19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

İyi İnsan Tolstoy

Doç.Dr.Ahmet Yıldızhan’ın Ogreti.net’te yayınlanan makalesinden bir bölüm:

17 Nisan 2017 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
İyi İnsan Tolstoy

Tolstoy'a neden iyi insan dedi?

Rus Büyükelçisi’nin terör örgütü bağlantılı bir kişi tarafından arkadan vurularak öldürülmesi ne kadar yüz kızartıcı ve kabul edilemez bir cinayetse, Rus Devleti’nin Halep’teki sivil halkı uçaklarla bombalayıp genç, ihtiyar, çoluk, çocuk demeden öldürmesi ve böylece onbinlerce masum “insanı” katletmesi de en az o derecede yüz kızartıcı ve kabul edilemez bir cinayettir.

Herhangi bir cinayeti şahıs işleyebileceği gibi; aile, grup, örgüt, gizli örgüt, terör örgütü, devlet, paralel devlet veya derin devlet de işlemiş olabilir. Bu onun bir cinayet olduğu gerçeğini değiştirmez. Cinayet cinayettir. Kesinlikle kabul edilemez.

Hiçbir terör eylemi de onaylanamaz. Ankara, İstanbul, New York, Londra, Moskova, Berlin, Paris, Nice, Pekin, Tokyo, Seul, Roma, Madrid, Oslo, Ottawa, Sao Paulo, Sydney, Atina, Tahran, Tel Aviv, Gazze, Beyrut, Bağdat, Riyad, Kahire, Beslan, Bombay, Kabil, Karaçi, Bali, Cape Town, Casablanca, Gamboru Ngala, Mombasa, Nairobi veya dünyanın başka neresinde olursa olsun, kime karşı yapılırsa yapılsın, kim yaparsa yapsın hiç farketmez. Terör terördür. Asla kabul edilemez.

Devletlerin işlediği “cinayetler” de kabul edilemez. Hatta devlet kavramı ile ”cinayet, işkence, zulüm” gibi kelimelerin yanyana gelmesi bile düşünülemez. Çünkü “Öğreti”ye göre devletler; insanları, çevreyi ve diğer varlıkları koruyup gözetmek, adaleti dağıtmak, refahı sağlamak, mutluluğu kolaylaştırmak ve isteyenlere “ölümsüzlüğün önünü açmakla” görevli teknik aygıtlardır. Oysa cinayet ve işkence birer insanlık suçudur.

Günümüzdeki devletlerin istihbarat servisleri de ayrı birer problemdir. Bunların çoğu sadece kendi ülkelerini korumakla ilgili faaliyetlerle yetinmiyorlar, ilaveten başka ülkelere de giderek oralardaki stabilizasyonu bozuyorlar, savaşlar ve karışıklıklar çıkartıyorlar, cinayetler işliyorlar. Bu tür faaliyetlerin hepsi yüz kızartıcıdır. Bunlar mevcut güçlerini aslında savaşların önlenmesi ve barışın, kardeşliğin temini doğrultusunda kullanmalıdırlar.

Şu anda dünyayı birkaç kez ortadan kaldırabilecek miktarda nükleer silah varken önemli devlet liderlerinin çıkıp halen nükleer füzeler üretmekten söz etmeleri anlaşılabilir gibi değildir. Bu liderlere acıyoruz. Silahlanma için harcanan paraların yarısı açlığı, sefaleti ve cehaleti ortadan kaldırmak için harcansa yeryüzü cennete döner.

Savaşmak ve öldürmek doğru çözüm yolu değildir. Masum insanların üzerine bomba yağdırmak ise hiç değildir. Kesin ve doğru çözüm istiyorsanız siz de “İyi İnsan Tolstoy” gibi sevin, verin ve erdemli olun.

Tolstoy çok büyük bir yazar ve iyi insandı. Geniş boyutlarda düşünebilen kaliteli beyne sahipti. Ömrü hep arayış içinde geçti. Yaşamı boyunca daima sevgiden, barıştan ve kardeşlikten yana tavır koydu. İnsanlara, kendilerine kötü söz söylendiğinde karşılık olarak iyi sözlerle cevap vermeyi tavsiye etti.

İnsan öldürmenin çok kötü bir şey olduğunu vurguladı. “Kötü bir insanı öldürünce kötülüğü de yok ettiğini sanırsın, sonra bir bakarsın ki yok ettiğini sandığın kötülükten daha da kötüsü senin içinde büyüyor” sözü Tolstoy’a aittir.

