ASLI GÜR
Caynak Mahallesi'nin haylazları... Cumali, Mehmet, Ferhat ve tabii ki Köfteci... Bu üç kafadar her zamanki gibi macera peşindeler. Onların bu maceraları ise Nesil Çocuk’tan çıkan Patatesspor adlı seride eğlenceli bir dille anlatılıyor. Seriyi kaleme alan yazar Yusuf Asal aslında bir öğretmen. Çocuk kitaplarının yanı sıra pek çok şiiri, masalı, mizahi romanı da bulunan Asal, çocukların farklı ve imrenilecek dünyaları olduğunu, kitap yazarak onların bu dünyasına girmeye çalıştığını söylüyor. Şu sıralar Profesör Çorapsöküğü ve Zaman Tünelinin Anahtarı adlı serileri yayınlamaya hazırlanan Yusuf Asal ile konuştuk.
Çocuk kitaplarına ilginiz nasıl başladı?
Mesleğim gereği sürekli çocuklarla iletişim içindeyim. Çocukları çok seviyorum. Farklı ve imrenilecek dünyaları var. O güzel dünyalarına kitaplarımla da girmeyi düşündüm. Bu yüzden de 1999 yılından beri çocuklar ve gençler için yazıyorum. Yazdığım her kitap kendimden bir parça. Onlara dokunurken kendi çocuğumu sever gibi oluyorum. En zevk aldığım işlerden biri kitap yazmak. Her kitapta çocukların, dünyanın en kıymetli varlıkları olduklarını bir kez daha hatırlıyorum.
Patatessporserisini hazırlarken özellikle nelere dikkat ettiniz?
Her şeyden önce aklımdakileri başarılı bir şekilde kaleme almayı düşündüm. Özgün bir çalışma ortaya çıkarmalıydım. Bunun yanında yerli ve yabancı benzerleri olmamalıydı. Okuyucuyu sıkmadan, okuma alışkanlığı kazandırarak, konunun dışına çıkmadan seviyeli ve güçlü bir mizah yapmalıydım. Güldürecektim ama kırmadan, incitmeden, kötü örnek olmadan. Okumayı sevmeyen bir çocuk bile eline aldığında kitapları bırakamamalıydı. Bunları düşünerek bu seriyi yazmaya başladım.
Seride birkaç erkek arkadaşın maceralarını anlatıyorsunuz. Daha çok erkek çocuklara hitap ettiğini söyleyebilir miyiz?
Aslında bu seriyi okuyanlar üzerinde gözlem yapmasam, rahatlıkla “Çok haklısınız” derdim. Adından dolayı da öyle düşünülebilir aslında. Ama okurların yarısından fazlası kızdı ve Patatesspor’u çok sevdiklerini dile getirdiler.
Bir yazar olarak sizin gözlemlerinize göre çocuklar neler okumaktan hoşlanıyorlar?
Gözlemlerimi yazarlığın yanında öğretmen olarak da yapıyorum. Her şeyden önce çocuklar sıkıntıya gelemiyor. En azından büyük bir çoğunluğu için bunu söyleyebilirim. Sıkıcı ve gereksiz paragraflar, onları çabuk pes ettiriyor. O yüzden kitapların, en azından giriş bölümü can alıcı ve çekici olmalı diye düşünüyorum. Çocuklar son yıllarda fantastik eserlere büyük ilgi duyuyor. Kitap tercihlerinde cinsiyet de etkili bir faktör. Ama kitap kurdu dediğimiz bilinçli çocukları bu grubun dışına almakta fayda var. Çünkü onlar kaliteli kitabı hemen tanıyor.
Peki siz çocuklara özellikle neleri aktarmaya özen gösterirsiniz?
