Yaza girerken ekranlardan taşan tüm bu gerilimlerden sıyrılıp sakin bir limanda soluklanmak istiyorsanız, şiire yüzünüzü dönmekte fayda var. Mesela Yapı Kredi Yayınları, Nazım Hikmet’in külliyatından seçme şiirlerle oluşturulan Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni kitabının ikinci baskısını yayımladı. Güven Turan ve Raşit Çavaş tarafından hazırlanan eserde, sadece Memleketimden İnsan Manzaraları kitabından eserlere yer verilmemiş. Bu yüzden Turan ve Çavaş kitabın ön sözünde; kullanılmayan bölümlere ait yeni bir çalışma yapabileceklerinin sinyalini veriyorlar. Bu arada kitap yalnızca göze değil, CD’leriyle kulağa da hitap ediyor. Genco Erkal’ın seslendirdiği Nazım Hikmet’in CD versiyonundaki şiirleri, kitabın ön ve arkasındaki kapak içi ceplere yerleştirilmiş.
Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni’yi okurken her şiirinin bir hikâyesi, her hikâyenin bir arka planının olduğunu bilmek düşünmeye sevk ediyor okuyucuyu. Fakat bu, Nazım Hikmet’in zor okunduğu anlamına gelmiyor. Şiirler, daha yavaş ama keyifli, ufuk açıcı bir okumaya yönlendiriyor satır aralarında gezinirken bizi.
BİLMEK VE HİSSETMEK
Nazım Hikmet’in şiirlerini hissedebilmek ve çoğu zaman anlayabilmek için; onu tanımak, geçmişini, düşünce yapısını, aşklarını bilmek gerekir. Tutkuludur, Nazım Hikmet. Bu tutkusu şiirlerinde hayat bulur, öyle tutkudur ki bu; yıllar eskitemez, azaltamaz gücünü.
“Sen de çıkar göğsünün kafesinden yüreğini;
Şu güneşten düşen ateşe fırlat;
Yüreğini yüreklerimizin yanına at!” der şair.
Nazım’ın her şiirinde bir dava, bir hasret, bir aşkla birlikte geçmişi gizlidir. Örneğin, hapiste yatacak olanlara öğütler verir:
“Dünyadan memleketinden insandan
umudun kesik değil diye
ipe çekilmeyip de atılırsan içeriye
yatarsan on yıl on beş yıl
daha da yatacağından başka sallansaydım ipin ucunda
bir bayrak gibi keşke demeyeceksin
yaşamakta ayak direyeceksin” bir parçasıdır şiirinin ve hayatının.
Şiir, O’nun hayata tutunuşunun, insanlar için savaşmasının bir yoludur, aynı zamanda hiçbir zaman pes etmemenin yolu. Tüm şiirlerine net bir şekilde yansıtır bu gücü. “Bu dünya öküzün boynunda değil, bu dünya ellerinizin üstünde duruyor” der Nazım Hikmet.
SUÇLAMAYA ŞİİRLİ CEVAP
Nazım Hikmet, el yazmalarıyla; gözlemlerini, hayatını, dünya görüşüyle birleştirerek edebi bir şekilde anlatır. Bu sava en güzel örneklerden biri, kendisine karşı “vatan hainliğine devam ediyor” şeklinde bir haber yayımlayan gazeteye bile şiiriyle karşılık vermesi şeklinde gösterilebilir. Nazım Hikmet kendisine vatan hainliği suçlamasında bulunanlara cevap olarak şu mısraları dizer:
“…Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
Vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
Vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
Fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
Vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
Vatan, mızraklı ilmühalse, vatan polis copuysa,
Ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
Vatan Amerikan üstleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
Vatan kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
Ben vatan hainiyim…”
PİRAYE’YE AŞKI BİR BAŞKAYDI
Nazım Hikmet’in çok aşkı oldu ve birçok evlilik yaptı. Hapishane yıllarını da kapsayan en uzun evliliğini Piraye ile sürdürdü. O’na öyle güzel aşk şiirleri yazdı ki, bunlardan biri kitaba ismini veren: “Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni, yazmak sana dair,
hapiste sırt üstü yatıp seni düşünmek: Filanca gün falanca yerde söylediğin söz, kendisi değil edasındaki dünya…” şiiri.
Nazım Hikmet’in Piraye’ye yazdığı mektuplar da Yapı Kredi Yayınları tarafından daha önce özel bir baskıyla yayımlanmıştı. Tüm bu eserler sayesinde, Nazım Hikmet ve Piraye aşkının ruhu kuşakları etkilemeyi sürdürdü, sürdürüyor.
Nazım Hikmet, otobiyografisinde hayatını çok güzel özetliyor, bir bölümünde diyor ki; “Hapislerde de yattım büyük otellerde de
Açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
Otuzumda asılmamı istediler
Kırk sekizimde barış madalyasının bana verilmesini
Verdiler de…”
Daha nice Nazım Hikmet şiiri okunmayı bekliyor. Benim gibi Nazım’ın şiirlerine doyamayanlardansanız, Genco Erkal’ın sesinden de dinleyerek açlığınızı dindirmeye çalışabilirsiniz.
VE KENDİ SESİNDEN BEHÇET NECATİGİL
Modern Türk şiirinin kutup şairlerinden biridir Behçet Necatigil. Kendi çevresinde döner her biri insanın bir haline yönelik eşsiz şiirleri. Türkçe’nin en duru kullanımlarıyla, insanın en içten yönlerini yansıtır şiirlerinde. Şairin Solgun Bir Gül Oluyor Dokununca kitabını da Yapı Kredi Yayınları; hem de Necatigil’in kendi sesinden şiirleri okuduğu bir CD’sine de yer vererek okurla buluşturdu. Bu kitabı hazırlayan Nazım Hikmet’in kitabında da imzası bulunan isim; Raşit Çavaş. Son dönemde popüler olan Yılmaz Erdoğan’ın Kelebeğin Rüyası filminde de Necatigil’in tekrar gündeme gelmesiyle, yeni kitabın daha da geniş bir kitle tarafından ilgiyle karşılandığını söyleyebiliriz.
Necatigil’in şiirleri kadar etkileyici bir söyleşisine de yer verilmiş kitapta. Necatigil söyleşisi sırasında nasıl yazdığının sırrını da açıklıyor. Derin ifadelerle insanları iç dünyasına çeken Necatigil bu özelliğini şöyle açıklıyor: “Genellikle ani bir nedenle bir şey yazmaya başlıyorum. Yani esin denen nesneye inanmak gerekir. İnsan havasında değilse, içinden gelmiyorsa, ne kadar zorlarsa da zorlasın, içten ve iyi bir şiir yazamaz. Bazı durumların önümüze düşmesi gerekir, bizi elimizden tutup kendi yönüne çekmesi gerekir. Bunun tek şey olduğunu söyleyemem. Bazen okuduğum bir kitapta, bir yer bende bir takım çağrışımlar uyandırır. Birkaç dize yazdım mı, şiirin arkası günler sonra tamamlanır, gelir. Kimi vakit de, hatta bir sözcük, bir şiirde şairinin farkına varmamış olduğu bir sözcük size yeni bir şiir mayası verir.” Solgun Bir Gül Oluyor Dokununca ile de Necatigil’in zengin dünyasına girebilirsiniz. Şiirsiz gününüz geçmesin, Şairler yakanızı bırakmasın!
Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni
Nazım Hikmet Ran
Yapı Kredi Yayınları
Solgun Bir Gül Oluyor Dokununca
Behçet Necatigil
Yapı Kredi Yayınları