29 Temmuz 2025 Salı / 4 Safer 1447

İnsan nasibini bulana kadar bin kapıdan geçermiş

CİHAN SAKİ13 Ağustos 2015 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
İnsan nasibini bulana kadar bin kapıdan geçermiş

Önce gazetedeki köşe yazılarıyla tanıdığımız Mim Kemal Öke’yi geniş kitleler 1990’ların başında popüler olmuş Haydi Bastır adlı yarışma programının sunucusu olarak hatırlayacaktır. Öke, 34 yaşında Türkiye’nin en genç profesörü olur. 90’lı yılların ortalarında siyaset bilimci, tarihçi kimliğini öne çıkardığı yeni haliyle onu tartışma programlarında moderatörlük yaparken görürüz. 28 Şubat döneminde kısa süreli yok oluşundan sonra Kızılderili giysileri içinde karşımıza çıkar. Bunun da son derece duygusal bir sebebi vardır, Downsendromlu kızı Nazlı için katıldığı bir gösteride çekilmiştir o ünlü kareler. Öke şimdiyse tasavvuf yoluna giriş hikâyesini Yaralı Ceylanlar Kulübü’nde anlatıyor.

Yaralı Ceylanlar Kulübüadıyla çıkan söyleşi kitabının ilk bölümlerinde Öke, ailesinin dine ve siyasete yaklaşımından bahsediyor. Öke’nin aynı adı taşıdığı büyük dedesi Atatürk’ün sağ kolu, doktoru. Babasıysa kendi sözleriyle “Türkiye’nin kuruluş yıllarındaki seçkin, egemen kadrodan milliyetçi bir beyaz Türk”. Öke’nin annesi ise Demokrat Partili, büyüdüğü evde Demokrat Parti’nin kuruluşuna şahitlik etmiş bir kadın. Öke ailenin tek çocuğu, siyasi kayıplarla dolu bir ailede hüzünlü ve yalnız bir çocukluk geçirmiş. Çocukluğunu şu sözlerle özetliyor: “Yaşıtlarım sokakta top oynarken, sen bu ailenin çocuğusun. Sokaklara çıkamazsın demişlerdir. Genelde odamda ve dadımla vakit geçiriyordum. Daha ilkokul yaşlarından itibaren yalnızlığımı ve dünyamı aydınlatan tek şey, kitaplardı.” Öke onu bugüne getiren yolculuğun ilk adımlarını belki de çocukluğunda atmış…

İKİ DÜNYA İKİ MİM KEMAL

‘Bir yanda Üniversiyete gidiyorsun ve Pozitif bilimleri aklın çerçevesinde oturup anlatıyorsun. Öbür yanda ise dindar Mim Kemal var. İki ayrı dünya.

İkisini hiç birbirine karıştırmadım diyor Mim Kemal Öke ve anlatmaya devam ediyor: “Derslerime ajan soktular bunu fark ettim ama tasavvufa geldiğimizde iş farklılaştı. Hiçbir zaman bir kimlik krizine de girmedim. O benim mahrem dünyamdı. Evde eşime ve çocuklarıma dini konularda bir şey empoze etmiyorum da öğrencilerime mi edeceğim?

Dindar olduğum için beni sevmeyebilirlerdi ama buna hakları da olabilirdi. Ama Üniversiteden atılmam için bu bir sebep olamazdı! Zira sosyal bilimleri, onlardan daha iyi bildiğimi ve öğrettiğimi, öğrencilerime de gösteriyordum. Böyle çok sıkıntılarım oldu” Öke’nin Arusiye Tarikatı, Abdülkadir Geylani  veAbdülselam El Esmer Hazretleri ile tanışma ve tasavvufa giriş hikayesinin de yer aldığı Sufi Kitap’tan çıkan Yaralı Ceylanlar Kulübü Mim Kemal Öke’nin tasavvufi yolculuğa ve girdiği tasavvuf çevresine ilişkin yaşadıklarına odaklanıyor

Yaralı Ceylanlar Kulübü

Mim Kemal Öke

Sufi Kitap