Mesaj kaygısı duyduklarım çoğunlukta sanırım. Ama bu kaygı yapmacık boyutlarda olacaksa hemen vazgeçiyorum. Mesaj, tam yerini bulacağı zaman daha etkili oluyor ve garip durmuyor. Patatesspor’da vardı güzel bir örnek. En büyük hayallerine ulaşmalarına ramak kalmış çocuklar, büyük zorluklarla kazandıkları forma ve turnuvaya katılma paralarını, takım arkadaşlarının hasta olan babasına vermekten çekinmiyorlar. İyilik yapmak uğruna bir anda en büyük hayallerine arkalarını dönüyorlar.
İnadım inat bir kızla tanışın: Lulu
ASLI GÜR
Şimdi hepimiz bir süreliğine çocukluğumuza dönelim. Kimimiz aksi, kimimiz eğlenceli, kimimiz muzip, inatçı ya da duygusal… Her birimiz farklı karakterlerde olduğumuz için olaylar ve isteklerimiz karşısında değişik tepkiler verdiğimiz oldu. Bir isteğimiz gerçekleşmediğinde yeri geldi mızmızlandık, yeri geldi ailemiz ‘olmaz’ dediğinde boyun eğip sesimizi çıkarmadık. Öyle ya hepimiz birbirimizden farklıydık…
Peki ya Lulu? Küt saçlı, muzur suratlı, cinfikirli olduğu yüzüne yansıyan Lulu… İnatçı mı inatçı, aksi mi aksi bir kız… Ya da belki şöyle demek daha doğru: Tam bir karın ağrısı! Canı bir şey istedi mi, karşı durmak imkansız. Gerekirse ampulleri patlatana dek ciyak ciyak bağırır, kendini yere atıp havaya tekmeler savurur, çırpınır durur. Sonunda da istediğini elde eder. Ta ki bir gün, doğum günü armağanı olarak bir dinozor isteyinceye kadar... Dediği dedik, huysuz mu huysuz bu kız çocuğuyla tanışmaya ne dersiniz? Haykitap’tan çıkan Lulu serisi, ele avuca sığmayan bir çocuğun deli dolu maceralarını anlatıyor. Lulu insanı kimi zaman gıcık ediyor ama sevdiriyor da kendini. Gün geliyor bir brontozor bulmak için ormana gidiyor, gün geliyor istediğini elde etmek için para kazanmaya karar veriyor. Hayvanlarla mücadele ederken, kendisinin tam zıttı bir oğlanla uğraşırken bir de yazar araya girmez mi! Sevgili yazarımız Judith Viorst durmadan öyküyü kesip hınzırca yorum yapıyor, huysuzluklarıyla Lulu’yu aratmıyor. Calcedott Onur Ödüllü illüstratör Lane Smith’in resimleriyse bu mizah dolu maceralara ayrı bir renk katıyor.
Lulu dizisinin ilk kitabı Lulu ve Bronzotor’da, aksi kızdoğum günü armağanı olarak bir brontozor istiyor. Brontozor, aslında bir tür dinozor. Anne babası “hayır” diyor ve Lulu brontozorunu bulmak için zorlu bir yolculuğa çıkıyor…
Serinin ikinci kitabı Lulu Köpek Gezdiriyor’da ise Lulu yine imkansızı istiyor. Ama bu kez armut piş ağzıma düş yok. Çünkü amacına ulaşmak için para biriktirmek zorunda. Lulu bir işin ucundan tutmaya karar veriyor fakat mahallede yapabileceği bütün işleri, kusursuzluk timsali Fleischman üstlenmiş bile. Lulu’ya kala kala tek iş kalıyor: Komşuların köpeklerini gezdirmek...
Her iki kitabı okurken kendi çocukluğuma döndüm ben de. Yaramaz değildim ama dediğim dedik bir çocuk olduğmu kesindi! Bu yüzden ailemi bezdirdiğim de çok oldu. O yüzden Lulu’yu kendime çok yakın hissettim. Her iki kitabı da kahkahalarla okudum. Dolayısıyla seriyi saoece minikler okumalı demek yanlış olur. Bu seride yetişkinler de kendi çocukluğundan ya da çocuğundan bir parça bulcağı kesin!