ise babadan kalma evimizin elinden alınması ve annemizin sokağa atılması ile acıları birdenbire köküne kadar tattı. Sonra onu mutsuz eden “vatan”ına hizmet için askerliğe alındı, iki sene bir başına hizmet gördükten sonra terhis olup dönerek ailesi ve evi olmadığı için ablasının evine sığınmak zorunda kaldı. Yıllar içinde şahsi çabası ve metaneti ile iş buldu, okudu, meslek sahibi oldu. Nihayet 1967 yılında, otuz dokuz yaşında Türkiye’ye göç edebildi. Dobruca’dan 1942 yılında ayrılışımdan, ailemle 1958 yılında tekrar görüşmeme kadar geçen 16 yıl içinde kardeşim Cemal ile mektupla süren iletişimimiz uzun kesintilere uğramakla beraber devam etti. Kardeşim Cemal ile 1967’den sonra, gerek Türkiye’de, gerek Avrupa’da, gerekse ABD’de görüştüğümüzde geçmişteki güzel ve acı günleri hatırlar, uzun uzadıya konuşurduk. Yıllar sonra yani 2008 yılında ben hatıratımı Dağı Delen Irmak başlığı altında yayımladıktan sonra, Cemal de, “Sıra bana geldi”diye hatıralarını kaleme almaya karar verdi. Cemal’in hatıraları ile benim Dağı Delen Irmak adlı hatıratım arasında az olmakla beraber örtüşmeler, tekrarlar vardır fakat bunlar kitapların kendi özelliğine ve yapısına zarar vermemektedir. Tam tersine, bu vesileyle hatıratlar birbirini tamamlamaktadır. Hür vatanımızda hür insan olarak yaşamak ve hatıralarımızı yayımlamak bize nasip olunca tüm acılarımızı unuttuk ve hayatımızın kalan kısmında mutlu yaşadık. Kendi millî yurdunda yaşamak, insana acıyı bal eder.

***

BURJUVA TÜRKLERİN ‘ÇALIŞANLAR PARTİSİ’

Kemal ve Cemal Karpat kardeşler, dedelerinin asırlardır yaşadığı Romanya’da, II. Dünya Savaşı sonrasında Komünist partinin iktidara gelmesinin ardından ‘Yabancı’ konumuna gelmekle kalmamış, her şeylerini kaybetmişti. Kemal Karpat, o sırada Türkiye’de üniversite eğitimi alıyor olsa da Cemal Karpat halen Romanya’da lise eğitimi almaktaydı. Bir gece evine bir tebligat gelir, köyündeki evine bir daha dönmemek üzere ayrılmak zorunda kalır. Başarılı bir mühendis adayıyken iktidara gelen komünist parti tarafından ‘Burjuva’ görünen Türklerden biri olarak, hem ansızın askere alınır hem de köyündeki topraklarını, hayvanlarını ve tüm mal varlığını kaybeder. Karpat o günleri şöyle anlatıyor: 

“Vilayet Komünist Partisi’nden birkaç kişiymiş. Sebebine gelince, ben bir burjuva ailesinin çocuğuymuşum ve Türk olduğum için yüksek tahsil yapamayacağımı söylemişler. Gerçi bizim burjuva kategorisine girecek kadar varlığımız yoktu ve okulda haftada bir saatlik Marksizm derslerinden bildiğim kadarıyla, sadece orta varlıklı kategorisine giriyorduk. O durumda olan sadece ben değildim, benim gibi orta varlıklı aileden gelen çok sayıda Rumen gençleri vardı. Köylülerimden veya iş arkadaşlarım tarafından da bana karşı herhangi bir milliyetçilik hareketi görmemiştim, fakat bazı resmî dairelerde, küçük çapta da olsa, milliyetçilik hareketleri başlamıştı. Askerliğimle ilgili, yapacak hiçbir şey yoktu ve iki gece daha, doğup büyüdüğüm evimizde kaldıktan sonra, annemin elini öptüm, arkama baka baka doğduğum evimizden ayrıldım. O zamanlar evimizde kaldığım ve annemin lezzetli yemeklerini yediğim bu günlerin, oradaki son günlerim olacağını nereden bilebilirdim? Babadağ’a gittim, ablamda bir gece kaldım ve Köstence’ye dönüp, çalıştığım fabrikadan ayrıldım. Odamın kira parasını ödedim, birkaç eşya ile kitaplarımı alıp, hepsini Adviye ablamın evine bıraktım. Ertesi gün, askerlik şubesine gidip teslim oldum. Askerlik şubesinde dosyalar açıldı, birkaç soru soruldu, genel durumum incelendikten sonra, beni avlunun bir kenarında bekleyen bir grubun yanına gönderdiler. Bir de baktım ki lisemin hem gece hem de gündüz bölümünden orada beş kişi daha varmış, onlar da benim gibi, “Çalışanların Partisi” akıbetine uğramış…”

Acıyı Bal Eylemek

Hazırlayan: Sadiye Tutsak

M.Önder Duran