O büyük insan benim doğumumdan 46 yıl önce maalesef bu dünyayı terk etmişti. Dolayısıyla “Öğreti” ile tanışma şansı hiç olmadı. Ama bundan sonra gelecek olan nesiller çok şanslı. Çünkü Tolstoy gibi bunalıma kadar götüren bir arayışın içinde olmayacaklar. Doğdukları gün böyle bir “Öğreti”yi kucaklarında hazır bulacaklar. Ayrıca böyle bir “Öğreti”yi tanımış olarak büyüyecekleri için, rahata ermiş ve tatmin olmuş zihinleriyle; müreffeh, barışçı, özgür ve mutlu bir dünyayı daha kolay kuracaklar.

Tolstoy cömertti ve hep verdi. Fakirleri koruyup gözetti. Mükemmel insan olmaya çalıştı. Hatta öylesine verdi ki, en sonunda topraklarını dahi köylülere verecekken ailesi karşı çıktığı için bunu başaramadı.

İnsanlar arasında değişik dinlere ve mezheplere mensup Tolstoy gibi öyle kişiler vardır ki Allah onları sever. Allah dileseydi zaten bütün insanları tek din altında toplayabilirdi.

Büyük insan, dev yazar ve üstün şahsiyet Tolstoy’a Allah’tan rahmet diliyorum. Allah; sevenleri, verenleri ve erdemli olanları çok sever…

“Barışçı Tolstoy”dan binlerce yıl önce yaşamış olan Homeros’un yazdığı büyük eser İlyada, aslında bir savaş destanıdır. Buna rağmen eserin birçok yerinde savaş ve savaşçılar kötü sözlerle anılmaktadır. “Hep kavga dövüş, savaş işin gücün” denilerek savaşı seven kişiler horlanmaktadır.

Görüyoruz ki, binyıllar ötesinden akıp gelen ünlü bir savaş destanında bile savaş yerilmekte ve çok kötü olduğu vurgulanmaktadır. İnsanlığın ortak bilinci ve sağduyusu binlerce yıl önce de savaşın kötü olduğu gerçeğini haykırmaktadır.

Homeros savaşı tanımlarken kötü, uğursuz, öldürücü, korkunç ve gözyaşı döktüren gibi nitelemelerde bulunmaktadır. Savaşan askerler bile savaşı bu sıfatlarla anmaktadırlar. Bir savaş destanında savaşın bu şekilde kötülenmesi ayrıca önem taşır.

İnsanlar tarih boyunca savaşlar yaparken, yakıp yıkarken, cenk ederken ve kan dökerken aslında bilinç altlarında hep barışa özlem duymuşlardır. Bir savaş destanı olan İlyada’da savaşın kötülenmesi bu nedenle şaşırtıcı değildir.

İnsanlık tarihi göstermiştir ki, koskoca savaşları başlatmak için küçük bir kıvılcım yetmektedir. Ancak sonrasında barışı yakalamanın bedeli çok ağır olmaktadır. Kaybedilmiş bir canı kim geri getirebilir? Tek bir tane “insan” bile yeryüzündeki bütün malın, mülkün, holdinglerin, petrolün, madenlerin, mücevherlerin ve toprakların tamamından daha değerlidir. Bu nedenle en iyisi savaşı hiç başlatmamaktır.

Günlük mücadele ve koşuşturmalar içerisinde siz farketmeseniz de, uzun vadede insanlık yavaş bir şekilde tekamül etmekte, iyiye doğru gitmektedir. Gelinen aşamada devletleri yönetenlerin söylemleri birbirlerine karşı çok sert ve kırıcı olsa bile; karşılıklı uluslar ve halklar barış içinde, dostça, kardeşçe yaşamaya gayret göstermelidirler. Geleceğin “İdeal Toplum”unda zaten bu tür problemler çok gerilerde kalacak ve insanlar barış, refah, özgürlük içinde adeta yeryüzünde cenneti yaşayacaklardır.

O aşamada, “Öğreti”nin aydınlattığı yolda çok mesafeler katetmiş durumdaki insanoğlu bilimin rehberliğinde “Ölümsüzlük Merkezleri” kuracaktır. Böylece her nefis ölümü tadarken, bazı nefisler ölümü milyarlarca yıl sonra tadabilecektir. Yeter ki insanlar akıllı olmayı bilsinler, barış içinde yaşasınlar.

Ne mutlu hep barışın peşinde koşanlara…

Kılıçlara karşı kalemleri ve çiçekleri öne sürerek daima barışı savunanlara…

Selam olsun onlara…