27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

Kuşaklar arasında masal köprüsü

Berfin Sıla Kepez’in kaleme aldığı Cam Tavşan, köklü geleneklerimizi hatırlatmayı, nesiller arasında bağ kurmayı hedefliyor. Kitap, Hıdrellez geleneğini konu alıyor.

İPEK TANIR 13 Haziran 2019 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Kuşaklar arasında masal köprüsü

Cam Tavşan bildiğimiz masal kitaplarından değil. Farkı nedir diye sorsam?

Büyüklerimizin geçmiş yaşantısını, baharın kutlanışını, inanışlarını, deyimlerin hikayesini, halk takvimindeki isimleri, kısaca Türk kültürüne ait bazı değerleri hayvanlar üzerinden çocuklara aktaran özel bir kitap olduğunu söyleyebilirim.  

Kahramanınız neden bir cam tavşan? 

Bu, başıma gelen tatlı bir olay ile ilgilidir. Bir gün yeşilliğin arasında yürürken dört ya da beş yaşlarında bir kız çocuğu görmüştüm. Küçücük bir deliğe eğilip konuşuyordu. “Lütfen benimle gel, beraber yemek yeriz” diyerek delikte gördüğü şeyi dışarı çıkarmaya çalışıyordu. Eğilip bakmaya çalıştım ama görememiştim. Onu bekleyen babasına sormuştum. Aldığım cevap çok hoşuma gitmişti. Bir tavşan gördü ve onu ikna etmeye çalışıyor, diyerek gülümsemişti. O gün, kahramanımızın herkese görünmeyen bir tavşan olmasını istemiştim. Camın aynı zamanda saydamlık ve şeffaflığı da simgelemesi; benim için dürüstlüğün, açıklığın ve iyi niyetin sembolüydü. 

Masalınız için pek çok gelenek içinde Hıdrellez’i seçmenizin nedeni nedir?

Hıdrellez ile sadece bir ‘başlangıç’ yapmak istedim. Çünkü geçtiğimiz yıllarda Hıdrellez, UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’ne kaydedilmişti. Her yıl 6 Mayıs’ta kutlanan, doğanın canlanmasını ve bolluk, bereket beklentisinin simgesi haline gelen ‘Bahar Bayramı: Hıdrellez’ in listeye kabul edilmesiyle birlikte, çocuklar arasında bir ‘farkındalık’ oluşturmak gerektiğini düşündüm. Geçmiş yaşantılarda büyüklerimizden öğrendiğimiz Hıdrellez kutlamalarından bihaber olan çocuklara, kültürel değerlerimizin güzelliğini ve birlikteliğimizin önemini göstermek, merak duygusu uyandırarak kutlamaların tekrar canlanmasını diledim.

Daha önce kaynakçalı bir masal görmemiştim. 

Neden böyle bir gereklilik duydunuz?

Değerli hocamız Prof. Dr. M. Öcal Oğuz’un öğrencisi olarak aldığımız eğitimden, düşünce biçiminden ve bir halk bilimci kimliği taşıyor olduğumdan, kitapta verilen bilgilerin doğruluğunu ve güvenilirliğini yansıtmak istedim. 

Son zamanlarda masal anlatıcılığı ve masalla ilgili çalışmalarda artış var. Siz bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?

Evet. Masal anlatımı popülerleşti, diyorlar. Popüler olanın modası geçer, masallar ise bilimden daha eski ve sadece bugünün değil, geçmiş zamanların da olmazsa olmazıydı. Belki popülerleşen şey, mesleki seçim olarak yapılan anlatılardır. Çıkarsız bir şekilde; köylerde, kahvehanelerde, muhabbet odalarında, köy odalarında, beşik başında, tandır veya soba başında masallar anlatılmıyor muydu? Sözgelimi benim gözümdeki ‘usta anlatıcılar’ da ninelerimizin, dedelerimizin, masal analarımızın ta kendisiydi. Masal anlatıcılarının belki de teknolojiyle birlikte sadece üzeri örtülmüştü. Bir süre üzeri örtülen bu masal anlatımları, yabancı ülkelerde olduğu gibi şimdilerde Türkiye’de de bir ‘meslek’ olarak yapılmaya başlandı ve geç bile kalındı. Meslek olarak yapılan masal anlatıcılığının devamlılığını bilemem, ancak masallar ve anlatı sanatı hep var olacak. İnsanların masala olan ilgisi, ya da derdini anlatma isteği, toplumun teknolojiyle birlikte ne kadar yalnızlaştığını göstermiyor mu?