27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

Ortadoğu’da sivil toplumun izini sürmek

Filiz Cicioğlu’nun Ortadoğu’da Sivil Toplum: İmkanlar ve Kısıtlılıklar isimli kitabı, genellikle sosyoloji ve siyaset bilimi disiplinleri içinde ele alınan sivil toplum meselesini uluslararası ilişkiler alanındaki pratikleriyle ortaya koyuyor.

AKİF ÖZMEN12 Aralık 2019 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Ortadoğu’da sivil toplumun izini sürmek

Ortadoğu coğrafyasındaki ülkeler sivil toplum kavramıyla modernleşme süreçlerinde tanıştılar ve özellikle 80’li yıllardan itibaren güçlü bir sivil toplumun yaratılması, bu ülkelerin demokratikleşmesinin ve ekonomik kalkınmasının ön koşulu olarak görüldü. Peki her biri kendi içinde çok farklı toplumsal dinamiklere sahip olan bu ülkelerde sivil toplum kavramının pratik bir toplumsal gerçekliğe dönüşmesi ne kadar mümkündü? Sömürgeciliğin derin izleriyle şekillenen bu coğrafyanın ülkelerinde sivil toplum nasıl algılandı ve devlet-toplum ilişkileri içinde nasıl bir yer edindi? Kadim Yayınları’ndan çıkan Ortadoğu’da Sivil Toplum: İmkanlar ve Kısıtlılıklar adlı kitap, bu ve benzeri sorulara cevap ararken Türkçe literatürde bu konudaki boşluğu doldurmaya katkı sağlayacak zengin bilgiler ve tartışmalar sunuyor.   

Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Filiz Cicioğlu’nun editörlüğünde yayıma hazırlanan kitap, Uluslararası İlişkiler ve Ortadoğu alanlarında akademik çalışmalar yürüten yazarların metinlerinden oluşuyor. İlk metin, kolonyal zihin ve oryantalist bakış açısıyla hesaplaşmaya girerek Ortadoğu’da sivil toplumun imkanını temellendiren kuramsal bir tartışma niteliğinde. Daha sonraki metinler ise Türkiye, İran, Cezayir, İsrail, Suriye, Yemen, Körfez Arap Ülkeleri, Irak, Fas, Mısır, Lübnan, Tunus, Ürdün ve Filistin’de sivil toplumun izini sürüyor. Metinlerden bazıları sivil toplumun ele aldığı ülkenin tarihsel süreçlerindeki dönüşümlerine odaklanırken bazılarında mesele belli bir sorunsal etrafında ele alınıyor. Bu durumun ortaya çıkmasında, her bir ülkenin toplumsal dinamikleri içinde sivil toplumun farklı görünümlere bürünmesi etkili.

SİVİL TOPLUM POTANSİYELİ

Kitaptaki metinlerden bazıları yalnızca ele aldıkları ülkelerin modernleşme tecrübeleriyle dolaşıma giren, klasik sivil toplum tanımına uyan örgütlenmeleri irdelemekle kalmayıp ülkelerin geleneksel yapıları içinden çıkan sivil toplum benzeri oluşumları da değerlendirmekte. Türkiye başlığı altında Osmanlı dönemindeki loncalar, İran başlığı altında ise dini yapılar ve çarşı esnafının taşıdığı sivil toplum potansiyeli bu bağlamda tartışmaya açılmakta. Demokratikleşme ve insan hakları gibi söylemler üzerinden sivil toplumun nasıl bir sömürge aracına dönüşebileceği ve yeni tahakküm ilişkileri kurabileceği Lübnan örneğinde gösteriliyor. Yine sivil toplumun belli bir egemen sınıfın elinde nasıl araçsallaşabileceği Suriye’deki Baas Partisi özelinde ele alınıyor. Benzer bir durumun uzun bir süre geçerli olduğu Irak’taki sivil toplum kuruluşlarının bir dökümü yapılıyor. Körfez-Arap ülkeleri başlığı altında bu ülkelerde hakim olan monarşik-rantiyer devlet mekanizmasının; Mısır ve Cezayir’de ise otoriter devlet yapısının sivil toplum açısından barındırdığı sorunlar irdelenirken, sivil toplumun imkanlarına dair bir tartışma da yürütülmekte. Tunus, Fas ve Yemenle ilgili yazılarda sivil toplum, özellikle Arap Baharı sürecindeki gelişmelerle birlikte ele alınırken, Ürdün’de 1989 sonrası liberalleşme sürecinin sivil toplumun dönüşümüne nasıl katkılar yaptığı inceleniyor.

DİRENİŞİN AKTÖRLERİ

İsrail başlığı altında İsrail’in sivil toplum kuruluşlarının çeşitliliği ve konumu bakımından Ortadoğu coğrafyasında durduğu ayrıksı konum örneklerle açıklanıyor. Filistin başlığı altında ise İsrail işgali karşısında direnişin en önemli aktörleri olan Hamas ve Fetih gibi İslami hareketlerin sivil toplum üzerindeki etkilerinin altı çiziliyor.

Kitabın çok önemli bir katkısı da ele alınan ülkelerin Türkiye ile ilişkilerinde sivil toplumun rolüne değinen bölümler içermesi.  Böylece kitap, genellikle sosyoloji ve siyaset bilimi disiplinleri içinde ele alınan sivil toplum meselesini uluslararası ilişkiler alanındaki pratikleriyle de ortaya koyuyor. Benzer şekilde, metinlerin sivil toplumun izini yalnızca sivil toplum kuruluşlarıyla sınırlı bir alanda değil, sivil toplumun küreselleşmeye paralel olarak genişleyen tanımlarının belirlediği alanda, eleştirel yaklaşımları da hesaba katarak sürmesi, kavram ve pratik arasındaki ilişkiyi güncellemek açısından son derece önemli. Beş yüz sayfayı aşan zengin içeriği ile Ortadoğu’da Sivil Toplum: İmkanlar ve Kısıtlılıklar adlı kitap, konuya ilişkin araştırma yapan öğrenci ve akademisyenler için olduğu kadar konunun meraklıları için de son derece verimli bir başvuru kaynağı niteliğinde.

 

Ortadoğu’da Sivil Toplum: İmkanlar ve Kısıtlılıklar

Ed. Filiz Cicioğlu

Kadim Yayınları